Sudan Neden Önemli?

0

Sudan yüz ölçümü itibariyle Türkiye’nin iki katı büyüklüğünde olup, Afrika’nın birçok açıdan stratejik önemi haiz ülkelerinden birisi. Sulamada büyük bir avantaj sağlayan Nil nehrinin ülkeyi baştanbaşa dolaşması yanında Beyaz Nil ve Mavi Nil’in her ikisinin de Sudan’dan geçerek Hartum’da birleşmesi bölge yatırımları için büyük önem arz etmekte. Kızıldeniz’in en uzun sahiline sahip olması dolayısıyla Süveyş Kanalı, Hint Okyanusu ve Basra Körfezi’ne giden yolda kritik bir konuma sahip olması yanında Afrika’da denize kıyısı olmayan Etiyopya, Çad, Uganda, Güney Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerin kıta dışına açılmalarında Sudan limanları bir çıkış kapısı hükmündedir.

Sudan’ın Kızıldeniz kıyısındaki en büyük ticaret limanı Port Sudan’dır. Port Sudan’ın 65 km güneyinde yer alan ve Kasım 2017’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sudan’a gerçekleştirdiği tarihi ziyarette kendinden çokça bahsettiren “Sevâkin” adasını hatırlarsınız değil mi! İşte bu ada Türkler için büyük tarihi öneme sahip. Çünkü uzun yıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu idaresinde yer almış olup bu ada, ticari ve ekonomik öneminden dolayı Sudanlılar tarafından “Afrika’ya açılan kapı” olarak nitelendirilmektedir.

Sevâkin adası, geçmişte Nubye bölgesinin en önemli limanıydı. Osmanlı döneminde Kızıldeniz ve Hicaz’ın denizden gelecek tehlikelere karşı güvenliği Sevâkin adası üzerinden sağlanıyordu. Aynı Sevâkin, bugünkü Eritre, Cibuti ve Kuzey Somali’yi kapsayan Osmanlı idari taksimatındaki Habeş Eyaleti valilerinin ikamet adresiydi. Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Mısır’ı fethetmesiyle Türk topraklarına katılan Sevâkin, eyaletin merkezi konumundaydı. Uzun yıllar Kızıldeniz ve Hicaz’ın güvenliğini Sevâkin adasından sağlayan Osmanlılar, bölgeye önce kaleler ardından idari binalar, camiler, hanlar, hamamlar inşa etti (bugün TİKA, bu eserleri restore ederek sahip çıkıyor). Bir zamanlar ticaretin “kilit noktası” olan Sevâkin adası sayesinde Kızıldeniz “Osmanlı’nın iç denizi” haline gelmişti. Zaten Sudan, Türkiye için yabancı bir ülke değil çünkü bugünkü Sudan’ın Kızıldeniz sahili 1821’den önce Osmanlı Devleti’nin Habeşistan Eyaleti’ne dahildi ve Osmanlı padişahı adına Mısır valisi tarafından İstanbul’dan yönetilmekteydi.

Sudan’ın iç kısımları ise Osmanlı Devleti’nin merkezi yönetimi dışında olmakla beraber hinterlandı olarak Osmanlı hâkimiyetinde bulunuyordu. Hatta bu dönemde Osmanlı hâkimiyetini kabul eden yerel sultanlıkların sayısı üç idi. Bunlardan birisi de Sudan’ın en meşhur sultanlarından Ali Dinar ve Fur Sultanlığıdır.

Bugün Sevâkin’in önemi sadece tarihle sınırlı değildir. Çünkü Sudan, Sevakin ve Port Sudan’ın yakınında bulunan Bashayer Terminali’nden petrol ihracatı gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda Etiyopya gibi Afrika Boynuzu’nda gelişmekte olan ve bugün itibariyle Afrika’nın en hızlı gelişen ekonomisine sahip olan bir ülke, taşımacılık için Sudan Hükümeti ile anlaşmaya vararak Port Sudan Limanı’nı kullanıyor. Bu da Sudan’a ekonomik açıdan büyük avantajlar sağlamaktadır. Sudan işlek limanları dolayısıyla Türkiye’nin bu ülkelerle yapacağı ticaret için bir giriş limanı rolü oynayabilir.

