Fas ve Cezayir İlişkilerinin Yeniden İhyası

0

Fas ve Cezayir ülkelerinin arasında neredeyse hiçbir fark bulunmamaktadır ki komşu olan bu iki ülke, tarih boyunca ciddi mücadelelere girişseler de halk ve mevcut kültürleri neredeyse aynıdır -konuşma lehçesi bile-, hatta sınırda olan Fas şehirleri “Cezayir gibi konuşuyoruz” derken, Cezayir tarafındaki şehirler ise “Faslılar gibi konuşuyoruz” derler. Her iki ülkede sömürgeciliğe karşı ortak çalışmalar yürütmüşler, Fas bağımsızlığını kazanır kazanmaz hemen komşu dost ülkesine koşup yardım etmiştir. O kadar yardım etmiştir ki, Cezayir’de bulunan bazı caddelere önde gelen Faslı kahramanların isimleri verilmiştir. Bunların başında V. Muhammed Bulvarı gelir. Fas, bir tarım ülkesi olsa da Cezayir, doğal kaynaklar bakımında zengin bir ülkedir. Her iki ülke birbirine yakınlaşarak dünyanın en önemli ihtiyaçları karşılayabilirler ve bunu başarabilirlerse Afrika’nın can damarı olabilirler. Bunun dışında bugünkü Cezayir Cumhurbaşkanı Fas’ta doğmuş ve bu ülkede büyümüştür. Bütün bunlara rağmen ne yazık ki eski sömürgeci ülkeler, ne yapıp edip iki ülke arasında düşmanlık tohumlarını ekmişlerdir. Bu sömürge yıllarının üzerinden zaman geçince farklı sorunlar yaratılıp, her iki ülkenin sınırlarının karşılıklı kapatılması için büyük çaba sarf edilmiştir. Her iki ülke halkı arasına karışıp sorduğumuzda; ikimiz dost ve kardeşiz diyorlar, ama karar mercileri karşı tarafı hep düşman olarak göstermeye çalışmaktadır. Ancak zaman geçtikçe, bu iki ülke ne büyük fırsatları kaçırdıkları anlamaya başlamışlar, bu vesileyle özel günleri değerlendirip iki ülkenin liderleri kardeşliği güçlendirme ve işbirliği arzusuyla ciddi adımlar atmaya başlamışlardır.

2018’deki ciddi adımlarından ardından 2019’da atılacak adımlar, biraz daha farklı olacağa benzemektedir. Yeşil Yürüyüş’ün sene-i devriyesinde Fas kralı, her iki ülke arasında işbirliğinin güçlendirilmesini ve sınırların açılmasını açık bir dille söylemiştir. Bu çerçevede Cezayir’e koşulsuz bir şekilde “diyalog için siyasi bir mekanizma” oluşturmayı teklif etmişti. Fas kralı bunları dile getirirken; iki ülke arasındaki ilişkilerin anormal ve kabul edilemez olduğuna ısrarla vurgu yapmıştı. Ayrıca “halkımızın çıkarları, birlik, bütünleşme içindedir. Dolayısıyla bir üçüncü tarafın müdahalesine veya arabuluculuk yapmasına gerek yoktur.” Bu çağırının amacı ise mevcut bütün soruları ortadan kaldırmaktır. Fas kralı bu çağrıyı yaparken hem dini metinlerden hem de tarihi olaylardan atıflarda bulunmuştur. VI. Muhammed ortak tarihi geçmişi hatırlatarak, komşu Cezayir ile sömürgeci güçlere karşı nasıl ortak mücadele edildiğini hatırlatmıştır. Son olarak Fas kralı, “Devletlerin ulusal kurumlarına tam saygı duyarak, Cezayir’deki kardeşlerimizle el ele olmalıyız, ikili ilişkilerimizi güven, dayanışma ve iyi komşuluk esası üzerine gerçekleşmek için çaba sarf etmeliyiz” demiştir. Fas kralı kendi çağrısını dini söylem argümanlarıyla güçlendirerek, Peygamber Efendimizin (s.a.) sözünü hatırlatmıştır; demiştir ki “Cibril (as), devamlı olarak bana komşuyu tavsiye ediyordu, hatta zannettim ki, Cibril komşuyu (komşuya) varis kılacak”. Bu çağrı, Fas ve Cezayir ilişkileri açısından milat hükmünde çok önemli bir gelişmedir. Zira Fas diplomasisi önceden bu kadar açık bir çağrı dile getirmemiştir. Üstelik koşulsuz olarak masaya oturmaya hazır olduğunu ve bütün sorunların hiçbir endişe ya da engele mahal olmaksızın tartışmanın zorunluluğunu dile getirmiştir. Ayrıca bu çağrıda en önemli konu, sadece teoriden bahsedilmemekte olup somut bir mekanizma ortaya konularak, ilişkilerin nasıl ihya edebileceğinin yollarının aranması gerektiğinin altı çizilmektedir.

