Tarihi Parametrelerden Stratejik Hamlelere: Rusya’nın Afrika’ya Dönüşü

0

Yeryüzünde kaynaklar azalmaya devam ederken, var olan yeraltı ve yerüstü zenginlikleri için rekabet, politik etki ve pazarlara erişim gibi alanlarda küresel güçler arasındaki mücadele artmaya devam ediyor. Bol miktarda hammaddesi, etkileyici demografik profili,  geniş tüketici pazarı potansiyeli ve yeni altyapıya yatırım talebi, Afrika kıtasını gelecek vaat eden pazarlardan biri haline getiriyor. Yükselen Afrika mücadelesinde ana güçler olarak Çin, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ön sıralarda yer alırken, Hindistan, Japonya, Brezilya, Türkiye, Güney Kore gibi çeşitli dünya ülkeleri ve İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar gibi Körfez ülkeleri de bu rekabet ortamında yer alıyorlar.  Rusya’nın Afrika’da karşılaştığı nüfuz çekişmesi ABD, AB, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya, Hindistan, Türkiye ve Japonya gibi oyuncuları kapsıyor. Rusya bunun bilincinde olarak, kıtada varlık gösteren diğer güçler gibi, kıtanın bu potansiyelinden pay almak istiyor ve küresel güçler ile rekabet edebilmek için Sahraaltı Afrika’ya ilgisini artırıyor. Rusya,  uluslararası siyasette etkili güç olma iddiasını gerçekleştirme açısından politikalarının coğrafi kapsamını genişleterek Afrika kıtasına kadar uzanan etki alanını yeniden tesis etmeyi amaçlıyor.

Rusya 2000’lerde Afrika’ya çok az ilgi gösterirken,  2014 yılında Kırım’ın ilhak edilmesinden sonra uygulanan Batı yaptırımları Rusya’yı yeni jeopolitik ortaklar, pazarlar ve yeni ticaret partnerleri aramaya zorladı. Hızla büyüyen ve yükselişe geçen kıta Afrika, doğal kaynakları, yatırım projeleri pazarı, enerji ve teknik ürün ihracatı pazarı da dahil olmak üzere Rusya’nın ilgisini bu kıtaya çevirdi. Rusya, Afrika kıtasında ana hedef olarak para kazanmayı hedefliyordu. Ancak, Rusya ile Batı arasındaki ilişkiler bozulup rekabet arttıkça, Rusya dış politikasında revizyon gerçekleştirerek jeostratejik hedeflerini geri dönüşün önemli bir parçası haline getirdi. Rusya’nın, Batı ile olan etki savaşını dengelemesi ve mevcut ekonomik sıkıntılarını gidermesi açısından doğal kaynaklara ve diğer iş fırsatlarına erişim de dahil olmak üzere, dünyanın siyasi açıdan dengesiz bir alanına yatırım yapmasını zorunlu kılıyor.

  • Sovyetler Birliği İle Tarihsel Bağ

Afrika, tarihsel olarak hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin  (SSCB) nüfuz elde etmek için eşsiz bir şekilde rol oynadığı bir bölge olarak bu dönemde hayati bir öneme sahipti. SSCB’nin kıtadaki sosyalist ve komünist ayaklanmaları, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Cezayir ve Angola’daki isyanları ve gerilla liderliğindeki devrimleri destekledi. Angola, Mozambik, Gine-Bissau, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Mısır, Somali, Etiyopya, Uganda ve Benin’in bağımsızlık sonrası hükümetleri bir noktada Sovyetler Birliği’nden diplomatik ve askeri destek aldı. Mozambik bayrağındaki Kalaşnikof tüfeğinden çekiç ve orak tarzı dişli ve pala sembollü Angola bayrağına kadar Sovyetler Birliği’nin geçmişteki etkilerini görmek mümkün.  Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği’nin kıta boyunca son derece aktif ve güçlü bir etkisi vardı.  Ancak, bu etki soğuk savaşın ardından ivme kaybederek gerilemeye başladı.

