Kaddafi’nin Öldürülmesinin İnsan Hakları Açısından Değerlendirilmesi

0

Giriş

Arap Baharı, Ortadoğu’da kurulan küresel, bölgesel ve yerel dengelerin değişmesine zemin hazırlamıştır. Tunus’ta başlayan ayaklanmalar, birçok Arap ülkesine yayılmıştır. Muammer Kaddafi’nin 42 yıllık iktidarı, bu ayaklanmalar ve NATO destekli saldırılarla son bulmuştur. Kaddafi, isyan boyunca muhaliflere ve sivillere yönelik birçok insan hakları ihlalinde bulunmasına karşılık, doğum yeri olan Sirte’de 20 Ekim 2011’de konvoyuyla kaçmaya çalıştığı sırada NATO bombardımanıyla yaralı olarak muhaliflerin eline geçmiştir. Ulusal Geçiş Konseyi (UGK)’nin 2 aylık Sirte kuşatması, Kaddafi, oğlu, savunma bakanı ve yakın çevresinin öldürülmeleriyle son bulmuştur. Kaddafi yaralı olarak ele geçirilmiş ve muhalifler tarafından işkence görmüş sonunda da silahla öldürülmüştür.

Kaddafi’nin öldürülmesi aynı zamanda bir trajedi olarak Libya’da ayaklanmalar sırasında işlediği insan hakları ihlallerine ilişkin Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)’ne muhalifler tarafından başvuruların yapıldığı sırada, kendisine yönelik insan hakkı ihlalinin gündeme gelmesine yol açmıştır.  Kaddafi’nin yaralı olarak ele geçirilmesi sonrası işkenceye tabi tutulması ve teslim olduğu için savaş dışı sayılmasına rağmen öldürülmesi, yargısız infazın gerçekleştiğini göstermektedir. Bu durum hem Cenevre Sözleşmeleri’ne hem de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce güvence altına alınan Roma Statüsü’ne göre savaş suçu olarak tanımlanmaktadır.

Nürnberg, Tokyo, Eski Yugoslavya ve Ruanda Mahkemeleri’nin kurulması, uluslararası barış ve güvenlik isteğinin bir sonucuyken; bu mahkemeler geçici statüye sahip olmuşlardır. 1998’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulmasıyla bu istek kalıcı statüye sahip bir mahkeme tarafından hayat bulmuştur. Savaş suçlarını kovuşturmak ve yargılamak için sürekli bir mahkemenin bulunmasına rağmen, UCM’ye taraf olan devlet sınırlı düzeydedir. Libya da bu devletlerden biridir. Ayrıca Kaddafi’nin öldürülmesinde insancıl hukukun temel belgeleri 1949 Cenevre Sözleşmeleri, 1977 Ek Protokoller’e göre savaş esirlerine yapılacak muameleye ilişkin sözleşmelere aykırı hareket edildiği de görülmektedir.

Libya’ya uluslararası müdahale, Kaddafi’nin birçok savaş suçu işlemesine karşılık geldiği iddia edilmesine rağmen, UGK ve NATO’nun Kaddafi ve yakın çevresinin yargılanmadan öldürülmesinde ortak hareket ettiklerini göstermektedir. Fransız uçaklarının bombalamasıyla Kaddafi konvoyu dağılırken, kısa süre sonra UGK üyeleri yaralı haldeki Kaddafi’yi yakalamışlardır.

Kaddafi’nin öldürülmesinin ardından Batılı devlet adamlarının çoğu, tebrik mesajlarıyla “devrim”i kutlamış, işkence ve yargısız infaz hakkında hiçbir şey söylememişlerdir. Rusya, Afrika Birliği ve diğer Batı karşıtı devletlerin, olaya ilişkin savaş suçu ve insan hakları ihlali vurgusuyla daha ihtiyatlı açıklamalar getirdikleri görülmüştür. Savaşın başından beri Libya’da çalışmalarını sürdüren İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kaddafi’nin öldürülmesine ilişkin “Death of Dictator: Bloody Vengeance in Sirte” adlı bir rapor hazırlayarak, insan hakları bağlamında gerekli adımların atılmasını istemiştir.

