Etiyopya’daki Askerî Müdahale Girişimi ve Siyasî Sorunlar

0

Batı sömürgeciliği her ne kadar Afrika Boynuzu’ndan el çekmiş gibi görünse de bölgedeki paylaşım savaşlarında 100 yıl önceki emperyalist plan ve projelere geri dönüldüğünü ifade etmemiz mümkün. Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde İngilizler ve Fransızlar, İtalya ile müttefiklik kurabilmek adına Libya, Habeşistan (Etiyopya) ve Eritre’yi İtalyanlara bırakmışlardı. Bugün de aynı şekilde bölgedeki Çin gibi güçlü aktörlerin etkinliğini kırmak adına Avrasya bloğuyla yakınlaşma çabalarına teşebbüs eden İtalyanlara “sus payı” olarak Libya ve Doğu Afrika’nın belirli bölgeleri bırakılmış durumda. Libya’yı İtalya-Fransa marifetiyle parçalayan Batı Emperyalizmi, Kuzey Afrika’yı kendi arasında paylaştıktan sonra Doğu Afrika’da ciddi bir siyasî rekabetin içerisine girmekte. Bu doğrultuda “Doğu Afrika’nın yeni bir sömürgeci paylaşıma gittiği” akıllara gelmektedir. Bu durumun en büyük göstergesi ise İtalya’nın batı kampından koparak Avrasya bloğuna yönelmesi. Çin’in; Sudan, Etiyopya, Uganda ve Kenya gibi Doğu Afrika ülkelerinde gerek kamu gerekse özel sektör eliyle ciddi yatırımlara girişmesi ve bu noktada Etiyopya’da inşa edilecek Rönesans Barajı’nın yapımında Çin’in İtalya’ya 4 milyar dolarlık yüklü bir kredi sağlayarak yeni bir ortaklık inşa etmesi Afrika Boynuzu’ndaki küresel rekabetin dozunu arttırmasına sebebiyet vermiş durumda.

Bölge siyasetinde Abiy Ahmed liderliğindeki Etiyopya’nın, siyasî anlamda yükselişe geçmesi dış destekli toplumsal hareketlerin körüklenmesi ve ülkede bir etnik çatışma ortamı yaratılmaya çalışılmasının başlıca sebeplerinden biri. Etiyopya’daki etnik gruplardan Tigrayların, ülkenin yaklaşık % 60’ını oluşturan Amhara ve Oromolara yönelik siyasî ve toplumsal baskısı sebebiyle yaklaşık 10 yıldır etnik temelli bir iç savaşın eşiğinde olan Etiyopya, Şubat 2018’de Abiy Ahmed’in başbakan olarak göreve gelmesiyle birlikte önemli kazanımlar elde etmeye başladı. Daha önceden farklı etnik grupların siyasî güç kazanmak için silahlanmış olmaları ile Etiyopya’daki ordu ve istihbarat mensubu generallerin kendi güç gruplarını oluşturmaları ülkede önemli sorunlara yol açmaktadır. Göreve geldikten sonra siyasî mahkûmların tutukluluğunu sona erdiren, siyasî partilere yönelik yasakları kaldıran ve insan hakları ihlâllerinde bulunan görevlilerin yargılanmasının önünü açarak toplumsal tansiyonu düşürmeyi hedefleyen Abiy Ahmed, siyasî ve toplumsal kazanımların yanı sıra çeşitli ekonomik reformlarda gerçekleştirmiş ve bu sayede Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti, Afrika’nın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri haline dönüşmüştür.

Fakat 22 Haziran 2019’da Etiyopya’da gerçekleştirilen darbe girişimi ülke siyasetinde yeni bir kırılmaya yol açmıştır. Etiyopya’nın Amhara Eyaleti’ndeki güvenlik şefi Asamniew Tsige tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi akamete uğramıştır. Bilindiği üzere Tsige, polis tarafından öldürülerek etkisiz hâle getirilmişti. Eski başbakanlardan Meles Zenawi döneminde de darbe teşebbüsüyle yargılanmış ve hapis yatmış bir isim olan Tsige’nin, çeşitli iddialara göre Eritre içerisindeki belirli kliklerden destek aldığı ileri sürülmektedir. Tsige, darbe kalkışmasından bir hafta önce Etiyopya’nın ikinci büyük etnik grubu olan Amharalara, “diğer [etnik]gruplarla savaşmaya hazır olunması amacıyla silahlanma çağrısı”nda bulunmuştu. Ülkeyi etnik temelli iç savaşa götürecek yöndeki bu çağrı, doğrudan anayasayı hedef almaktaydı. Darbe girişiminden kısa bir süre önce Amharalar ve Gumuzlar arasında “toprak meselesi” sebebiyle çıkan çatışmalarda onlarca kişinin yaşamını yitirmesi ve kısa bir süre sonra ülkeyi etnik temelli bir iç savaşın eşiğine getirebilecek bir darbe girişiminin zamanlaması oldukça manidar olarak değerlendirilebilir.