  • Kıtaya Yeniden Dönüş

Rusya, Sovyetler Birliği’nin Soğuk Savaş döneminde iddialı bir şekilde desteklediği Afrika ülkeleri ile Sovyetler Birliği döneminde kurulan ilişkileri yeniden canlandırmaya çalışıyor. Çeyrek yüzyıldan fazla bir süre sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Afrika’da yeni özlemleri var gibi görünüyor. Bu, Rusya’yı büyük güç durumuna geri dönme arzusuyla aynı doğrultuda yer alıyor. Kârlı doğal kaynaklara erişimin sağlanması da dahil olmak üzere bu yeni hedeflerden bazılarının, Moskova’yı Sovyet döneminde yönlendiren hedeflerden daha önemli olduğu anlaşılmaktadır.  Sovyet hükümetinin 1991’den önce yaptığı gibi, Rusya artık Afrika ülkelerini politik ve ekonomik sistemini benimsemeye ve taklit etmeye  zorlamıyor. Sovyetlerin Afrika’ya ilgisi Soğuk Savaş’ın blok oluşturma stratejisi tarafından yönlendirilirken, Putin’in Afrika ülkeleriyle ilişkileri güçlendirme çabaları Soğuk Savaş dönemi stratejisine farklı paralellikler getiriyor.  Rusya, Afrika’da etkisini en üst düzeye çıkarmayı Afrika’nın ekonomik potansiyelinden faydalanmayı ve küresel bir güç olma rolünü güçlendirmeyi hedefliyor.

Rus yetkililer, dikkatli bir şekilde seçilen ekonomik perspektifin siyasi yollarını açmak için tutarlı ikili diplomatik toplantılar aracılığıyla Rus varlığını Afrikalı politikacılar arasında ön planda tutmaya çalışıyorlar. Moskova’nın bu etkiyi yeniden kazanma girişiminde kullandığı yöntemlerden biri, Afrika ilişkileri ile ilgili resmi Rus makamlarının söylemlerinde ve medyada Moskova’nın sömürgeci olmayan bir güç olarak lanse edilmesidir. Yeniden kıta üzerinde daha yumuşak bir giriş yapmanın önünü açmak için bu tutarlı söylemi sürdüren Rusya bu süreçte “ideolojisiz” diplomasiyi vurguluyor. Rusya, Afrika’da hiçbir zaman sömürgeci bir güç olmadığını ve Sovyetler Birliği’nin Afrika’daki bağımsızlık mücadelelerinin çoğuna yardım ettiğini sık sık vurgulamaktadır.

  • Rusya’nın Kıtadaki Hedefleri

Rusya için Sahra Altı Afrika, doğal kaynakların merkezi,  silah satışlarını artırmak için bir çatışma alanı ve dünyadaki Rus çıkarlarına yönelik siyasi desteğin geliştirilmesi için olgunlaşmış bir alan olarak görülüyor. Siyasi işbirliği konusunda, silah satışları ve Sahraaltı Afrika ile yakın vadede acilen ihtiyaç duyulan doğal kaynaklara yatırımlar hedefleniyor. Rusya’nın bu hedeflere ulaşma konusundaki mevcut stratejisi, düşük finansal maliyetle politik kazanımlar elde etme amacı etrafında inşa edilmiş görünüyor.

Rusya, Afrika’ya dönerken sert bir rekabet ile karşı karşıya. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’nın uzun süredir devam eden yatırımlarına ek olarak, Çin ve Hindistan 2000’den bu yana ekonomik ve askeri yatırımlarını artırıyorlar. Rusya’nın kıtaya katılımı da diğer güçlerden çok farklı değil. Rusya, silah satışları ve askeri işbirliğinin yanı sıra, nükleer enerji, madencilik, metalürji, petrol ve gaz yatırımlarıyla birlikte ekonomik işbirliğinin de olduğu birçok alanda Afrika kıtasındaki etkisini artırmak istiyor. Rusya, Afrika kıtasına geri dönerken özellikle enerjiyi bir politika aracı olarak kullanıyor. Rusya’nın Afrika’daki hedefleri, kıtanın ekonomik kalkınmasını desteklemek ya da karşılaştığı sorunları ele almak yerine, Rusya’nın diplomatik ilişkiler ağını genişletmek, ticari ve stratejik çıkarlarına fayda sağlayacak fırsatlara odaklanıyor. Rusya, muhtemelen Afrika’yı potansiyel bir gelir kaynağı ve yaptırımlardan kaçınmak için bir stratejik lokasyon olarak görüyor. Bütün bunlarla birlikte diplomatik cephede, özellikle Birleşmiş Milletler söz konusu olduğunda, Afrika kıtasındaki 54 ülkenin Rusya’nın çıkarlarına yakın konularda potansiyel oy hazinesi olarak görülmesi dikkatlerden kaçmıyor.  Buna ek olarak, Afrika’da yabancı ülkelerin ekonomik etkisinin artması, özellikle Rusya ve Batı ülkeleri arasındaki rekabetin artmasına neden olabilir. Moskova’nın Afrika’daki eylemlerini yalnızca kıtada jeopolitik etkisini genişletme veya değerli doğal kaynaklardan yararlanma ve bunlardan kâr elde etme arzusu olarak değerlendirmemek gerekiyor. Aynı zamanda Rusya, Afrika’daki eylemlerini halen Batı’ya karşı daha geniş bir Soğuk Savaş’ın bir parçası olarak görüyor. Ancak Rusya Federasyonu günümüzde genel olarak, Soğuk Savaş sırasındaki göreceli güç dengesi ile karşılaştırıldığında Batı’dan çok daha zayıf bir durumda yer alıyor.