Libya’da Ayaklanmaların Başlaması ve Muammer Kaddafi’nin Öldürülmesi

Tunus’ta Zeynel Abidin’in devrilmesi ve Mısır’da başlayan ayaklanmalar, sırada Libya’nın olduğunu zaten göstermişti. Kaddafi’nin 42 yıllık iktidarı Libya’da birçok insan hakları ihlaline sahne oldu. Ayaklanmalar başladığında çok sert müdahaleler beraberinde Kaddafi’ye karşı silahlı muhalif bir grubun ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Şubat 2011’den öldürüldüğü Ekim 2011’e kadar birçok savaş suçu işlemesi nedeniyle hakkında HRW’de bir rapor hazırlandı. NATO birliklerinin hava saldırılarıyla Kaddafi zayıflarken; Mustafa Abdülcelil liderliğindeki UGK güçlendi. NATO destekli hava saldırıları Kaddafi’nin doğum yeri Sirte’de bir hotele sığınmasına neden oldu.

HRW (2012: 17,18)’ye göre iki taraf da Kaddafi öldürülene kadar tutuklulara karşı işkence, keyfi tutuklama ve yargısız infazı içeren, birçok insan hakları suçu ve savaş hukuku ihlalinde bulundu.

Yarım yüzyıldan fazla bir süredir uluslararası kamuoyu insan haklarını koruyucu sistemler oluşturmuştur. Bu sistemlere rağmen milyonlarca insan soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve barışa karşı işlenen suçların mağduru olmaya devam etmektedir (Qasim, 2014: 60). 17 Mart’ta muhaliflerin sağlam kalesi olan Kaddafi askeri kuvvetlerinin konuşlandığı Bingazi, Birleşmiş Milletler 1973 Uçuşa Yasak Bölge Kararı’yla uçuşa kapatıldı. Böylece Libya üzerinde uçuşa yasak bölge, silah ambargosu ve sivilleri korumayı içeren NATO Birleşmiş Koruyucu Operasyonlarının başlaması sağlandı. Ardından Kaddafi güçleri Bingazi ve Libya’nın doğusunu ele geçirmede başarısız oldular. Fransa, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer hükümetler muhaliflere silah ve eğitim hizmeti sağladılar. Katar daha sonra bölgeye kendi kuvvetlerini konuşlandırdığını kabul etti (Human Rights Watch, 2012: 17).

Fransa Savunma Bakanı Gerard Longuet, Kaddafi’yi Sirte’den kaçıran konvoyun Fransız hava kuvvetleri tarafından durdurulduğunu söyledi. Longuet, basına yaptığı açıklamada, çok sayıda araçtan oluşan konvoyun Fransız uçakları tarafından durdurulduğunu ancak konvoya doğrudan müdahale edilmediğini vurguladı. Fransa Savunma Bakanı, konvoydakilerin Libyalı muhalifler tarafından yakalandığını ifade etti (A Haber, 2011).

Kaddafi’nin ağır silahlı konvoyu Sirte İkinci Bölgesi’nden kaçmaya çalışırken NATO kuvvetleri tarafından kuşatılarak araçları bombalandı. Birkaç yüz metre batı yönüne gittikten sonra Misrata merkezli milisler tarafından konvoyun geri kalanına saldırı düzenlendi. Sonrasında çok sayıda Kaddafi savaşçısı NATO savaş uçağı tarafından bombalandı. Saldırıdan canlı kurtulanlar Misrata merkezli milislerle savaştı. Ancak Kaddafi beraberindekiler geri çekilerek yakındaki bir drenaj boru hattına sığınmak zorunda kaldı. Muhalifler Kaddafi’yi takip ederek ele geçirdi (Human Rights Watch, 2012: 6).

Kaddafi Misrata savaşçıları tarafından yakalandıktan sonra linç girişimine maruz kaldı. Ambulansa yüklenip Misrata’ya taşınana kadar, vücudu neredeyse cansız bir hale bürünmüştü. Ancak Kaddafi’nin bu şiddetten mi, hava saldırıları sırasında aldığı şarapnelden mi yoksa sonra mı öldürüldüğü açık değildir (Human Rights Watch, 2012: 7).

Milis güçler Kaddafi’yi yakaladıklarında kendisine işkence yapmaya başladılar. Kafasından aldığı şarapnel yarasından kan fışkırıyordu. Kaddafi’yi yola doğru sürüklerken bir milis O’nu makatından bıçakladı. Misrata milisleri Kaddafi’yi yumruklayarak döverken “Allahu Ekber” ve “Misrata” sözlerini tekrarlıyorlardı (Human Rights Watch, 2012: 28).