Amhara Eyaleti’ndeki darbe girişimi sırasında Eyalet Başkanı Ambachew Mekonnen öldürülmüştü. Yine aynı şekilde hayatını kaybeden isimlerden biri de Etiyopya Genelkurmay Başkanı General Seare Mekonnen’di. General Seare danışmanı Gezai Abra ile birlikte yakın korumaları tarafından öldürülmüştü. Ayrıca Eyalet Başsavcısı Migbaru Kebede ve Amhara bölgesi kabine üyesi Azaze Wasaw’da hayatını kaybedenler arasındaydı. Amhara Eyaleti’ndeki darbe girişimiyle eş zamanlı olarak, 22 Haziran 2019 tarihinde Addis Ababa’daki evinde korumaları tarafından öldürülen Genelkurmay Başkanı Mekonnen’in ölüm tarihinin bir yıl önce Abiy Ahmed’e yönelik suikast tarihiyle aynı tarihe denk gelmesi “tesadüf” olarak değerlendirilse de Etiyopya’daki darbe girişimi ve suikast teşebbüsleri ülkedeki toplumsal fay hatlarının kırılmasına yol açacak nitelikte. Bir yıl önce Abiy Ahmed’e yönelik bombalı saldırının arkasında kim ya da kimler olduğu ise hâlâ belirsizliğini korumakta. Fakat Abiy Ahmed’in darbe girişimine kalkışanları “paralı askerler” olarak nitelendirmesi; Etiyopya iç siyasetine müdahil olmak isteyen “yabancı ülkelere” işaret etmekte. Bu noktada akıllara ilk olarak gelen “yabancı ülke”, Afrika Boynuzu’nda etkinliğini arttırmaya çalışan Körfez ülkelerine işaret etmekte.

Daha önce Birleşik Arap Emirlikleri Prensi Muhammed bin Zayed ile ilginç bir diyalog yaşamış olan Abiy Ahmed, ülkenin başkenti Addis Ababa’da İslam Enstitüsü kurulması için BAE’den destek istediğinde; “Size her konuda destek olacağız, size İslâm’ı öğreteceğiz” cevabını almıştı. Hemen akabinde “Bize İslam’ı öğretmenize ihtiyacımız yok. Çünkü siz İslam’dan uzaklaştınız. Bize sadece Arapça’yı hızlı şekilde öğretin, biz İslam’ı doğru bir şekilde anlayıp, sizi doğru yola iletiriz” yanıtını vermiş olan Abiy Ahmed, Suudi Arabistan ve BAE’nin Afrika Boynuzu’ndaki etki ve nüfuz faaliyetlerinden oldukça rahatsız olmuş görünüyor. Anlaşılan o ki bölgede siyasî ve toplumsal karşılık bulmak için faaliyet yürüten BAE prensi Zayed’e karşı tavır alan Abiy Ahmed, Körfez ülkelerinin bütün nüfusunun bir araya gelse de Etiyopya’daki Müslümanlardan az olduğunu ifade etmişti.

Darbecilerin amacı ilk olarak ülkede etnik temelli bir iç savaş çıkartma olarak nitelendirilmekte. Çünkü Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti; 9 farklı eyalet ve Addis Ababa ile Dire Dawa gibi özel statülü şehir yönetiminden oluşması ve etnik kökenlere göre şekillendirilmiş idari yapı etnik temelli bir iç savaşa kapı aralamakta. Her ne kadar Etiyopya halkı birbirlerine karşı açıktan bir düşmanlık beslemese de dışarıdan gelebilecek örtülü müdahaleler toplumsal sorunlara yol açabilir. Fakat yaşanan sorunların etnik temelden çok siyasî bir güç mücadelesi olduğu ortada. Mekonnen’e düzenlenen suikastın ardından Amhara Eyaleti’nde kalkışmadan sorumlu 200’e yakın kişi gözaltına alınmıştı. Hükümete muhalif olan oluşumlardan Amhara Ulusal Hareketi (NAMA) ise Addis Ababa, Oromiya ve Bahir Dar’da 100’den fazla üyesinin gözaltına alındığını duyurmuştu. Suikastı düzenleyen kişinin kimliği, Etiyopya devlet televizyonu (ETV) tarafından Onbaşı Mesanfint Tigabu olarak açıklanırken, Emniyet güçlerinin yaptığı çelişkili açıklamalar kamuoyunun zihninde çeşitli soru işaretlerinin oluşmasına sebebiyet vermiştir.

