Ortaafrika Cumhuriyeti: Yedinci Darbede Müslümanlar Öne Geçti

0

25 Mart 2013 tarihinde Ortaafrika’da yaşanan darbe dünya medyasına neredeyse basit ve de önemsiz bir sürecin arada bir tekrarlayan diğerlerinden farksız sonucu gibi yansıdı. Afrika’nın merkezinde yer aldığı için burayı 1900’lerin başında sömürgeleştiren Fransızlar, önceleri burayı topraklarından geçen Ubangi ve Şari nehirlerinden dolayı, Yukarı Ubangi ve Yukarı Şari diye isimlendirmişse de sonradan Ortaafrika adını tercih ettiler. Ortaafrika gerçekten kıtanın merkezindeydi ve bu ismi hak ediyordu. Ancak sömürge memurlarının mantığı ile sınırları çizilen ve hiçbir zaman bir millet olamamış farklı etnik gruplara mensup bugünkü 5 milyon kadar insanın ataları, 622.980 km2.lik ülke toprakları üzerinde, son elli yıl içinde, yedisi bilfiil gerçekleşmiş, bir çoğu ise sonuçsuz kalmış darbeleri defalarca yaşadılar. Her bir darbenin gerçekleşmesi ve arkasından yaşananlar, Afrika’nın merkezini, üzerinde yaşayanlar için adeta bir cehenneme çevirdi.
Fransızlar kıtanın bu bölgesine gelene kadar özellikle kuzey komşusu Çad ve doğudaki komşusu Sudan’da, kuzey batısındaki Kamerun sınırına yakın bölgelerinde az veya çok sayıda Müslüman etnik unsur yaşamaktaydı. Hatta bugünkü ülke topraklarının tamamı Dar Runga Sultanlığı’nın idaresinde kabul ediliyordu. Yine Kamerun ile bir koridorla ayrılan Nijerya’nın doğusundaki Müslümanlarla da yakın temasları vardı. Ubangi-Şari halkının çoğu animist inancına sahipken sömürgecilik döneminde gelen ve gece gündüz çalışan Katolik ve Protestan misyonerler Hıristiyanlığı onların aralarında yaydılar. Müslümanları oluşturan Runga, Gula, Lula ve Kara isimli yerel farklı etnik topluluk ile Nijerya’dan gelen ve Hevsa ve Çad’dan gelenler bağımsız devletin her türlü imkanından mahrum bırakılsalar da özellikle Çad, Nijerya ve Sudan’daki dindaşları ile daima irtibatta kalarak ve böylece kimliklerini muhafaza ederek tamamen yok olmaktan kurtuldular.
Ortaafrika 2012 yılının ikinci yarısında yeni bir başlangıcın işaretlerini vermeye başladı. Yerel dilde “ittifak” anlamına gelen “Seleka” ile eski ve yeni tüm direniş hareketleri bir birlik oluşturdu. 15 Mart 2003 yılında yaptığı darbe ile yönetimi ele geçiren ve onuncu yılını dolduran François Bozizé’nin ülkede iktidarı ele geçirecek bir güce ulaşması çok hızlı bir şekilde cereyan etti. Çad, güney komşusu olan Ortaafrika Cumhuriyeti ile tüm tarihi geçmişi boyunca (buna sömürge öncesi ve sonrası da dahil) kader birliği yapmak zorundaydı. Örneğin, François Bozizé 2003 yılında devlet başkanı Ange Felix Patasse’yi devirmek için tüm gücünü Çad’dan almış, başkent Bangui’ye yürüyüşünü buradan başlatmış ve de başarılı olmuştu. İktidarı ele geçirdikten sonra da kendisini koruyan muhafızlar daima Çadlı askerler olmuştu.