UGK, kısa bir süre sonra gerçekleşen otopsi raporu sonucu, Kaddafi’nin ölüm nedeninin kafasından aldığı bir kurşun olduğunu açıkladı. Kaddafi’nin öldürülmesine ilişkin insan hakları örgütleri, infazın bir savaş suçu olduğunu ifade ettiler. Ayrıca Kaddafi hakkında insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından dosya açılmıştı. Eğer sağ kalsaydı, yargılanacaktı. Uzmanlar, Kaddafi’nin ölümünü uluslararası hukuk açısından “kaçırılan bir fırsat” olarak değerlendirmişlerdir. Kaddafi’nin ölümü yeni Libya hükümetinin uluslararası hukukta takip edeceği yol hakkında tedirginlikleri de yükseltmiştir. UGK, Kaddafi’nin ölümünde bir emirlerinin bulunmadığını açıkladı.  Esirlerin hakları, İnsan Hakları Hukuku’nun önemli bir parçasıdır ki HRW ve Amnesty International bu konuyla yakından ilgilidir (Edwards, 2011).

UGK’nın Sirte Komutanı Khalid Ahmed Raid olaydan 2 gün sonra HRW’ye verdiği röportajda şunları söyledi: “Kaddafi’yi yakaladığımızda durum çok karışıktı. Etrafında birçok savaşçı vardı. Savaşçılar O’na işkence ederken, biz bir mahkemeye ihtiyaç olduğunu fark ettik. Fakat herkesi kontrol edemedik, birçok kişi bizim kontrolümüz dışındaydı” (Human Rights Watch, 2012: 29).

Savaş Suçu’nun İşlenmesi: İnsan Hakları İhlali

Libya’da Kaddafi güçleri ile silahlı muhalif gruplar arasındaki savaş, Cenevre Konvansiyonu’nun 3. Maddesi ve 1977 2. Ek Protokol’e göre iç savaş olarak nitelendirilmektedir. Ayrıca geleneksel savaş hukuku da bu savaşı uluslararası olmayan bir savaş olarak görmektedir. 1949 Cenevre Konvansiyonu’na göre ise NATO kuvvetleri ve Kaddafi güçleri arasındaki savaş uluslararası bir savaş olarak nitelendirilmektedir. Uluslararası İnsancıl Hukuk, esir edilmiş savaşçılar, siviller, teslim olanlar, yaralı ve hasta savaşçıları içeren savaş dışı olanlar için çok sayıda koruma maddesi getirmiştir. Bu durumdaki insanlara şiddet, cinayet, zalimane muamele, işkence, kişiliklerinin zedeleme, aşağılama ve küçük düşürme yasaklanmıştır. Cenevre Konvansiyonu’nun 3. maddesi savaş dışı olan kişilere şiddeti ve özellikle cinayeti yasaklamaktadır.  Ayrıca cinayet Roma Statüsü’ne göre hem uluslararası hem iç silahlı savaş durumunda savaş suçu olarak görülmektedir (Human Rights Watch, 2012: 41-42).

Günümüz uluslararası ceza hukukunda savaş suçları iki temel kategoriye ayrılmaktadır. Bunlar Cenevre Sözleşmelerinin ağır ihlalleri ile diğer savaş hukuku örf ve adet kurallarının ihlalidir (Qasim, 2014: 36). Qasim’e (2014: 41) göre, Cenevre Sözleşmeleri, doğrudan bireylere herhangi bir yükümlülük getirmemekle beraber, taraf devletlere gerekli hukuki düzenlemelerin yapılması ve ağır ihlallerden dolayı kişilerin yargılanmalarını zorunlu kılmaktadır. Cenevre Sözleşmelerinin ağır ihlali olarak kabul edilen fiiller şunları içermektedir: Kasten adam öldürme, işkence ve insanlık dışı muamele, biyolojik ve tıbbi denek olarak kullanma, kasten büyük acılara sebep olma ya da vücut bütünlüğüne ya da sağlığa ağır saldırı (Tongür, 2005: 23).

