Türkiye-Çad İlişkilerinde Yeni Dönem

0

Osmanlı Devleti 20. yüzyıla güçlü rakipleri ile kıyasıya bir mücadele içinde girmişti. 1914 yılında tüm dünya Müslümanlarına yaptığı Cihad-ı Ekber çağrısı bile yeni asırda ne kadar iddialı olduğunun işareti idi. Sömürgeci devletler bu çağrıyı, halifeye bağlılıkta ısrar eden işgalleri altındaki tüm bölgelerde etkisiz kılmak, hatta tersine çevirmek için açık-gizli her türlü siyasi manevrayı kullandılar. Ne var ki dünya Müslümanlarının son birkaç asır içinde kendilerini yenileme konusunda yeterli hamle yapamamaları Osmanlı Devleti’nin son hamlelerini boşa çıkarmakla kalmadı, bir daha aralarında irtibat kurabilme ihtimallerini de sona erdirdi. 1885 yılında imzalanan Berlin Kongresi ile sömürgeci devletler Afrika’yı paramparça etmişti. Çad Gölü havzasının kuzey, doğu ve güneydoğusu Fransız Çad Askeri Bölgesi ilan edildiğinde imkânı olanlar Trablusgarp’a, Mısır’a, Sudan’a ulaştılar. Gidemeyen bir avuç Türk bugünkü Çad’ın Barday, Ennedi, Borku, Ayn Galaka ve Abeşe gibi kasaba ve şehirlerinde hayatta kalmaya çalıştılar. Bunlar birkaç nesil içinde toplum içerisinde erimiş olsalar da Türk kökenli oldukları dilden dile aktarılarak unutulmadı.

Türkiye Cumhuriyeti 1960 yılında Fransa’nın Çad Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığını verdiği yeni ülkeye 1969 yılında Nijerya’daki büyükelçisini akredite edip resmen bağlantı kurdu. Bu bağlantı bazen Sudan büyükelçiliğimize, bazen de Trablusgarp Büyükelçiliğimize bağlandı. Ancak Çad’ın bağımsızlıkla birlikte içine girdiği iç savaş tam 48 yıl sürmüş ve ne Türkiye’nin Çad’a, ne de Çad’ın Türkiye’ye yönelimi olmamıştı. Bağımsızlığının üzerinden 40 yıl geçtikten sonra ilk defa 1999 yılında Türkiye Cumhuriyeti devlet bakanı Ramazan Mirzaoğlu Çad’a resmi bir ziyaret yapmış, 2000 yılında da Çad devlet başkanı Türkiye’yi ziyaret etmişti. Gerek 1989 yılında bugün TİKA’nın çekirdeğini oluşturan kurum adına, gerekse 1999 ve 2000 yılındaki ziyaretlerde bazı anlaşmalar için ilk adımlar atılmışsa da o dönemde yeni yeni konuşulan Türkiye’nin Afrika’ya açılma politikası maalesef kendine gereken zemini oluşturamamış; kıtaya ve hassaten Çad gibi ülkelere gereken özen gösterilememişti. Türkiye Cumhuriyeti’nin 2005 yılını Afrika yılı ilan etmesiyle birlikte Türk diplomasinin bu kıtadaki yetersizliğini telafi etmek ihtiyacı ortaya çıkmıştı. Kıtada ilk planda on kadar büyükelçilik açılması ve bu elçiliklerin tarihte Osmanlı Devleti ile idari, askeri, ticari ve kültürel bağları olan Çad, Nijer, Mali, Somali, Tanzanya gibi ülkeler olması gündeme gelmişti. O dönemde Çad’da iç savaşın en karmaşık hale girmesi ve özellikle 2008 yılında devlet başkanlığı sarayının dahi muhaliflerce kuşatılması yüzünden Türkiye Cumhuriyeti Çad Büyükelçiliğinin açılması ileri bir tarihte değerlendirilmek üzere ertelenmişti.

Nihayet konumu itibarıyla son derece stratejik bir değer ifade eden Çad’da büyükelçilik açılmasına 2012 yılı Ağustos ayında karar verildi ve 2013 yılı Mart ayında da resmen açılış yapılarak kökü asırlara dayansa da 100 yıl önce kopmuş olan bağlar yeniden tesis edildi. Çad devlet başkanı ve hükümeti de Ankara’da bir büyükelçilik açmaya aynı yıl içinde karar verdi. Türkiye’nin Çad’da Büyükelçilik açması üzerine Katar da derhal büyükelçiliğini açtı. Böylece diplomatik hamlemiz diğer ülkelere de örnek olmakta gecikmedi.

