Jeune Afrique Dergisinin Hedefindeki Ülke: Fas

0

Sadece Fransa’da değil tüm Avrupa’da, hatta Afrika’da bile bu kıta konusunda en kapsamlı şekilde güncel konuları ele alarak haftalık yayın yapan Jeune Afrique (Jön Afrik/Genç Afrika) dergisi Fas Krallığı’nı 27 Ağustos – 02 Eylül tarihleri arasında basılan 2955. sayısı ile hedefe koydu. Kapaktan verdiği haberin konusu 17 Ağustos 2017 Perşembe günü Barselona’da kalabalığın üstüne araba ile saldıranların tamamının Fas doğumlu kişiler olmasını İngilizce başlıkla “Born in Morocco” şeklinde vermesi Rabat’ta bu dergiye karşı ciddi rahatsızlık uyandırdı. Başlığın İngilizce verilmesi bile Fas’a bir gönderme olarak algılandı. Oysa derginin yayın sorumluları bunu şayet “Made in Morocco”, yani “Fas Mamulü” başlığıyla vermiş olsalar eleştirilerin haklılık payı bulunabilirdi diyorlar.

Herhangi bir ülkenin milyonlarca vatandaşı farklı nedenlerle yurtdışında yaşarken onları istese de yakından takip edemez. Haliyle hayatlarının kalınını devam ettirmek için terk ettikleri ülkelerinden ziyade onlara iş bulup çalışma hakkı veren, yani yeni bir düzen kurmalarını sağlayan devletle alakalı olmalıdır. Jeune Afrique de zaten asıl suçlu Fas Krallığı değil, onların bir Avrupa ülkesinde nasıl bu hale gelebildiğini, hatta DAEŞ tarafından kullanıldıklarını da alt başlığına işlemiş. Ne var ki “Born in Morocco” ile verilen kapak resmi değil gerçeği yansıtan “Made in Europe”, yani “Avrupa Mamulü” olmalıydı. Benzetmede hata olmasın Afrika’dan alınan hammaddelerden üretilen mamullere nasıl “Made in Germany”, “Made in France” veya “Made in UK” deniliyorsa, ülkelerinden masum olarak ayrılan gencecik delikanlıların nasıl olup da Avrupa şehirlerinde birer ölüm makinesine dönmesine cevap aramak yerine “Made in Morocco” denmesi apaçık hedef şaşırtmadır. Okuyucunun dikkatini Avrupa’nın kabahati değil de Fas Krallığı’nın suçu gibi yansıtmadır.

Yakın tarihin, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısı ve 21. yüzyılın geride bıraktığımız 17 yılında Müslüman toplumlardaki muhaliflere kol kanat geren, onlara her türlü sığınma fırsatı veren Batı Avrupa’nın neredeyse tüm ülkeleri onların işlediği küçük büyük suçları ise doğrudan asli vatandaşı oldukları ülkeye atmaktadır. “Cezayir, Mali, Tunus, Fas, Senegal asıllı gençlerin saldırısı” gibi haberlere bu ülkeler açıkça tepki koyup dedelerinin veya babalarının geride bıraktıkları ve bir daha belki de hiç gelmedikleri asli vatanlarını bir kere dahi görmeyen çocuk nasıl böyle bir aidiyete sahip olur diye tenkit etmektedirler. Avrupa’da Türkler dışında asli vatanlarına bağlılık konusunda sosyolojik bir araştırma yapılsa neredeyse üçüncü ve dördüncü kuşakların atalarının vatanları ile hiçbir bağının olmadığı/kalmadığı görülür. Evet bu gençler “Made in Europe”, yani “Avrupa Mamulü” olmuştur, ama onların bu hale gelmesinde hem ev sahibi ülke inançlarını, özel kültürlerini yaşamalarına gereken imkânı sağlamadığı için, asli vatanlarının da onları bir anlamda bulundukları ülkelerin insafına bıraktıkları için sorumludurlar. Aslında suça eğilimli yetişen bazı gençler iki kültür arasında olgunlaşamadan ezilenler arasından çıkmaktadır.