Uluslararası Tepkiler

Kaddafi ve yakın çevresinin bulunduğu konvoyun NATO uçaklarıyla bombalanması ve UGK savaşçıları tarafından öldürülmeleri özellikle Rusya tarafından sert söylemlerle karşılanmıştır. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, uluslararası hukuka ve gerçeklere dayanılmasının zorunlu olduğunu, silahlı bir çatışmaya katılan kişinin eğer yakalanmışsa savaş esiri olduğunu ve öldürülmemesi gerektiğini dile getirmiştir. Ayrıca Rusya, Libya’da NATO askeri harekâtını eleştirerek, başlangıçta ifade edilen misyonun ötesine geçildiğini iddia etmiştir. Moskova’nın esas kaygısı yeni Libya otoritelerinin Kaddafi rejimiyle imzalanan anlaşmaların yükümlülüklerini yerine getirip getirmeyeceğiydi (Walker, 2011). Lavrov, bu kurallara göre, savaş mahkûmunun hiçbir koşul altında öldürülmemesi ve bu kişiye belli biçimde muamele edilmesi gerektiğini ifade ederek, Kaddafi’nin öldürülmesiyle ilgili olarak uluslararası soruşturma açılması çağrısında bulundu (Haber7, 2011).

Çin, başlangıçta Güvenlik Konseyi’nde Kaddafi kuvvetlerine karşı güç kullanılmaması gerektiğini Rusya’yla beraber deklare etmişti. Muhaliflere desteği ve bombalamaları yüksek sesle eleştiriyordu. Fakat sonraki günlerde şartların değişmesiyle, muhalifler lehine söylemler geliştirmeye başladı. Çin Dışişleri Bakanı Sözcüsü Jiang Yu, Libya’nın tarihinde yeni bir sayfa açıldığını söyledi. Çin devlet medyasının söyleminde bir değişiklik öne çıkmaktaydı. Albay Kaddafi ve “Ortadoğu’nun Güçlü Adamı” söylemi yerini “kötü adam” söylemine bırakmıştı (Walker, 2011).

Venezuela Başkanı Hugo Chavez, Kaddafi’nin öldürülmesini kanun dışı olarak nitelendirirken; Kaddafi’nin “şehit” olduğunu iddia etti. Chavez olayla ilgili şunları söyledi: “Onlar Kaddafi’ye suikast düzenlediler. Kaddafi’yi hayatımız boyunca büyük bir savaşçı, devrimci ve şehit olarak hatırlayacağız.” Chavez Libya’da ayaklanmaların başından beri Kaddafi’yi savunmuş ve NATO’yu, Libya petrolleri üzerinde kontrolü kazanmak için çatışmayı kullandığını iddia ederek suçlamıştı (News Corp, 2011).

İran Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada “tarih boyunca despot ve zalimler felaket ve ölümden başka bir kadere mahkûm olmazlar” sözleriyle Kaddafi’nin öldürülmesine dair sevincini dile getirirken, Albay Kaddafi’nin ölümünü “büyük bir zafer” olarak nitelendirdi. Fakat tüm yabancı güçlerin artık Libya’yı terk etmeleri gerektiği vurgusu da ihmal edilmedi (Walker, 2011).

AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ve AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin öldürülmesinin ardından, Libya’da “despotluk ve baskı döneminin sona ermesinden dolayı” duydukları memnuniyeti dile getirdiler (NTV, 2011).

Obama, Kaddafi’nin ülkesini “demir yumruk”la yönettiğini, insan haklarını ihlal ettiğini, sivil insanları tutukladığını, işkence yaptığını ve öldürdüğünü ifade etti. Dünyanın en uzun süreli diktatörlerinden olan Kaddafi’nin devrilmesini, NATO içindeki Amerikan askeri görevlilerine ve yetenekli diplomatlarına borçlu olduklarını dile getirdi. Ayrıca Obama, Libyalı dostlarına tehlikeli silahları kontrol altına almak için uluslararası toplumla birlikte hareket etmeleri ve insan haklarına saygı göstermeleri çağrısında bulundu (Obama, 2011).

İngiltere Başbakanı David Cameron ise “Bugün, Kaddafi’nin kurbanlarını hatırlamamız gereken bir gün” dedi. Cameron, Pan-Amerikan Havayolları’na ait Boeing 747 tipi uçağın  1988’de İskoçya’nın Lockerbie kasabası üzerinde düşmesi sonucu ölen 270 kişinin de bunlara dahil olduğunu kaydetti. Zira uçağa bomba yerleştirilmesi emrini Kaddafi’nin verdiği iddiası zihinlerde tazeleniyordu. Kaddafi’nin ölümünün Libya halkı için daha iyi bir geleceğin habercisi olduğunu söyleyen Cameron, “Libya halkının demokratik bir gelecek inşa etmek için artık daha çok şansı var” dedi (Al Jazeera Turk, 2011).