Çad-Türkiye ilişkileri için 2013 yılı 1913 yılının rövanşı gibi oldu ve bir anda iki ülke ilişkileri dondurulduğu yerden alınarak yeniden canlandırıldı. THY derhal Çad’a seferler başlatmak için gerekli çalışmalara başladı ve 12 Aralık 2013’te ilk sefer yapıldı. THY bu hamlesi ile, Etiyopya Havayollarının her gün, Fransız Havayollarının haftada üç gün sefer yaptığı bu ülkeyi hava ulaşımındaki ciddi tecditten kurtarmış oldu. Dahası THY’nin gelmesiyle, bir türlü seferlerini başlatamayan Fas Havayolları ve Mısır Havayolları haftada ikişer gün de olsa Encemine’yi dünyanın diğer şehirlerine bağlayamaya başladı ve böylece tarifeli havayolu sayısı bir anda beşe çıkmış oldu. Çad tarafından THY’den talep edilen kargo seferlerinin de başlatılması ülkede karayolu ile getirilen ticari malların dışındaki tüketim maddeleri için büyük bir imkân sağlayacaktır.

Sivil Toplum Kuruluşlarımızın sınırlı da olsa insani yardım faaliyetlerinin geçmişi Çad’da 10 yıl öncesine kadar gitmekteydi. İHH, Gönüllüler Platformu şemsiyesi altında BİSEGDER, Kutupyıldızı, Konya Dosteli, Adana Dosteller, İhyader gibi çok sayıda kuruluş, İDSB ve AFAD ortak faaliyeti ile 30 kadar STK, Yeryüzü Doktorları, Cansuyu, Hasene, Sadakataşı, Beşir Derneği, İyilikder, Denizfeneri zor durumdaki Çadlılara ulaştılar. Ancak 2013 yılında özellikle Darfur’dan ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nden, hatta Nijerya’dan Çad’a gelen mültecilere yapılan yardımlar sadece bu ülkede değil uluslararası alanda ses getirmiş ve takdirle karşılanmıştı. Özellikle de TİKA, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Kızılay da Çad için çok yönlü faaliyetlerini hayatiyete geçirdiler. Diyanet İşleri Başkanlığı Karabük Müftülüğü, Çad Yüksek İslam Konseyi merkezinin bulunduğu Encemine’yi kardeş ilan ederek burada Kur’an eğitimi verilmesi, Osmanlı mimarisinde bir cami inşa edilmesi, karşılıklı ziyaretlerin yapılması, Karabük Üniversitesi’nde burslu öğrenci okutulması gibi pek çok işbirliği imkanını içeren geniş bir faaliyet alanı açtı. TİKA başkentteki tüm sosyal faaliyet merkezlerine dikiş makineleri, köy kooperatiflerine traktörler, Sağlık Lisesi’ne bilgisayarlar aldı ve sınıfını inşa etti.

İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın tüm Afrika ülkelerine olduğu gibi Encemine’ye yakın alakası ve TİKA’nın katkıları ile 100 yıllık şehir tarihinde ilk defa kendisine İstanbul’u kardeş yaptı. Encemine Büyükşehir belediyesinden heyetler defalarca İstanbul’a formasyon eğitimi için davet edildiği gibi, İBB’nin heyetleri de Encemine’yi ziyaret edip şehrin modernizasyonu için gerekli raporlar hazırladılar. Dahası şehrin merkezinde 40 dönümlük alanda modern bir park yapılması çalışmaları başlatıldı ve İBB Sağlık AŞ, Afrika’nın en öldürücü hastalığı olan sıtmanın sebebi sivrisineklere karşı şehrin tarihinde ilk defa TİKA’nın katkılarıyla pülverizatörler gönderdi. Yedi bin litrelik kimyevi ilaç da yakın zamanda başkente ulaşacak ve tüm uçan böceklere karşı ciddi bir mücadele için gerekli formasyon verilecektir. Yine çoğu yeni de olsa arıza yapan araçların günlük bakımları için gerekli malzeme TİKA tarafından alınmış olup İBB teknisyenlerinin vereceği formasyonla tamir faaliyetleri Encemine’de başlatılacaktır.

Ülkemizde burslu okuyan Çadlı öğrenci sayısı son on yılda iki elin parmaklarını geçmezken; Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar bursu ile okuyan 63 öğrenci dışında Diyanet Vakfı, Vakıf Üniversitelerimizin bursları, STK’larımızın katkısı ve de kendi imkanları ile üniversite ve lise seviyesinde okuyan öğrenciler ile birlikte bu sayı şu anda 200 civarındadır. Çad’da henüz sınırlı yüksek lisans eğitimi dışında doktora eğitimi bulunmamaktadır. Mevcut yedi devlet üniversitesi, farklı resmi ve özel yüksek okullarda 35 bin öğrenci okumakta olup yeterli olmayan akademik kadrolarının bir an evvel yetişmesi açısından bizzat Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’yi ziyaret eden Çad Başbakanı ile yaptığı basın açıklamasında 2015-2016 yılında Çad’a 100 yeni burs verileceği ilan edilmiştir.