Sudan’ın jeopolitik değerini arttıran bir diğer sebep de ülkenin sahip olduğu doğal kaynaklardır. Sudan tüm dünyada Avustralya ve Kanada ile birlikte sulanabilir arazi açısından ve kendi öz kaynakları ile ihtiyaçlarını karşılama kapasitesine sahip üç ülkeden biridir. Bugün Sudan’da 19 Aralık’tan itibaren hükümetin ekmek fiyatlarına zam yapmasının ardından patlak veren gösteriler, bu gerçeği değiştirmez olmakla beraber Sudan’ın sahip olduğu bu zenginliği ortaya çıkarması için kadim dost Türkiye gibi müttefik ülkelerin el uzatılması gerekiyor. Zira Sudan 2011’de ikiye bölünmeden önce, 84 milyon hektar ekilebilir verimli araziye sahipti. Nüfusun üçte ikisine iş imkânı sağlayan tarım sektörü canlı hayvan ve ormancılık dahil olmak üzere 2005 yılında reel GSYH’nin yaklaşık % 40’ını ve ülkenin ihracat gelirlerinin % 80’ini oluşturmaktaydı. Geçtiğimiz 2018 yılında Sudan tarihinde, ilk defa 52 milyon feddan arazi tarımda kulandı, bu büyük bir girişim. Çünkü yıllık olarak bu rakam 36-40 milyonluk feddan arasında değişiyordu.

Topraklarından Bereket Fışkıran Ülke Sudan

Sudan’ın 15 eyaletinden birisi el-Kadârif  Eyaleti’nde sadece 2017-2018 tarım mevsiminde 7.3 milyon feddan araziden elde edilen tarımsal çeşitliliği 4 milyon feddan darı ürünü, 1,5 milyon feddan susam ve 500.000 feddan yerfıstığı olduğu düşünüldüğünde Türkiye’nin tarım yatırım ve ortaklıklarının neden güçlendirilmesi gerektiği doğrudan anlaşılacaktır. Bu bağlamda Türkiye, tarihinde ilk kez yabancı bir ülkede toprak kiralayıp Sudan’da tarımsal üretim kararı alması rastlantı değildir. Bu kapsamda 2014 yılında devlet ve özel sektör iş birliğiyle Sudan’da 7 milyon 805 bin dönüm tarım arazisi 99 yıllığına kiralandı. Türkiye bu topraklarda ananas, mango, avokado, pepino, jambu, kanola, pamuk ve yağlı tohum gibi Türkiye’de yetişmeyen ya da üretim açığı olan tropikal tarım ürünlerinin ucuza yetiştirmeyi hedeflemektedir.

Günümüzde dört çeşit susam üretimi ile dünyada dördüncü sırada yer alan Sudan, Afrika ve Arap ülkeleri arasında susam üretiminde birinci sırada yer alıyor. Arazi bakımından Hindistan ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin ardından üçüncü sırada. Susam ihracatı, ekonomide önemli bir rol oynamaktadır ki yıllık ortalama susam üretimi 350 bin tondur.

Susam mahsulünün ihracatında, 2018’te yaklaşık ortalama 2 milyar dolar gelir elde etti. Bu noktadan hareketle Türkiye’nin en önemli Sudan ihracatçılarından birisi olması dikkat çekiciydi. Buna ek olarak dünyaya yer fıstığı ihracatının % 10’unu Sudan gerçekleştirmektedir. Bu oran ile Sudan, ABD’den sonra en fazla yer fıstığı ihracatı yapan ülke durumundadır. Yıllık ortalama 79 bin tonu bulan ihracatı ile Sudan Afrika ve Arap ülkeleri arasında yer fıstığı üretiminde birinci sırada yer alıyor. Aynı şekilde şeker, Sudan’daki bir diğer önemli tarımsal üründür. Sudan, şeker kamışı üretiminde hayli üst seviyelerdedir. Özellikle Beyaz Nil Eyaleti’ndeki Kosti şehri ve civarı şeker kamışı ve tarımı ile öne çıkmaktadır. 1994 yılında yılda 430 bin ton olan şeker üretimi, 2016’da 645 bin tona çıkarak, 6 şeker fabrikası ile Arap dünyasının şeker ihracatçısı konumuna yükselmiştir.

Ayrıca Sudan Arap zamkını, ülkenin Etiyopya ve Eritre doğu sınırlarından, batıdaki Çad ve Orta Afrika ülkeleri sınırlarına uzanan 12 eyaletindeki üretimi ile, dünyadaki Arap zamkı üretiminin % 80’inini tek başına karşılayarak ilk sırada yer almaktadır. Sadece geçtiğimiz 2018 yılında toplam ihracat 73.675 ton gerçekleşecek 109.4 milyon doların üzerinde ihracat geliri sağlamıştır.