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin ölümünün Libya’nın özgürleşmesinde atılmış büyük bir adım olduğunu belirtti. Sarkozy, yaptığı yazılı açıklamada, Libya halkı için yeni bir sayfanın açıldığını ifade etti (A Haber, 2011).

Kaddafi konvoyu etrafında yaşanan olayların araştırmasının ardından İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), doğrudan Libya Başsavcılığı ve Adalet Bakanlığı’nı bilgilendirdi. 25 Ekim’de her iki makamdan yetkililerle bir araya gelerek onlara ölümlerle ilgili bulguları ve kanıtları rapor etti. HRW, Libya Ulusal Geçiş Konseyi otoritelerine 20 Haziran 2012’de araştırmanın bulgularını özetleyen bir mektup gönderdi. Karşılığında bir cevap bekleyen HRW, Libya geçici otoritelerinden insan haklarını ihlal eden suçların araştırılması için adımlar atması gerektiğini deklare etti (Human Rights Watch, 2012: 43-46).

Muammer Kaddafi, Misrata merkezli milisler tarafından yakalandı, fakat yakalandığında doğrudan kendisine saldırıldı ve bıçaklandı. Kaddafi’nin ambulansa koyulmadan önce öldüğü anlaşılmaktadır. HRW, otopsi raporundan Kaddafi’nin bir kurşunla mı yoksa işkence sonucu aldığı yaralardan mı öldüğünü belirleyememiştir. Bununla birlikte yakalandıktan sonra yapılan işkencenin ölümcül olup olmadığı araştırılmaya ihtiyaç duymaktadır. Kaddafi’nin ölümü muhtemel bir yargısız infaz olarak araştırılmalıdır (Human Rights Watch, 2012: 51).

Uluslararası Af Örgütü, Kaddafi’nin nasıl öldürüldüğüne ilişkin, yeni Libya otoritelerinin kapsamlı, bağımsız ve tarafsız bir soruşturma yapması çağrısında bulundu. Ayrıca Örgüt,  Kaddafi’nin yakalandığında kasıtlı bir şekilde öldürülmüşse bunun bir savaş suçu olabileceğini de ekledi (Amnesty International , 2011).

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ise Kaddafi’nin ölümü üzerine “Libya için bugün tarihi bir geçiş gününe işaret ediyor. Tarafların tümü artık silahları barış için bırakmalıdır” dedi (Daily Trust, 2011).

İngiltere İşçi Partisi lideri ve Avam Kamarası üyesi Jeremy Corbyn, Kaddafi’nin sağ olarak ele geçirildiğini, savaş esiri olarak muamele edilmesi gerektiğini ve mahkemede sorgulanarak karar verilmesi gerektiğini ifade etmişti. Corbyn’e göre ölümde avam idaresinin büyük payı olduğunu iddia etti (Baofu, 2011).

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Kaddafi’nin ölümünün soruşturulması çağrısında bulundu. BM İnsan Hakları Sözcüsü Rupert Colville, 20 Ekim’de olayı çok rahatsız edici bularak “sağ yakalanan bir insanı görüyorsunuz sonra aynı insanın öldüğünü görüyorsunuz. Yargısız infaz hangi durum olursa olsun kesinlikle kanunsuzdur. Eğer birisi savaşta ölü ele geçerse durum farklıdır. Fakat eğer birisi yakalanıp kasıtlı şekilde öldürülürse bu kesinlikle ciddi bir meseledir” (Baofu, 2011).

Sonuç

Kaddafi’nin ve yakın çevresinin öldürülmesi Arap Baharı sürecinde işlenen bir dizi insan hakkı ihlalinden biridir.  Koalisyon güçlerinin yardımıyla UGK üyelerinin eline geçen Kaddafi’nin öldürülme şekli savaş hukukunun gözetilmediğini göstermektedir. İşkence, aşağılama, dayak ve birçok insan hakkı ihlalinin yanı sıra yargısız infazla gelen ölüm karşısında HRW’nin raporu dışında olayı ciddiyetle ele alıp aydınlatan bir çalışma olmamıştır. Bu durumun oluşmasında Kaddafi’nin iktidarı boyunca dış politikada tutarsız siyasetinin yanı sıra, Arap Baharı süreci ve NATO’nun Libya’daki rolünün olduğu görülmektedir.