Darbe girişiminden sonra çeşitli tedbirler almayı uygun gören Abiy Ahmed, Ulusal İstihbarat ve Güvenlik Servisi (NISS) Başkanı General Adem Muhammed’i ülkenin yeni genel kurmay başkanı olarak atamıştır. Etiyopya istihbaratının yeni başkanı ise Demelash Gabremichael olmuştur. Darbe girişimi sırasında da güvenliğin sağlanması amacıyla internet erişimi kesilmiş ve iletişim ağı durdurulmuştur. Kaçmayı başaranlar olsa da darbecilerin büyük çoğunluğu gözaltına alınmış, bazı yollar kapatılmış ve ciddi bir tahkikat başlatılmıştır.

1974’te Komünist Derg rejiminin yıkılmasıyla birlikte Etiyopya Halkları Devrimci Demokratik Cephesi (EPRDF) koalisyonu iş başına gelmiş ve 28 yıllık iktidarını sürdürmeyi devam ettirmişti. Tigray Halkı Kurtuluş Cephesi (TPLF), Amhara Demokratik Partisi (ADP), Oromo Demokratik Partisi (ODP) ve Güney Etiyopya Halkları Demokratik Hareketi’nden (SEPDM) oluşan EPRDF, bünyesinde çok çeşitli etnik grupları barındırmakta ve Etiyopya’nın toplumsal bütünlüğü anlamında önemli adımlar atmaktadır. Fakat EPRDF içerisindeki siyasî güç mücadelesi Amhara, Tigray ve Oromo gibi etnik grupların ayrışması yönünde şekillenmektedir. Ülkedeki siyasetin zemini de bu duruma oldukça müsaittir. 2015’te eski başbakan Hailemariam Desalegn yönetimindeki hükümete karşı başlayan olaylar sırasında Tigrayların ciddi bir ağırlık teşkil ettiği Desalegn hükümetinde Oromo ve Amhara Eyaleti’nde başlayan olaylar Tigrayların siyasî ağırlığına karşı başlamış ve böylece başbakan Desalegn Şubat 2018’de istifa etmek zorunda kalmıştır. Böylece EPRDF’deki siyasî koalisyonun liderliğinden ayrılmak durumunda kalan Tigraylar, yönetimi Oromalara bırakmış ve yeni başbakan ODP’den Abiy Ahmed olmuştur. İşbaşına gelir gelmez yargı, güvenlik ve yerel yönetim gibi alanlarda çeşitli tasarruflarda bulunan Abiy Ahmed, Tigraylardan bazı isimleri görevden almış ve bu sayede Tigraylara karşı Amhara ile Oromolar arasında siyasî bir ittifak kurulmuştur. Etiyopya Federal Cumhuriyeti’nde yaşayan 100 milyon vatandaşın % 35’ini Oromolar, % 27’sini Amharalar, % 6’sını Tigraylar oluşturmakta. Zira % 6 gibi az bir nüfusa sahip olan Tigrayların, uzun yıllar Oromo ve Amharalara karşı elinde bulundurması her iki etnik grubunda ciddi rahatsızlığına ve toplumsal sorunlara sebep olmuştu. Oromo ve Amharaların kurduğu siyasî ittifak vasıtasıyla Tigrayların iktidardan düşmesi sonrasında Amhara milliyetçisi etnik gruplar bu sefer Oromoları tasfiye ederek iktidarı devralmaya çalışmışlardır. Zira darbe girişiminin lideri Asaminew Tsige, Amhara etnik milliyetçisi gruplar ile temas halinde olduğu yönünde söylentiler mevcuttur.

Söz konusu darbe girişiminin ülkenin kuzey batısındaki en büyük eyaletlerden biri olan aynı zamanda ülkenin en büyük etnik grubuna ev sahipliği yapan ve ülkenin ikinci büyük eyaleti olan Amhara Eyaleti’nde yapılması, siyasî sorunların büyütülerek sürecin etnik ve dinî çatışmalara sürüklenmek istendiğinin en açık göstergesi. Zira Etiyopya Genelkurmay İkinci Başkanı Berhanu Jula, General Mekonnen’in cenaze töreninde yaptığı konuşmada “Hükümeti yıkmak ve geçiş hükümeti kurmak istediler. Anayasaya aykırı olan bu teşebbüs hiçbir zaman gerçek olmayacak. Etiyopya ordusu her zamanki gibi bir arada” ifadesini kullanmış ve darbecilerin aslında “orduyu bölerek, bir geçiş hükümeti kurma” hevesini açığa çıkarmıştı. Hatta daha önce Etiyopya güvenlik güçlerinin Oromiya Eyaleti’nde örgütlenen bir suikast çetesini çökertmiş olması siyasîlere yönelik yapılacak suikastlar doğrultusunda ülkeyi etnik temelli bir iç savaşa sürüklemek isteyenlerin mevcudiyetini akıllara getirmektedir. Olası suikast ve iç savaş tehlikelerine karşı “Cumhuriyet Muhafızları” isimli bir askerî birim kuran Abiy Ahmed, tehlikeli durumlara karşı önlem almak istemiştir.