Sudan’ın Yeraltı Kaynakları ve Türkiye-Afrika Ortaklığı

Sudan, madenler ve petrol rezervi açısından da oldukça zengindir. Petrol üretimi ilk defa 1960’lı yıllarda Kızıldeniz’de başlatılmıştır. 1990’lı yıllarda Kanada, Malezya ve Çin firmalarının petrol arama faaliyetleri ile ülkede çok miktarda petrol rezervi olduğu anlaşılmıştır. 1999 yılında Bentui-Sevâkin boru hattının tamamlanması ile dış ülkelere ham petrol ihraç edilmeye başlanmıştır. 2012 yılı itibariyle ülkedeki kanıtlanmış rezervlerin beş milyar varil olduğu bilinmektedir. Ham petrol üretimi 2004 yılında günlük ortalama 345 bin varil iken 2010 yılında 514 bin varile çıkmıştır. Ancak 9 Temmuz 2011 tarihinde nüfusun % 20’sini barındıran Güney Sudan’ın referandum ile ayrılmasıyla Sudan, petrol rezervlerinin % 75’ini kaybetmiştir. Petrol yataklarının büyük çoğunluğu Güney Sudan’da kalmış olsa da rafineri, boru hattı ve liman gibi altyapılara Sudan’ın sahip olması, Sudan’ı Türkiye gibi transit bir ülke konuma taşımıştır. Bu da Türkiye ile Sudan arasında yeni iş birlikleri için yeni bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Hâlihazırda ülkedeki günlük petrol üretimi 130 bin varil civarında seyretmektedir. Bu da sadece iç tüketimi karşılamaktadır.

Aynı zamanda Kuzey Sudan’da petrol arama ve çıkarma faaliyetleri yoğunlaşmış bulunmaktadır. Bunun sonucunda ortaya çıkan petrol gelirlerine paralel olarak ülkedeki altyapı ve üstyapı projelerinin gerçekleştirilmesine yönelik önemli yatırımlar bulunmaktadır. İnşaat sektöründe, özellikle enerji, yol, baraj, demiryolu, telekomünikasyon, konut ve idare binaları başta olmak üzere birçok alanda projeler mevcuttur. Bu da Türk yatırımcılar için geniş bir faaliyet alanı olabilir.

Ayrıca Sudan altın madeni açısından oldukça zengin bir ülkedir. Sudan’da altın ocağı sayısı 76 bine çıkmıştır. Bu ocaklarda toplam 1 milyon kişinin çalıştığı belirtilmektedir. Yapılan yeni yatırımlarla altın üretimi her yıl artış göstermektedir. 2015 yılında Sudan’ın altın üretimi 85 tona yaklaşmış iken (Afrika’nın 3. büyük, dünyanın 17. büyük üreticisi iken), 2017 yılına geldiğimizde Sudan’ın altın üretimi 105 tona ulaşmıştır. Geçen yılın ilk dokuz ayında ise 78 tonu aşarak altın üretiminde Afrika’nın ikinci, dünyanın dokuzuncu büyük altın üreticisi konumuna yükselmiştir.

Sudan’da altın ihracatının artmasıyla birlikte bu yatırım alanı, en çok döviz kazandıran sektör durumuna gelmiştir. Sudan Eylül 2012’de ülkede çıkan altını işlemek üzere bir altın rafinerisini faaliyete sokmuştur. Rafineri çevre ülkelerden çıkarılan altını da işleyebilecek büyüklükte kurulmuştur. Yıllık kapasitesi 300 ton civarındadır. Dolayısıyla Güney Sudan’ın ayrılmasıyla petrolün görece önemini yitirmesiyle altın madenciliğinin yanında tarım sektörü stratejik sektör durumuna gelmiştir.