  • Etki Araçları

Rusya Afrika’ya geri dönerken diplomasiyi, enerji yatırımlarını ve nüfuz sahibi olmak için askeri destek gibi tüm güç araçlarını kullanıyor. Rusya’nın Afrika ülkeleri ile askeri işbirliğini güçlendirmeye yönelik girişimleri, Soğuk Savaş dönemi zihniyetine benzer özellikler taşıyor. Sovyetler Birliği, Batı’nın kıta üzerindeki etkisine karşı koymak amacıyla Afrika ülkelerine silah ve teçhizat ihraç etmişti. Rusya’da aynı tarihi kodları sürdürüyor.

Rusya, 2015’ten bu yana, bazıları henüz yürürlüğe girmemiş olsa da, birçok Afrika ülkesi ile askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Anlaşmalar genellikle terörle mücadele ve deniz haydutluğu gibi alanlarda silah ve askeri teknik eğitim sağlamayı içeriyor. Rusya, dünyanın ikinci en büyük silah ihracatçısı ve Afrika ülkelerine askeri mal ve teknolojilerin büyük bir tedarikçisi konumunda  bulunuyor. Rusya, 2013-2017 yılları arasında bölgeye yapılan silah satışının % 39’unu oluşturarak, Afrika’nın en büyük silah ihracatçısı konumunda bulunuyor. Rusya’nın devlet savunma sanayisi şirketi Rosoboronexport, Afrika kıtasındaki tüm silah tedariklerinin üçte birini oluşturuyor. Afrika’da Rusya’nın önde gelen ithalatçıları olarak ise Cezayir (helikopterler, tanklar, denizaltılar), Mısır (uçak, hava savunma sistemleri, helikopterler) ve Angola (savaş uçakları, tanklar, topçu sistemleri, silahlar ve mühimmat) öne çıkıyor. 2017 yılında, Rusya ile Afrika ülkeleri arasındaki silah ticareti, 2012 yılına kıyasla iki katına çıktı. Rusya ve kıta ülkeleri arasındaki silah ticareti büyümeye devam ederken, Afrika ülkeleri tarafından en çok tercih edilen askeri teçhizatlar arasında uçaksavar sistemleri, zırhlı araçlar, hafif silahlar ve tanksavar füze rampaları bulunuyor. Örneğin, Rusya-Afrika zirvesinde Nijerya, Rus yapımı 12 savaş helikopteri satın alarak askeri teknik işbirliği anlaşması imzaladı. Sürecin mütemmimi konumundaki Rus özel askeri şirketleri Wagner Grubu ve RSB ise Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Angola, Gine, Gine-Bissau, Libya, Mozambik, Orta Afrika Cumhuriyeti, Zimbabve, Madagaskar ve Sudan’da faaliyet gösteriyor. Rusya’nın yerel güvenlik güçlerini eğitmek için anlaşmalar imzalaması ve aktif olarak yerel güvenlik güçlerini eğitmesi Rus etkisinin çok yoğun bir şekilde yayıldığını gösteriyor.