Jeune Afrique’in kapak konusu yaptığı içeriğiyle Faslıların bağrını dağlamış, hatta onları çileden çıkarmıştır. Bu şekliyle de mesele terör saldırısının aslını ortaya çıkarma derdinden ziyade herhangi bir Müslüman ülkeyi doğrudan hedef haline getirmesidir. Bechir Ben Yahmed isimli sahibi Tunus asıllı olup, genelde Cezayir’e karşı tavrı Cezayirlileri daime kızdırmaktaydı. Bunu da Fas Krallığı’nın dergi üzerindeki etkinliği ile izah ediyorlardı. Fas ile ilgili haberlerde zaman zaman eleştirel yaklaşsa da genelde suya sabuna dokunmuyordu. Haliyle bu ülkeden reklam ve benzeri ciddi kaynak da aktardığı, hatta bu haberleriyle de 200 avroluk reklam aldığı ve bunun son kapak dosyasının ardından kesildiği söylenmektedir. Eğer bu doğruysa bu kadar büyük bir miktarda bir geliri kaybetme pahasına bu haberi neden yaparak velinimeti olan bir ülkeyi kızdırdı?

Jeune Afrique dergisi Afrika gündemi hakkında rakipsiz bir dergi olarak ve Paris’te yayın hayatını sürdürmesi sebebiyle bizzat Afrikalı medya uzmanlarınca Fransa’nın sözünden çıkmadığı iddiasıyla devamlı tenkit edilmektedir. Fas Krallığı’nı kızdıran haberini verirken “Krallık’ta doğdular, Avrupa’da radikalleştirildiler, DAEŞ tarafından kullanıldılar: Fas’taki bir köy olan Mrirt’ten Barselona’ya Cihad’ın Öldürücü Askerleri” başlığı bile neredeyse her tarafı ateşe veren bir düşünceyle atılmıştı. Mesele Fas olunca Cezayir medyası ve sanal âlemde yapılan yorumcularının bu kapak dosyası konusundaki görüşleri ile başka bir boyut daha kazanıyor. Mesela www.algeriepatriotique.com adlı haber sitesinde Ramdane Yacine imzasıyla “Mahzen (Fas Kraliyet Sarayı) “Jeune Afrique’in gıdasını kesiyor: 200 bin avro uçtu”” başlığıyla 31 Ağustos 2017 günü bu dergiye Fas Krallığı’nın verdiği 200 bin avroluk reklam pastasına son verdiği bilgisiyle ilginç bir yoruma yer verilmişti. Bu bilgiyi de Maghreb Confidentiel (Mahremane Mağrib) sitesine dayandırıyordu.

17 Ağustos günü yapılan terör saldırısında 15 kişi ölmüş, 100 kadar kişi de yaralanmıştı. Dergi kapağına 10 failin fotoğrafını bir halka şeklinde dizip ortasına da Fas’ta doğdular cümlesini İngilizce yazdı. Dahası kapak Fas Krallığı’nın bayrağını andıran bir renk fon yapılarak iyice kışkırtan bir görünüme sebep oldu. Afrika konusundaki haberciliği kadar yayınlanmış kitapları ile de tanınan yayın yönetmeni François Soudan, sanal âlemde kendilerine yapılan saldırıları anlamadığını ve bu haberi dolayısıyla kimseden özür dilemeyeceğini ifade etmiş. Tabii ki benzeri bir durum Fransa için geçerli olunca da aynısını yapsa bir diyecek olmaz. Ama ne böyle bir başlık atabilir, ne de üç renkli bayrağını fona koymaya cesaret edebilirdi. Nitekim ABD’de, Fransa’da veya başka bir Avrupa ülkesinde aşırı uçlarda varlık gösteren terörize olmuş yapılar bu tür vahşi saldırılar yapmaktalar. Çoğu zaman arkasında aşırılıkçı Hıristiyan oluşumlar veya ırkçılar yer alıyor. Bu durumlarda faillerin kimlikleri mümkün mertebe tamamen gizlenip sadece zarar gören insanlar haberlerde öne çekilerek gerçek tehlike örtbas ediliyor. Onların Fas’ta doğmaları, Faslı olmaları ifadeleri insanları kızdırıyorsa da sonuçta bu insanlar tiplerinden alenen Faslı buna neden kızılır diye tepki gösteriyor. Özrü kabahatinden büyük sözüne uygun bu düşünce, yönetmenin zihninde insanları derilerinin renklerine göre sınıflandıran açık bir ırkçı yaklaşımını yansıtıyor. Suçlu birisinin bir ülke halkıyla aynı tende olması onun ülkesini hedef tahtasına koyamaz. Zira asırlar öncesine gitmeden 20. yüzyılda Avrupa’da yaşanan Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında toplam 70 milyon insanın vahşice ölmesine sebep olanların tamamı da Avrupa rengi taşıyordu. Avrupalı demek vahşice insan öldüren demek olur mu?