Yatırım Olanaklarıyla Göz Dolduran Ülke Sudan

Ayrıca Afrika ve Arap ülkeleri içerisinde hayvancılık açısından en büyük potansiyele sahip ülkelerin başında Sudan gelmektedir. Öyle ki, her yıl hac mevsiminde kutsal topraklarda kurban olarak kesilen binlerce hayvan Sudan’dan sağlanmaktadır. Sudan’da toplam hayvan varlığı, Hayvan Kaynakları Bakanlığı’nın 2013 yılı verilerine göre 140 milyonun üzerinde hesaplanmıştır. Ülkenin başta koyun olmak üzere hayvan ihracatında Suudi Arabistan pazarı ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Diğer Körfez ülkelerine olan ihracat da Suudi Arabistan üzerinden yapılmaktadır. Mısır ise deve ihracatı açısından önem kazanmaktadır. Bu pazarların büyüklükleri şöyledir: 7 milyon baş koyun Saudi Arabistan’a, 2 milyon baş koyun Körfez ülkelerine, 200 bin baş deve Mısır’a, 3 milyon baş koyun ve keçi ise Ortadoğu ülkelerine ihraç edilmektedir. Böylece Sudan, en fazla ihracat gelirini canlı hayvan sektöründen elde etmektedir. Sudan’da hayvancılık sektörünün gelişmişliğine bağlı olarak et ve deri sektörleri de önemli gelir kalemleri arasında bulunmaktadır. Deri işleme makineleri ve ekipmanları konusunda ciddi yatırım ve ihracat imkânları bulunmaktadır. Bu sektörde, Türkiye’nin talep fazlası nedeniyle ithalatçı durumda olduğu yarı işlenmiş ya da tam işlenmiş deri mamulleri ihtiyacının Sudan’da yapılacak yatırımlar yoluyla da karşılanması mümkündür. Türkiye’nin bu alanda ciddi yatırımlar yapması beklenmektedir.

Sudan’da et işleme konusu oldukça zayıf ve et maliyetleri oldukça düşüktür. Aynı şekilde gıda ürünlerinin işlenmesi konularında Sudan’da ciddi bir yatırım bulunmamaktadır. Gıda ve et işleme konusunda yapılacak yatırımlar oldukça iyi fırsatlar oluşturacaktır. Özelikle Sudan menşeli etler lezzetleri, hormon ve antibiyotikler gibi kimyasal maddeleri içermemeleri ile bilinmektedir.

Diğer yandan balıkçılık da diğer bir yatırım alanını oluşturmaktadır. Kızıldeniz, modern balıkçılık açısından iyi bir gelir kalemi niteliğindedir. Balıkçılık hem Nil Nehri’nde hem de Kızıldeniz’de yapılmaktadır. Kıyı ve iç sulardaki toplam balık rezervinin 110 bin ton olduğu tahmin edilmektedir. Bu rezervin yaklaşık 9 bin tonunu Kızıldeniz’deki derin su balıkları oluşturmaktadır. Kızıldeniz dünyadaki en temiz su kaynaklarından biridir ve Hint Okyanusu ile birleştiği Somali kıyıları balıkçılık açısından çok önemlidir.

Stratejik Ortaklıkların Aracı Olarak Bölgesel Örgütler

Sudan’ın diğer önemi ise Sudan’ın üye olduğu bölgesel örgütleridir. Sudan, Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı COMESA ve EAC gibi bölgesel örgütlerin üyesi olması nedeniyle bu bölgelerin toplam hasılasının önemli bir bölümüne tek başına sahiptir ve Türkiye için bir yatırım üssü olarak kullanabilir ise Türkiye-Sudan arasında ekonomik işbirliği açısından kayda değer bir yol kat edilebilecek potansiyel fazlasıyla mevcuttur. Örneğin COMESA’nın 19 üyesi (Angola, Burundi, Komoros, Eritre, Etiyopya, Kenya, Lesotho, Madagaskar, Malavi, Moritus, Mozambik, Namibya, Ruanda, Sudan, Svaziland (eSwatini), Tanzanya, Uganda, Zaire, Zambiya, Zimbabve) ülkeleri kendi aralarında gümrük tarifelerini sıfırlamışlardır. Aynı zamanda miktar kısıtlamaları ve diğer tarife dışı engelleri de ortadan kaldırmışlardır. COMESA ve EAC bölgesinin toplam GSMH’sının % 13’ünü Sudan tek başına oluşturmaktadır. COMESA bölgesinde bulunan ülkelerin hedef kitleleri yoğun bir nüfusa sahiptir. Bölgenin toplam nüfusu içerisinde Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Etiyopya, Kongo, Mısır, Sudan, Tanzanya ve Uganda olmak üzere bu yedi ülkenin toplam nüfusları, bölge nüfusunun % 73’ünü oluşturmaktadır. Burada Türkiye’nin Sudan’da yapacağı yatırımlar ile sıfır gümrük uygulaması ve sunduğu teşviklerin yanı sıra 500 milyondan fazla nüfusa hitap eden COMESA üye pazarlara ulaşma imkânını elde edecek olması dikkatlerden kaçmamalıdır. Dolaysıyla Sudan’ın bu ülkelere geçişte bir üs konumunda olması, Türk müteşebbislerin Afrika pazarına girmekte Sudan’ı tercih etmelerine neden olmaktadır. Bu da Sudan’ı, Türkiye için liman imkânları ve gelişme potansiyeli ile Doğu Afrika ülkelerine bir giriş kapısı olma özeliğine sahip kılmaktadır.