Ekonomik olarak, Rusya’nın Afrika kıtasındaki ilgi odağının önemli bir yönlerini de petrol, gaz ve nükleer enerji alanları oluşturuyor ve kıtadaki en önemli Rus yatırımları petrol, gaz ve nükleer enerji sektörlerinde varlık gösteriyor. Afrika kıtasında birçok insanın elektriğe sahip olmadığı gerçeği, Rusya’nın nükleer enerji endüstrisine potansiyel pazarlar sağlıyor. Afrika’daki en aktif Rus şirketleri olan Gazprom, RusAl, Renovo, Rostec, Rosatom, Lukoil ve Alrosa şirketleri Afrika’da ortak projelerde dikkat çekecek başarılı ikili ilişkiler kurarak birçok alanda faaliyet gösteriyor. Ayrıca Rusya, Afrika’da eğitimli nükleer enerji bilimcilerinin kadrosunu oluşturmak amacıyla Rosatom için burs programı başlatarak Afrikalılar için Rusya’da nükleer alanlarla ilgili çalışmalar yapmayı hedefliyor. Rus firmaları ayrıca manganez, altın, nikel, platin, elmas ve alüminyum gibi madenlerin çıkarılmasına ve işlenmesine yönelik ciddi yatırımlar yaparak madencilik ve metalurji alanlarında da etkili oluyorlar.  Rusya, büyük bir petrol ve doğalgaz üreticisi ve ihracatçısı olmasına rağmen Afrika kıtasındaki enerji kaynaklarına ilgi göstermesinin nedeni,  Rusya’nın kendi ekonomik ve politik gücünü güçlendirmenin bir aracı olarak dünyadaki enerji kaynakları üzerindeki kontrol ve nüfuzunu artırmaya çalışmasıdır. Bu nedenle Afrika’dan Avrupa ülkelerine petrol ve doğalgaz arzı üzerinde kontrol kazanmaya ilgi gösterdi. Örneğin, 2006’da, Putin’in Cezayir’e yaptığı bir ziyareti takiben, Rus doğal gaz devi Gazprom, Afrika’nın en büyük ikinci sıvılaştırılmış doğalgazının keşfedilmesi, çıkarılması ve üretilmesi için işbirliği yapmak üzere Cezayirli devlet gaz şirketi Sonatrach ile anlaştı. Kombine olarak, Gazprom-Sonatrach ortaklığı Avrupa’nın gaz tüketiminin yaklaşık % 40’ını kontrol edecek.

Rusya, stratejik hedeflerine destek sağlamak amacıyla medya şirketleri üzerinden etkisini artırmayı amaçlıyor. Rusya, kendisini büyük bir güç, barışçı, insancıl aktör, terörle mücadele partneri ve uyuşturucu savaşçısı olarak tanımlamak için gelişen bir anlatı dizisini kullanmaktadır. RT, Sputnik ve diğer devlet kontrolündeki medya kuruluşları, erişimlerini arttırmak ve sürdürülebilirlik sağlamak için yerel ortaklıkların kurulmasına öncelik veriyor. Rus medya kuruluşları son iki yıl içinde Afrikalı yerel medya şirketleri ile birçok işbirliği anlaşması imzaladı.

Rusya ayrıca, yeni burslar finanse ederek Afrika’daki eğitim kadrosuna uzun vadeli bir yatırım yapıyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı, 2019’da Demokratik Kongo ve Angola Cumhuriyeti’ndeki yerel üniversitelerle büyükelçilik düzeyinde çok sayıda görüşmeler yaptı ve Botsvana ile üniversite ortaklıkları kurdu. Rusya,  bu devletlerin birçoğunun Sovyetler Birliği ile olan tarihi bağlarını kullanarak bu dönemde mezun olmuş Afrikalılar ile düzenli toplantılar ve etkinlikler düzenliyor ve bu ağları,  tanıtım için fırsat olarak görüyor. Ayrıca, Afrika’da kendi uzman kadrosunu büyütmek amacıyla, Mart ayı içerisinde Kırım’da Sivastopol Devlet Üniversitesi’nde “Afrika Çalışmaları” programı açtı. 2017 yılında 1.800’den fazla Afrikalı öğrenci, Rus üniversitelerinde okudu ve birçoğu devlet burslarından faydalandı. Ayrıca, Rusya’da toplam 17.000 Afrikalı öğrenci okumaktadır. Bu öğrenciler çoğunlukla Nijerya, Angola, Fas, Namibya ve Tunus gibi ülkelerden gelmektedir.

Orta Asya’da yaptığı gibi, Moskova’nın sadakat karşılığında Sovyet dönemine dayanan borçlarından ferağat etmesi, bu hamleyi Afrika kıtasına yeniden geri dönmenin önemli yollarından birisi olarak görmesinden kaynaklanıyor. 2008-2012 arasında, Moskova’nın bir dizi Afrika devletinin Sovyet dönemi borçlarından 20 milyar dolar feragat ettiği tahmin ediliyor. Bazı Afrika ülkelerinin Sovyet bağları, Rusya’nın Afrika ülkeleri ile ilişkileri yeniden kurmak için uygun bir zemin oluşturuyor.