Etiyopya’nın Afrika Boynuzu’nun parlayan ülkelerinden biri haline gelmesi bölgedeki küresel rekabeti artırmasının yanı sıra Körfez ülkelerinin de ilgisini buraya çekmiştir. Abiy Ahmed’in inisiyatif alarak Eritre’yle barış görüşmelerini başlatması ve Sudan’daki askerî darbe sonrasında arabuluculuk rolü üstlenmek istemesi bölgedeki askerî darbelerle ilgisi olduğu düşünülen Suudi Arabistan ve BAE’yi ciddi anlamda rahatsız etmiş durumda. Bunun yanı sıra ABD’nin Somali Büyükelçiliği üzerinden Afrika Boynuzu’nda birçok bölgede etkinlik göstermeye çalışması da sahadan gelen bilgiler arasında. Bu durum Sudan’da gerçekleştirilen Ömer el-Beşir’e yönelik darbeden sonra bir sonraki sıranın Etiyopya’ya mı geleceği sorusunu da akıllara getiriyor. Çünkü Sudan’daki askerî darbenin arkasında hangi ülkelerin olduğu açık bir şekilde bilinmekte. Bu doğrultuda Etiyopya’daki darbe girişiminin başarısızlığa uğratılması ülkenin federal sistemi ve iç barışı üzerinde önemli etkilere yol açmış durumda.

Öte yandan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe kalkışmasında Türkiye’ye siyasî destek veren Etiyopya’nın FETÖ’ye ait okulları teslim alarak Türkiye’ye devretmesi Etiyopya ile Türkiye arasında siyasî bir birliktelik tesis edilmesine yol açmıştır. Etiyopya’da etkinliğini büyük ölçüde kaybetmek durumunda kalan FETÖ, Washington ve Berlin’den medet ummaya başlamıştır. T.C. Dışişleri Bakanlığı, 24 Haziran 2019 tarihinde Etiyopya’daki darbe girişimi ile ilgili yaptığı açıklamada; “Türkiye’nin seçimle işbaşına gelen hükümetlerin yasadışı yollarla değiştirilmesine yönelik tüm teşebbüslerin karşısında olduğunu yineliyor, söz konusu darbe girişimi karşısında Etiyopya’ya güçlü desteğimizi ifade ediyoruz” şeklinde Etiyopya’ya olan desteğini açıkça belirtmiştir.

Son olarak Erite ve Sudan’da barışı tesis etmek amacıyla siyasî roller üstelenen Abiy Ahmed, ülkesinin büyük oranda gelişimini sağlamış olmasına rağmen ülkenin iç siyaseti, dışarıdan gelecek etki ve nüfuz faaliyetlerine açık bir durumda. Bu noktada hem bölgesel hem de küresel rekabetin hedefi haline getirilmek istenen Etiyopya’da sular durulmuş olsa da emperyalist devletlerin etnik temelli bir iç savaş çığırtkanlığına soyunması siyasî ve toplumsal sorunları da beraberinde getirebilir. Özetle Etiyopya’nın bölgedeki barış çabalarına balta vurulmak istenmesi ve bölgenin istikrarsızlaştırılarak “kukla yönetimlere” teslim edilmeye çalışılması ve emperyalist ülkelerin toplumsal kaos doğrultusunda bu durumdan faydalanmak istemesi açık bir şekilde görülmektedir.

Not: Bu makale, 08.08.2019 tarihinde AA Analiz’de yayınlanmıştır. Ayrıntılı bilgi için tıklayınız. 

Share.

Yazar Hakkında

Tuğrul Oğuzhan Yılmaz, 1993’te İstanbul’da doğdu. İlköğretim ve liseyi İstanbul’da bitirdi. 2015 yılında Beykent Üniversitesi İktisadi ve İdarî Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. 2016 yılından bu yana Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı Harp Tarihi ve Strateji Programı’nda tezli yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’ndeki ikinci lisans eğitimini sürdürmektedir. İyi seviyede İngilizce bilmektedir. Afrika ile ilgili çeşitli alanlarda araştırmalar ve çalışmalar yapmaktadır. Özelde Doğu Afrika üzerine çalışmakta olup; sınır anlaşmazlıkları ve güvenlik, Afrika siyasî tarihi, 1. Dünya Savaşı’nda Afrika, Afrika ve Sömürgecilik, Afrika’daki milliyetçilik hareketleri ve Osmanlı-Afrika ilişkileri üzerine akademik çalışmalarına devam etmektedir.

Yorum Yap