Dolayısıyla Afrika açılımı bağlamında Türkiye’nin gerçekleştirmek istediği yatırımlar doğrultusunda Afrika özelinde Sudan’ın önemi de dolaylı da olsa artacaktır. Bu bağlamda Sudan, Türkiye tarafından ilgi ve alaka ile takip edilmesi gereken önemli bir ülkedir. Nitekim bunun en açık örneği Sudan’ın eski Dışişleri Bakanı Muhammed Ali Ahmed Karti’nin Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun davetine icabetle 9-11 Nisan 2018 tarihlerinde Türkiye’ye bir çalışma ziyareti gerçekleştirmesidir. Ziyaret sırasında Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Sudan, her zaman bizim Afrika’ya açılan bir kapımız olmuştur” diyerek ikili ilişkilerin önemine vurgu yapmıştır.

Sudan’ın belki de görmezden gelinmemesi gereken en önemli özelliği doğal kaynaklar bakımından oldukça zengin olmasıdır. Zira yalnızca Sudanlıların kendilerinin değil ilgili ülke nüfuslarını hayatta kalmasının büyük ölçüde bu ülkede mevcut olan tarımsal kaynaklara bağlı olduğu gerçeği asla unutulmamalıdır. Bu bağlamda kaynakların laneti, Sudan’ı tam olarak hedef haline getirmeden gerekli tedbirlerin alınması zorunluluk arz etmektedir. Sudan, maalesef bugün büyük problemler yaşamaktadır. Belki de yukarıda saydığımız özelikleri, bu bağlamda ciddi bir anlam ifade etmeyebilir. Oysa ki Sudan’ın, ekonomisini modernize ederek refah ve zenginlik ile istihdam yaratan bir araca dönüşmesinde Türkiye gibi ülkelerin deneyimlerine çok büyük ihtiyacı var.

Sudan’ın önemi sadece sahip olduğu ekonomik ve doğal kaynaklarıyla değil aynı zamanda bugün oynamaya başladığı uluslararası rolüyle de doğrudan alakalıdır. Bu durumun en önemli örneği daha önce Güney Sudan barış sürecine ev sahipliği yapan Sudan’ın, bu sefer yaklaşık % 80’i hala silahlı gruplar tarafından kontrol edilen ve 2012’de Seleka silahlı grubunun yönetime karşı ayaklanması üzerine patlak veren siyasi ve güvenlik kriziyle mücadele eden Orta Afrika Cumhuriyeti hükümeti ve ülkede 14 silahlı grup arasında üstlendiği barış görüşmelerinden sonra 10 günlük müzakereler sonrası yeni bir barış anlaşmasının imzalanmasını sağlamasıdır. Böylece Sudan bölgenin barış sürecinde etkili bir figür olduğunu aynı zamanda kendi bünyesindeki sorunların çözümünün anahtarına sahip olduğunu göstermiştir.

Share.

Yazar Hakkında

Mayada Kamal Eldeen, Sudanlı, Hartum’da bulunan Al-Zaim Al-Azhari Üniversitesi’nin Siyaset Bilimi ve Stratejik Araştırmalar bölümünden 2004’te lisans, 2006’da yüksek lisans, İstanbulda Yıldız Teknik Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler anabilim dalında doktorasını ise 2019’da tamamladı. 2019 yılı Aralık ayından itibaren Tokat Gazi Osmanpaşa Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde Dr. Öğr. Üyesi olarak görev yapmaktadır. Doktora tezinde “AK Parti Dönemi Türkiye-Afrika İlişkileri: Sudan Örneği” konu alan Dr. Mayada Kamal Türkiye-Afrika İlişkileri, Orta Doğu konuları yanında İnsani Yardım, Çatışma Bölgeleri ve Dış Politika konularında araştırmalarına devam etmektedir. Arapça, Nubece ve İngilizce’nin yanı sıra Türkçe’yi ileri seviyede bilmektedir. Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) üyesidir.

Yorum Yap