Afrika’da modern devletler kurulurken, iç ve dış tehlikelere karşı kendi savunmalarını sağlayacak askeri birlikleri ve iç güvenliği temin edecek polis teşkilatları yok denecek kadar zayıf şekillendi. Özellikle Ortaafrika Cumhuriyeti çok zor durumda kaldığında, çevresindeki 10 ülke ile birlikte içinde yer aldığı Ortaafrika Ekonomi ve Para Birliği (CEMAC)’nden askeri destek almaktaydı. Fransa da 2006 yılında ülkenin kuzeydoğusunda şiddetlenen direniş hareketlerini uçaklarıyla bombalayarak yatıştırmıştı. Ne var ki 2003’te iktidarı darbe ile ele geçiren ve protestan papazlığı görevi de olan François Bozizé ülkesinin yaşadığı barış ortamı sürecinde muhaliflerini sindirme gayretinden bir türlü vazgeçmedi ve özellikle Müslümanlara karşı dışlayıcı ve baskıcı tavrını selefleri gibi devam ettirdi. Yeraltı kaynaklarından uranyumun kullanım haklarını Fransızlara devrettiyse de petrol ve elmas madeni ile ilgili olarak Güney Afrikalı şirketlere yaklaştı. Jacop Zuma’nın Güney Afrika devlet başkanı olması ile birlikte özellikle Savunma Bakanı yaptığı oğlu Francis Bozizé’nin bir ayağı hep Pretoria’da oldu ve öyle ki oraya vardığında devlet başkanının odasına randevusuz giren dört yabancıdan birisi oldu. Bu yakınlaşma neticesinde 2007 yılında Ortaafrika ile Güney Afrika bilhassa ülkenin güvenliği için beş yıl geçerli stratejik askeri işbirliği anlaşması imzaladı. 2012 yılı Aralık ayında bu anlaşmanın süresi dolarken anlaşma tekrar yenilendi. Bu arada Ortaafrika Cumhuriyeti’nin bir anda oluşan ve hızla güçlenen Seleka’ya karşı Çad’dan destek almak yerine Güney Afrika’dan 400 askerlik bir yardım talebi oldu ve ardından Çad askerlerinin ülkesini terk etmesini istedi. Hem iktidarı ve hem muhalefeti ile bu coğrafyada Çad ile iyi geçinmek bir zorunluluk iken bunu terk eden François Bozizé sonunu hazırlayan en büyük hatalardan birisini yapmış oldu.
Seleka, aslında yıllardır merkezi hükümete karşı direniş gösteren ve çoğunluğu Müslümanlarca kurulmuş olan tüm hareketleri bir araya toplamakta zorlanmadı. Bangui’de kendilerini yok sayan François Bozizé iktidarını devirmek üzere kuzeyden güneye doğru ilerlemeye başladı. Başkente 70 km. kala Damara şehrine geldiklerinde buranın Ortaafrika devletlerinin askeri güçlerince kırmızı hat olduğu belirtilerek ileri gitmemeleri istendi. Bu bölgede Çad askerleri ve Bangui havaalanında ise 250 kadar Fransız askeri bulunuyordu. Bu Fransız askerleri herhangi bir ciddi kargaşa durumunda Bangui’deki 1400 Fransız vatandaşı ve diğer yabancıların tahliyesi ile görevliydiler. Güney Afrika askerleri ise özellikle şehre kuzeyden giriş noktası olan 12 km. mesafedeki P12 ile devlet başkanlığı sarayı arasındaki bölgeyi koruyorlardı.
Bangui’ye son saldırı öncesinde 11 Ocak günü Gabon’un başkenti Libreville’de Ortaafrika Bölgesi devletleri tarafından yapılan toplantıya François Bozizé, Seleka temsilcileri, muhalif parti liderleri, silah bırakan direniş hareketleri temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Toplantı sonucunda bir milli mutabakat hükümeti kurulmasına karar verildi ve başbakanlığa insan hakları savunucusu muhalif liderlerden avukat Nicolas Tiangaye’in getirilmesi, Seleka’nın lideri Michel Djotodia ile dört arkadaşının bakan olması üzerinde anlaştılar. Bu anlaşma bir dönüm noktası olacak; siyasi tutuklular serbest bırakılacak, Bozizé’nin aile fertleri ve yakın çevresinin ülkenin idaresi üzerindeki etkisi azaltılacak, Seleka birlikleri arasında çarpışan 2000 milis düzenli ordu birliklerine dahil edilecekti.