-Rusya-Afrika Zirvesi

Rusya Afrika liderlerini kazanmak ve bunlarla ekonomik bağlarını geliştirmek için hem kamu diplomasisini hem de ekonomik diplomasiyi kullanıyor. Ekonomik diplomasi, Afrika ülkelerinin üst düzey temsilcileriyle ticari ilişkiler kurmayı amaçlamaktadır. Bilhassa Moskova jeopolitik konumunu iyileştirme konusunda Afrikalı liderlerle üst düzey kişisel ilişkileri geliştirmek için yeni adımlar atıyor.  Putin ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi’nin ortak başkanlığında 23-24 Ekim tarihlerinde Soçi’de gerçekleşen ve 43 Afrika ülkesinden liderlerin katıldığı ilk Rusya-Afrika zirvesiyle,  Rusya’nın kıta ile olan ilişkilerinde yeni bir evre ilan edilirken, hedef olarak tarım, ulaştırma, sağlık, nükleer enerji, madencilik, askeri-sanayi ve güvenlik sektörlerinde işbirliğini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Pek çok Afrika ülkesinin giderek gelişen ekonomisi ile birlikte ticaret ve yatırım için gittikçe daha cazip hale gelmesi, Afrika kıtasının uzun vadede zirvenin etkisiyle Rusya’nın dış ekonomik ilişkileri sisteminde artan bir rol oynaması bekleniyor. Ticari bağlar, Rusya’nın Afrika’ya girmesi için önemli bir güç olurken  Moskova, Afrika ile ticaretini 2009 yılında 5.7 milyar dolardan 2018’de 20.4 milyar dolara çıkarmıştır. Zirve kapsamında gerçekleştirilen 500’den fazla toplantının neticesinde 12,5 milyar ABD doları değerinde anlaşma imzalandı. 2018’de Afrika ile toplam ticareti 204 milyar dolar olan Çin ile karşılaştırıldığında, Rusya ve kıta arasındaki ticaret seviyeleri çok düşük kalmaktadır. Rusya’nın Afrika’daki ayak izi ve nüfuzu, Batı’nın Afrika’daki en büyük zorluklardan biri olarak gördüğü Çin’e kıyasla oldukça sınırlı olabilir, ancak Kremlin’in de küçümsenmemesi gerekiyor. Moskova hükümetinin, Afrika kıtasında ilgi gösterdiği ve gelecekte çıkarlarına destek sağlamak için bağ kurduğu ülkeler arasında Orta Afrika Cumhuriyeti, Sudan, Madagaskar, Angola, Nijerya,  Güney Afrika, Namibya, Zambiya, Ekvator Ginesi, Botsvana,  Zimbabve, Mozambik, Ruanda, Libya, Gana, Mısır, Kamerun, Cezayir, Fas, Mali, Güney Sudan, Çad, Etiyopya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Gine-Bissau, Gabon, Liberya gibi ülkeler yer alıyor.

Sonuç olarak, Rusya’nın Afrika kıtasında görünen varlığı şu an için sınırlı bir geri dönüş olarak görülebilir. Ancak Afrika kıtasında artan Rus varlığı ile mevcut Çin varlığı ve Amerika Birleşik Devletleri’nin askeri varlığı, önümüzdeki yıllarda kıtayı küresel bir güç savaşı arenası haline getirebilir. Rusya, son derece fırsatçı bir jeopolitik oyuncu olarak kıtada, muhaliflerinin stratejilerindeki herhangi bir boşluk veya kusurdan istekli bir şekilde faydalanacaktır. Rusya kendisini hem ekonomik hem de askeri olarak Afrika ülkelerinin stratejik ortağı olarak şekillendirmeye çalıştığında, bu Amerikan etkisinin azalması anlamına geliyor.

Son söz olarak Afrika’da varlık göstermeye çalışan yabancı ülkelerin kıtadaki izledikleri siyasete bakıldığında, yeni-sömürge hırs belirtileri ve siyasi niyetleri Afrika’nın çıkarına olacağı ihtimalini azaltmaktadır. Çin’in borç stratejisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin yaptırım uygulamaları, Rusya’nın Afrika politikaları yeni-emperyalizm izlenimini yansıtmaktadır.

Share.

Yazar Hakkında

Kenan Toprak, 1982 yılında Şanlıurfa/Bozova'da doğdu. İlköğretim ve lise eğitiminin ardından 2010 yılında Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü'nden mezun oldu. 2014-2016 yılları arasında Nijerya'da eğitim ve insani yardım çalışmalarında bulundu. 2016 yılında başladığı Şanlıurfa-Eyyübiye Belediyesi Sosyal Yardımlaşma Müdürlüğü-Sosyal Yardım Birimi’nde meslek hayatına devam etmektedir. İngilizce’yi iyi seviyede bilmektedir. İlgi alanları, Nijerya'da sömürgecilik ve sömürgeci politikalar ile dini gruplardır.

Yoruma Kapalı