Fas’ın resmi makamları bu dergide yıllık 200 bin avroluk reklam verecek kadar imkân sağladıkları bir yayın organına kendini kendi parasıyla rezil ettirmek anlamına geleceği için elbette ki bu imkâna son vermesi anlaşılır bir davranıştır. Dahası bu kadar kaynak elde ettikleri bir ülkenin hoşuna gitmek için de Cezayir’i fazla memnun etmeyen yazılarla sayfalarını doldurması ise bu ülkenin dikkatinden kaçmamaktaydı.

Jeune Afrique, Fas’ı Neden Kızdırmak İstedi?

Artık yaşı iyice ilerleyen Jeune Afrique’in kurucusu Bechir Ben Yahmed’in yerini alacak varisleri ve kalemşörleri Fas Krallığı ile yeni bir yayın siyaseti takip edeceklerinin işaretini bu vesile ile açıkça beyan ettiler denmektedir. Dahası Fransa tarafından yayın siyaseti belirlenen bu derginin Fas’a akıl vererek kendi meselesi üzerine bizzat kendisinin eğilmesi mi istenmektedir? Rif’te baş gösteren itirazlar konusunda Fransa Devletbaşkanı Emmanuel Macron, Rabat yanında yer alırken bu defa bizzat Faslılarca Avrupa sınırları içinde bir ülke olan İspanya’da terör eylemi yapan vatandaşları üzerinden Fas’a gözdağı verdirttiği düşünülüyor.

Bazı çevrelerce ise Jeune Afrique dergisi Fransız-Fas birlikteliğini temsil eden bir yayın organıdır ve amacı Afrika toplumlarını istikrarsızlaştırmaktır. Cezayirliler açısından da hassaten Cezayir’in yöneticilerini ve halkını hedefe koymasıyla tanınıyor.  Oysaki bu komşu ülkedeki bazı sanal âlem yorumcularına göre dünyanın pek çok ülkesinde işlenen saldırılarda Faslılar oldukça etkinler ve Avrupa’daki camilerindeki imamlarının maaşlarının % 90’ı kraliyet tarafından ödenir ve ülkelerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Hatta Cezayir’in uluslararası imajını zedelemek için bu derginin muhabirleri krallık tarafından ödenek alıyor diyecek kadar ileri giden Cezayirliler var. Hatta bunu bir tür vecizeye dönüştürerek “Cezayir’e karşı makale yoksa tacin yemeği (Fas’ın geleneksel yemeği) de yok” demektedirler.

Kuzey Afrika’da bu dergiye karşı bazı kişilerde ön yargı o kadar şiddetlidir ki onlarca senedir değil alıp okumak herhangi bir bekleme salonunda görse sayfalarını dahi çevirmekten hoşlanmayanlar var. Ama derginin bu son kapağı Cezayir’de bazı okuyucuların kızgınlığını ortaya çıkarmış, bir Cezayirli için yurtdışındaki soydaşları için ülkesinin tek düşmanı olarak Faslılar diyecek kadar ki duygusunu açığa vuranlar var. Cezayirli hep iyi niyetli davransa da Faslı birisi ne yapıp yapıp onu mutlaka kandıracağı için asla güvenilmemesi gerektiğini telkin etmekten çekinmiyorlar. Zira Faslılardaki Cezayirli nefreti asırlar önce kanlarına işlemiş. Bir gerçek daha su yüzüne çıkıyor ki medya, iki kardeş ve soydaş ülkenin arasındaki nefret ateşini körüklemeye devam ediyor.

Jeune Afrique için eleştiriler o kadar ağır ki bu derginin ne genç ne de Afrikalı olmadığı, sahte haberler yaptığı, kaynağını bazı devlet adamlarına yakın tavır takınarak elde ettiği eleştirileri en sıradan ortamlarda bile konuşuluyor. Ama ne bir devlet, ne de özel teşebbüs 3000. sayıya ulaşma aşamasında rakipsiz olması ona geri adım attırmak yerine daha baskın davranma gücü veriyor.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yorum Yap