François Bozizé, Güney Afrika devlet başkanı Jacop Zuma’dan aldığı desteğe güvenerek Afrika Birliği Komisyonu Başkanı olan Jacop Zuma’nın eski eşi Nkosazana Dlamini-Zuma’dan gerekli yardımı alabileceğini umuyor, Seleka ileri gelenlerinin Müslüman olmasından dolayı bunların Mali’nin kuzeyini ele geçiren Mağrip el-Kaidesi’nden farklı olmadıklarını, İslami bir devlet kurmak istediklerini, Katar başta olmak üzere Körfez ülkelerinden destek aldıklarını ve tamamının terörist olduğunu sık sık dile getiriyordu. Fakat Libreville’de çıkan kararlar onu hiç de memnun etmedi; yeni kurulan hükümette başbakan yardımcısı ve savunma bakanı olan Michel Djotodia, Muhammed Daffhane artık yönetimde söz sahibi idiler. 11 Ocak’tan 17 Mart tarihine kadar iki ayı aşan bir sürede François Bozizé eski davranışlarının çoğundan vazgeçmedi. Bu sürede Ortaafrika bölgesindeki devletler kendisini ikaz etseler de fayda etmedi. Damara’daki Seleka birlikleri ile gerginliğin yatışması için bölgeye gitmelerini istediği beş Seleka bakanı 17 Mart günü burada alıkonulmuş gibi beklemeye başladılar. Oysa ki artık Bangui’yi ele geçirebilecek herhangi ciddi bir engel kalmamıştı zira 2012 Aralık sonunda Seleka’nın başkente yürüyüşü sırasında Fransa’dan istedikleri yardım taleplerine müspet cevap verilmeyince François Bozizé taraftarları bu ülkenin bayrağını yakıp büyükelçiliği önünde gösteri yapmakla kalmamışlar ve buraya ciddi zarar vermişlerdi.
Sadece Güney Afrika askerlerine güvenen François Bozizé 19 Mart sabahı saat 04.00’de özel bir uçakla Güney Afrika Cumhuriyeti’ne gitti. Orada kaldığı birkaç saat içinde nakit para ile silah satın aldığı iddia edildi. Dönüşü sırasında Angola’ya uğrayıp oradan da destek almayı istemişse de Seleka’nın başkente yaklaşması onu bu düşüncesinden vazgeçirdi. Artık iktidarını kaybetmesi an meselesi idi ve Güney Afrika askerleri Seleka birliklerine karşı ateş açarken Fransız askerleri havaalanı çevresinde kuş uçurtmadılar. 23 Mart günü başkent kuşatıldı, 24 Mart Cumartesi günü başkente girmeye başlayan Seleka birliklerine Orta Afrika Bölgesi ve Çad askerlerince müdahale edilmedi. Sadece Güney Afrika askerleri ve merkezi hükümete bağlı bazı birlikler arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Seleka’nın çok sayıda milisi ölürken Güney Afrika her ne kadar 13 askeri öldüğünü açıklasa da uluslararası medya 39 askerinin öldüğü haberlerini veriyordu. 25 Mart Pazar sabahı Bangui düşmüş ve François Bozize Kamerun üzerinden Benin’e geçerek ülkesini terk etmişti.
Ortaafrika’da iktidarı ele geçiren Seleka derhal sıkıyönetim ilan ederek kimseye zarar verilmemesini istedi. Michel Djotodia geçici devlet başkanı olarak 11 Ocak’ta Libreville’de kurulan milli mutabakat hükümetinin başbakanı Nicolas Tiangaye’ın görevine devam etmesine karar verdi. Seleka yeni hükümette on Müslüman bakan ile yer alırken François Bozizé taraftarlarını bir bakan temsil edecekti.