Bu açık çağrının, Cezayir’in siyasi mahfillerinde olumlu manada ciddi bir şok etkisi yarattığı söylenebilir. Zira hem siyasetçiler hem de akademisyenler katında bu çağrı sıcak karışılanmış, -kısmen bu çağrıya ne kadar sâdık kalınacağından şüphe duyulsa da-, bu nedenle müspet bekleyiş içerisine girilmiş ve bu çağırıyı destekleyebilecek ciddi diplomatik adımların atılması ya da çalışmaların başlatılması beklenmektedir. Bu çerçevede Cezayir hükümeti, Mağrip Birliği ülkeleri dışişleri bakanları seviyesinde bir zirve daveti gerçekleştirdi ki amacı Fas’ın nabzını yakından yoklamaktı. Sonuç itibarıyla Cezayir’in siyasi karar alıcıları, her iki ülke arasındaki sınırın açılmasını ve Fas’la ilişkilerin yeniden canlandırılmasını istemektedirler. Cezayir’in eski bakanlarından Mahieddine Amimour’a göre; ilişkilerin yeniden canlanması kesin gibidir, çünkü Fas ve Cezayir komşu ülkeler olarak zaten birbirlerinden kopmaları/uzaklaşmaları söz konusu olamaz, tarihi ve coğrafi bir kader birlikteliği yaşıyorlar, bu nedenle aralarındaki mevcut sorunlar, ne kadar erken çözüme kavuşursa; bu durum, her iki ülkenin de menfaatine olacaktır.

Bu çağrıyı kapsamlı bir bakışla değerlendirdiğimizde, Fas ve Cezayir ilişkileri açısından ne kadar önemli bir gelişme olduğunun farkına varacağız. Cezayir bu çağrıya ne seviyede sâdık kalabileceğini şuan için öngöremediği için, halen resmi bir cevap ver(e)memiş, ancak medya ve diplomatların resmi kanallarından yapılan açıklamalara bakılacak olursa gelen sinyaller pozitif yöndedir. Ancak şunu bilmemiz gerekir ki; iki devletin karşılıklı ortak çıkarları için bu ortam kaçırılmaması gereken bir fırsattır, günden güne göçmen meselesi, güvenlik ve terör olayları artmakta, bu sorunların çözüme kavuşması için ise sık ve güçlü bir işbirliği gerekmektedir. Zira artık her iki ülkede, Avrupa ve Batı ülkelerin sâdık bir müttefik olmadığını çok açık bir şekilde anlamışlardır. Bu nedenle her iki ülke de deneyimli ve sâdık bir müttefik aramakta, dolayısıyla ülkeler kendi aralarındaki kadim dostluk ilişkilerini canlandırmaya çalışmaktadırlar. Bu sürecin hızla ivme kazanabilmesi için yakınlaş(tır)ma mekanizmalarının çeşitlendirilmesi gerekmektedir. Bu sayede zaman içerisinde sorunlar, her iki ülke tarafından masaya yatırılıp ortak çözümler ortaya konulacaktır.

Share.

Yazar Hakkında

Radouan Yousfi, 1990’da Fas Vecde’de (Oudja) doğdu. 2014’te İstanbul Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık (Fransızca) Bölümü’nden mezun oldu. 2016 yılında Beykent Üniversitesi’nde “Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Afrika’ya Yönelik Yumuşak Güç Politikası” konulu yüksek lisans tezini başarıyla sundu. Halihazırda İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında doktorasına devam etmektedir. Yoğunlaştığı alan Afrika özelinde sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri ve dış politikaya etkileri üzerine olup ihtisasını bu sahada devam ettirmektedir. Arapça, Fransızca ve İngilizce bilmektedir. Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) üyesidir.

Yorum Yap