29 Ekim 2014 Cumhuriyet Bayramı için Encemine’de adeta bir Türk haftası yaşanmıştır. TİKA’nın ve THY’nın sponsorluğunda T.C. Çad/Encemine Büyükelçisi Prof. Dr. Ahmet KAVAS’ın organizasyonu ile Çad Milli Arşivi’nde Osmanlı Arşivlerindeki Çad ile ilgili belgeler sergilenmiş, Melik Faysal Üniversitesi’nde “Türkiye-Çad İlişkileri” konulu bir konferans yapılmış, Türkiye Büyükelçiği’nin 29 Ekim Resepsiyonu Türk Müziği ve Çad Kültür Bakanlığı Halk dansları eşliğinde coşkuyla kutlanmış ve Büyükelçi Kavas’ın kaleminden satırlara dökülen “Çad-Türkiye İlişkileri” isimli kitap davetlilere hediye olarak takdim edilmiştir. Aynı kitap daha sonra Türkiye Cumhuriyeti başbakanı tarafından Çad başbakanına hediye olarak sunulmuştur.

Tükiye-Çad ilişkilerinin iki yılda ulaştığı noktayı tarif etmek için BM Mülteciler Yüksek Komiseri Çad Temsilcisi Aminata Gueye’in tespiti yeterli gibidir. Gueye tespitinde Türkiye’nin söz vermek yerine önce hizmet düsturu ile hareket ettiği için Çad’da insani yardımlarda, kalkınma projelerinde ve siyasi ilişkilerde sessiz bir devrim yaptığını ve yeni bir kapı açtığını ifade etmektedir. Diğer ülkelerin de bu yönde girişimlerine ağırlık vermeye başlamaları bunun açık işaretidir.

Türkiye Çad İlişkilerindeki 100 Yıllık Kesinti Sona Erdi

Çad Başbakanı 15 Aralık 2014’te üç bakanı ve onlarca bürokratı yanında ülkenin önde gelen 50 kadar iş adamı ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın davetlisi olarak Ankara’ya gelmiştir. Kendisi ve heyetine en üst derecede resmi ağırlama yapıldı. İki ülke arasında Savunma, Sağlık ve Diplomatik Pasaportlardan vizenin kaldırılması yönündeki üç anlaşma imzalandı ve 2013 yılında imzalanan Sivil Havacılık anlaşması ile Türkiye-Çad ilişkileri son iki yıllık diplomatik ilişkisinin meyvelerini almış oldu. Bu arada Çad’ın Ankara’da açmaya karar verdiği büyükelçilik de bu gezi öncesi açıldı ve Djidda Moussa Outhmane ilk büyükelçi olan resmen görevine başlamış oldu. Konya’da 17 Aralık günü yapılan Şeb-i Arus merasimine bizzat Başbakanımız tarafından Çad Başbakanı ve heyeti de davet edilmiş, merasim öncesi ise Çad Başbakanı ve bakanları Cumhurbaşkanımız tarafından Konya’da kabul edilerek iki ülke ilişkilerine verdiğimiz önem en üst seviyede gösterilmiştir. Çad heyeti 18 Aralık Perşembe günü ise İstanbul’da DEİK tarafından verilen kahvaltılı iş forumu toplantısına iştirak etmişlerdir. İki ülke işadamları arasında yapılan bu toplantı geziye özel bir değer katmış oldu.

Resmi heyetin Türkiye’den ayrılmasından sonra 20 Aralık 2014’te bazı Çadlı bürokratların da davetli olduğu Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nda verilen konferans ile ziyaretin yaklaşık bir hafta sürmesi sağlanarak Çad heyetinin Türkiye ziyareti heyetin şimdiye kadar yaşadığı en verimli gezi olarak kayıtlara geçmiştir. Çad medyası yaklaşık bir hafta boyunca Türkiye ziyaretini tüm ayrıntıları ile vererek ülke genelinde ülkemizin kamu diplomasisi adına büyük bir prestij sağlamıştır. Başarılı bir ziyaret olduğu konusunda Çad tarafında oluşan kanaatin ülkemiz için de yakın gelecekte farklı alanlarda önemli adımlara vesile olacağı öngörülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin daveti ile Türkiye’ye gelen Çad başbakanı ve beraberindeki heyet asırlık engellerin siyasi boyutunu ortadan kaldırmıştır. Bu siyasi yakınlaşmanın ve işbirliğinin etkisiyle Türkiye Çad ilişkilerinin daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir. Bu noktada Türk STK’larının, üniversitelerinin ve iş dünyasının atacağı adımlar ilişkilerin ilerlemesinde önemli rol oynayacaktır.

 

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yorum Yap