Yaşanan bu son gelişme karşısında Ortaafrika Bölgesindeki on devlet başkanı, ABD ve Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, özellikle de Ortaafrika’nın üyeliğini askıya alan Afrika Birliği zorla devlet başkanlığının ele geçirilmesini kabul etmediklerini ve derhal halkın belirleyeceği bir devlet başkanı belirlenmesini istediler. 18 Nisan 2013 günü Çad’ın başkenti Encemine’de toplanan Ortaafrika Bölgesi devlet başkanları François Bozizé’nin görev süresinin en fazla 18 ay olabileceğini, genel seçimlerin 2016’da mutlaka yapılması gerektiği kararına vardılar.
Michel Djotodia, Ortaafrika Cumhuriyeti’nin David Dacko ve Ange Felix Patasse hariç iktidarı darbe ile ele geçiren liderlerinden oldu. Önceleri onun Hıristiyan olduğu ile ilgili haberler yer alırken iktidarı ele geçirdikten sonra, özellikle ilk Cuma günü camiye gidişinde görüntülenmesi ve kendisiyle yapılan röportajlarda onun da Nisan başında aralarında ihtilaf çıktığı için Seleka ile girdiği çatışmada yaralanan Muhammed Daffhane Musa, Nureddin Adam, Abdullah Hüseyin, Abdullah Kadir Hasan, Abdullah Miskin, Zekariyya Damane gibi Müslüman olduğu anlaşıldı. Ülkenin kuzeydoğusundaki Vakanga şehrinin bir köyünde 1949’da doğan Michel Djotodia’nın babası sömürge döneminde Fransız ordusunda askerdi. Emekli olunca kendisine bir miktar malul maaşı bağlandı. Oğluna ilk ve ortaokul eğitimini bölgesinde aldırdı. Babası gibi Dahiya diye isimlendirilmişse de öğretmenlerinden birisi şayet bu adla Bangui’de okumak, yurtdışı bursu almak isterse verilmeyeceğini, çünkü bu işleri yürütenlerin Hıristiyan olduklarını ve sadece kendileri gibi inananlara burs verdiklerini söyledi ve Michel Djotodia adını almasını önerdi. Hakikaten o da bu isimle Sovyetler Birliği’nin henüz devam ettiği dönemde Rusya’ya gitti ve orada 14 yıl okudu. Çocukluğunda sahip olduğu Gula etnik grubunun dili yanında Arapça öğrenen Michel Djotodia ardından ülkesinin resmi dili Fransızca ve ayrıca İngilizce de öğrenmişti. Böylece Gula toplumu içinde beş dil bilen büyük bir entelektüel olmuştu.
1980’lerin başında ülkesine dönen Michel Djotodia burada Birao’da kendisine bir aile hayatı kurmuş, iş yerini ise başkentte açmıştı. İki şehir arasında gelip gidiyordu. 1998 mahalli seçimlerinde Birao’da belediye başkanı adayı olmuşsa da devlet başkanı Ange Felix Patasse’nin adayı karşısında kazanamamıştı. Müslümanlara eziyet etmede sınır tanımayan Patasse de selefleri gibi bu toplumun tüm işyerlerini, evlerini güney komşusu ve o dönem Zaire olarak isimlendirilen bugünkü Demokratik Kongo Cumhuriyeri’nden özel adamlar getirtip yağmalatıp soydurtmuştu. İtiraz edenleri ve karşı çıkanları ise işkenceyle hemen öldürtmekteydiler. Devletin üzerindeki baskısından kurtulmak için Darfur’un güneyindeki Nyala şehrinde konsolos olan Gula toplumu lideri Şeyh Ticani’nin yanına yardımcı olarak gitti. Nyala, Orta Afrika’nın elmaslarının satışını el altından yapanların, Darfur, Ortaafrika ve Çad muhaliflerinin sıkça ziyaret ettiği bir şehir olduğu için bunların çoğuyla temas kurdu. 