İnsan haklarına aykırı bir dizi uygulama karşısında Batılı devletlerin çoğunun odaklandığı nokta Kaddafi’nin öldürülmesiyle Libya halkının artık yeni bir döneme girdiğidir. Rusya dışında ciddi tepkilerin olmamasıysa, Rusya’nın hem NATO kuvvetlerinin Libya’daki operasyonlarına karşı olması hem de Kaddafi’yle imzaladığı anlaşmalar ile açıklanabilmektedir.

Son olarak Libya’nın Roma Statüsü’ne taraf olmaması nedeniyle UCM’de yargılanamayacağı da bilinmektedir. Yargının gerçekleşmesi için BM’nin belli başlı adımları atması gerekirken; BM’nin üst düzey temsil organları ve şahısları Kaddafi’nin ölümünü olumlu karşılayarak nasıl öldürüldüğüyle ilgili bir açıklama yapmamışlardır. Acaba bu durum, hukukun üstünlüğünün aksine gücün tahakkümü olarak mı okunmalıdır?

KAYNAKÇA

A Haber. (2011, Ekim 21). Haziran 20, 2017 tarihinde A HBR: http://www.ahaber.com.tr/dunya/2011/10/21/lidderler-kaddafinin-olumune-ne-dedi

Al Jazeera Turk. (2011, Ekim 20). Al Jazeera Turk Digital. Haziran 20, 2017 tarihinde Al Jazeera Turk Web Sitesi: http://www.aljazeera.com.tr/haber/devrik-liderin-olumune-tepkiler

Amnesty International. (2011, Ekim 21). 20 Haziran, 2017 tarihinde amnesty.org: https://www.amnesty.org/en/press-releases/2011/10/libya-urged-investigate-whether-al-gaddafi-death-was-war-crime/

Baofu, P. (2011, Ekim 25). Information Clearing House. Haziran 7, 2017 tarihinde World News Daily: http://www.informationclearinghouse.info/article29507.htm

Daily Trust. (2011, Ekim 20). Haziran 20, 2017 tarihinde Daily Trust Web Sitesi: https://www.dailytrust.com.ng/news/for-the-record/transcript-of-ban-ki-moon-s-comments-on-death-of-gaddafi/22275.html

Edwards, M. (2011, Kasım 3). Haziran 2017, 7 tarihinde Journal of Diplomacy: http://blogs.shu.edu/diplomacy/2011/11/the-death-of-muammar-gaddafi-what%E2%80%99s-next/

Haber7. (2011, Ekim 21). Rusya’dan Libya’ya Kaddafi tepkisi. Haziran 20, 2017 tarihinde Haber7.com: http://www.haber7.com/avrupa/haber/797763-rusyadan-libyaya-kaddafi-tepkisi?wr=1

Human Rights Watch. (2012). Death of a Dictator. New York: Human Rights Watch.

News Corp. (2011, Ekim 21). News Corp Australia. Haziran 20, 2017 tarihinde http://www.news.com.au/breaking-news/hugo-chavez-calls-muammar-gaddafis-death-an-outrage/news-story/1551160d28ac70d927db2963ba75524b

NTV. (2011, Ekim 20). Haziran 20, 2017 tarihinde NTV: http://www.ntv.com.tr/dunya/kaddafinin-olumune-ilk-tepkiler,2dyLHcQAike6OrkE3fRl8w

Obama, B. (2011, Ekim 20). Haziran 20, 2017 tarihinde The White House: https://obamawhitehouse.archives.gov/the-press-office/2011/10/20/remarks-president-death-muammar-qaddafi

Qasim, Suhad Othman. (2014). Savaş Suçları ve Uluslar arası Ceza Mahkemesi. Lisansüstü Eğitim ve Araştırma Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi. Gazimağusa Kuzey Kıbrıs.

Walker, S. (2011, Ekim 21). Independent. Haziran 7, 2017 tarihinde http://www.independent.co.uk/news/world/europe/gaddafis-death-breached-the-law-says-russia-2374250.html

Share.

Yazar Hakkında

1991 İstanbul Beyoğlu’nda doğdu. İlköğretim ve lise eğitimini Ümraniye’de tamamladıktan sonra 2011’de başladığı İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü 2015 yılında bitirdi. 2016 yılında başladığı İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisansüstü eğitimine devam etmektedir. İleri seviyede İngilizce bilmektedir. İlgi alanları, Afrika’da Misyonerlik ve Sömürgecilik ile Afrika ve Ortadoğu’da Devlet Altı Silahlı Gruplar’dır.

Yorum Yap