2003 yılında François Bozizé’nin iktidarı ele geçirmesi ve özellikle 2005’teki seçimlerde başarılı olması için gayret etti ve bunun sonucu olarak 2006 yılında kendisi Nyala’ya başkonsolos oldu. Ne var ki bu arada kendi doğum yeri olan Vakanga ve çevresinde başlayan direniş hareketleri ile de teması iyice arttı. Aynı yılın sonunda hakkındaki bir takım iddialardan dolayı Bangui’ye çağrıldıysa da Sudan hükümetinin desteğiyle Benin’e gitti. Burada Ortaafrika devletinin talebi üzerine tutuklandı ve 18 ay hapis yattıktan sonra 2008 yılı Haziran ayında serbest kaldı ve burada zor şartlar altında dört yıl yaşadı. 2012 yılında Seleka’nın iyice şekillenmesi üzerine Muhammed Daffhane Musa ve Nureddin Adam’ın ısrarlarıyla bu hareketin başına geçti. Bunda; onun François Bozizé’nin parayla satın aldığı muhalif liderler arasında yer almaması, kendisine sorulmadıkça haftalarca konuşmadan duracak kadar suskunluğunu koruması ve merkezi hükümete karşı kararlı duruşu, Ortaafrika’da neredeyse hiç olmayan bir şekilde yetişmiş nadir entelektüeller arasında yer alması ve özellikle Müslüman kimliğini muhafaza etmesi etkili oldu.
Ortaafrika Cumhuriyeti’nde devlet başkanlığını resmen ilan eden ve bu arada yeni hükümette de Savunma, Ordunun Yeniden İnşası, Muharip ve Gaziler Bakanlığını da üzerine alan Michel Djotodia kendisinden sonra ikinci güçlü adam koltuğuna başbakan Nicolas Tiangaye’ı geçirdi. Üçüncü etkin şahsiyet ise Bangui’deki iktidarı devirme planlarını adım adım uygulayan Nureddin Adam olup babası Bangui’de bir camiinin imamı, annesi ise Çad’ın ikinci büyük şehri Abeşe’dendi. Kendisi Arap dünyasında iyi bir eğitim görmüş, uzun yıllar oralarda yaşamış, Çad’ın başkenti Encemine’de evi ve çocukları, ticari işyeri bulunan oldukça hareketli bir kişilikti. Çad’daki iç savaşta muhalif gruplara karşı devlet başkanı İdris Deby tarafını tutmuş ve bizzat çatışmalara katılmıştı. Yeni kurulan hükümette Kamu Güvenliği, Göç ve İçişleri Bakanlığı görevine getirildi. Dördüncü şahsiyet Muhammed Daffhane ise Su, Orman, Av, Balıkçılık, Çevre ve Ekoloji Bakanlığına geldi.
Dünya gündeminden uzakta ama başta Fransa olmak üzere Güney Afrika, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kongo Cumhuriyeti, Gabon, Angola, Kamerun, Sudan, Uganda, Güney Afrika Benin dahil toplam 12 ülkeyi yakında ilgilendiren bir süreç yaşandı. En son 18 Nisan Perşembe günü Çad’da yapılan bölge devlet başkanları zirvesi ile Ortaafrika Cumhuriyeti’ndeki yeni durumun geleceği ele alındı. Çoğu zaman nüfusunun sadece % 5’i Müslüman gösterilen bu ülkede ayrıca bakanlık görevi de üstlenen devlet başkanı dahil 25 bakandan 10’u Müslümanlardan oldu. Son 50 yıldır neredeyse bir veya iki bakanlığın bile çok görüldüğü Müslüman toplum böylece kendini temsil eden bir hükümete kavuşmuş oldu. Bu yeni dönem uzun ömürlü olur mu, olmaz mı bunun cevabı bu ülke üzerinde menfaati olan çevrelerin gelecek aylardaki icraatlardan memnuniyetleri ile ortaya çıkacaktır

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yorum Yap