Çin’in Sahraaltı Afrika’daki Stratejik Etkileşimleri ve Demiryolu Projeleri

0

Günümüzde Afrika’nın yeniden inşa sürecine doğrudan müdahil olan ülkelerin başında Çin Halk Cumhuriyeti gelmektedir. Afrika’yı Asya ile bütünleştirmek için çok çeşitli projeler hayata geçiren Pekin yönetiminin “egemenliğe ve toprak bütünlüğüne saygı, karşılıklı saldırmazlık, başka devletlerin iç işlerine müdahale etmeme, eşitlik ve karşılıklı fayda, barış içinde bir arada yaşama hususundaki beş temel ilkeyi kabul etmesi”, Afrika ülkeleri nazarında Çin’i oldukça farklı bir yere konumlandırmıştır. Afrika’da alt yapı eksikliklerinin giderilmesi, bazı projelerin hayata geçirilmesi noktasında finansman sağlanması, sanayileşme ve modern tarım faaliyetlerinin yürütülmesi gibi konularda kıta ülkelerine destek sağlayan Çin aynı zamanda Sahraaltı Afrika’daki kara, deniz ve hava yolu ulaşımında da oldukça önemli roller üstlenmek emelindedir.

Çin devlet başkanı Şi Cinping’in tarafından 2013’te başlatılan “Bir Kuşak Bir Yol Projesi” tüm hızıyla devam ederken, Afrika kıtasının da söz konusu projenin önemli bir ayağını teşkil ettiğini ifade edebiliriz. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisini kapsayacak olan proje, toplamda 70 ülkeyi doğrudan etkileyebilecek güce sahip. Söz konusu proje dünya üretiminin büyük bölümünün gerçekleştirildiği Afrika ve Asya gibi iki büyük kıtayı birbirine bağlamayı hedefliyor. Bu doğrultuda Çin’in trilyonlarca dolarlık yaptığı uzun vadeli yatırımlar Afrika kıtasına yönelik küresel rekabetin artmasına da sebebiyet vermekte.

Çin’in Afrika’da demiryollarına bu kadar önem vermesinin temel sebebi yüzölçümü oldukça geniş olan kıtada en iyi alternatifin demiryolu ulaşımı olması. Bu noktada kıtanın demir ağlarla örülmesi aslında ilk olarak İngilizlerin sömürgecilik çerçevesinde şekillendirdiği bir projeye dayanmakta. Almanların Afrika’daki etki ve nüfuzunun önüne geçebilmek için İngiliz sömürgecilerden Cecil John Rodes’in başlattığı “Cape’den Kahire’ye demiryolu projesi” bugün biraz daha farklı olarak Çin tarafından hayata geçirilmekte. Hint Okyanusu’ndan Akdeniz’e ulaşmak isteyen İngilizler, kıtanın güneyinden kuzeyine bir demiryolu hattı inşa etmek istiyorlardı. XIX. yüzyılda İngilizler Cape’den Kahire’ye ulaşamamışlardı. Fakat Çin ise bugün İngilizlerin demiryolu projesini farklı bir biçimde şekillendirmiş durumda. Jeopolitiği ciddi anlamda dikkate alarak ihtiyaçlar doğrultusunda belirlenen demiryolu hattı bu kez kuzey-güney denkleminde değil batı-doğu ekseninde inşa ediliyor.

BRICS içerisinde yer alan Çin’in, Afrika’da etkinlik kurarken kıtada aktif bir diplomasi yürüten Brezilya, Hindistan ve Rusya ile zaman zaman işbirliğine gitmesi hatta kıtanın önemli güçlerinden Güney Afrika Cumhuriyeti ile de yakın ilişkiler geliştirmesi, Çin’in Afrika’daki etkisini ciddi anlamda arttırmasına sebep oluyor. Bugün Çin’in kıtada gerçekleştirdiği demir yolu projeleri Afrika’da büyük ilgili görmekte. Avrupalı sömürgecilerin dekolonizasyon sürecinde teknik uzmanlarını kıtadan çekmesi Afrika ülkelerindeki alt yapıyı neredeyse çökme noktasına getirmişti. Bugün kıtadaki bu eksiklikleri Çin karşılıyor. Yani Afrika’da sömürgecilik faaliyetleri yürüten Avrupalı ülkelerin kıtadan çekilmesiyle birlikte oluşan bu boşluğu Çin’in doldurmaya başladığını ifade edebiliriz.

Bu noktada Batı Afrika’dan Doğu Afrika’ya uzanacak olan Afrika’daki demiryolu hatlarının Kızıldeniz ve Hint Okyanusu üzerinden uzak doğuya bağlanması planlanıyor. Örneğin İngilizlerin Kenya’da sömürge idaresi döneminde toplamda 10 saatlik bir yolculuğu kapsayan Nairobi-Mombasa arasındaki hattın, Çinliler tarafından yeniden yapılması ve burada bir demiryolu inşa edilmesiyle birlikte ülkenin başkenti Nairobi ile Mombasa limanı arası mesafe yalnızca 4 saate inmiş durumda. Üstelik yeni bir hat olmasına rağmen 5 ay içerisinde yaklaşık bir milyona yakın yolcunun bu hattı kullanmış olması söz konusu demiryolunun önemini ortaya koyar nitelikte. Çin’in Exim Bankası’ndan aldığı 1.5 milyar dolarlık fon ile birlikte Nairobi-Mombasa arasındaki demiryolu hattı Kisumu’ya kadar uzatılacak. Hatta en sonunda Kenya’dan hareketle önce Uganda’nın başkenti Kampala’ya daha sonra ise kuzeye ulaşarak Güney Sudan’ın başkenti Juba’ya bağlanacak. Uganda üzerinden devam edecek hat, Ruanda’nın başkenti Kigali’ye ulaştıktan sonra Burundi’nin en büyük şehri olan Bujumbura’ya ulaşacak. Yani Çin’in Doğu Afrika’da kurduğu ulaşım ağının, Sahraaltı Afrika’dan Hint Okyanusu’na taşınması ve buradan da deniz yolu vasıtasıyla Çin’e ulaştırılması hedeflenmekte. Böylece Sahraaltı Afrika ile Doğu Afrika’yı birleştirecek olan Çin, Afrika pazarını kendisine açarken aynı zamanda pek çok ülkeyi kapsayan geniş bir ticaret ağı da kurmuş olacak.

Sahraaltı Afrika’da epey aktif bir şekilde çalışan Çin, yalnızca beş Afrika ülkesini demiryolu vasıtasıyla birbirine bağlamak için yüzlerce milyon dolarlık yatırım yapmış durumda. Kenya, Ruanda, Uganda, Burundi ve Güney Sudan’ı demir yoluyla birbirine bağlamayı planlayan Çin’in, Kenya üzerinden başlattığı proje ülkenin bağımsızlığından itibaren gerçekleştirilen en büyük proje olarak tanımlanmakta. Kenya’da gerçekleştirilecek projelerin hem finansmanı hem de alt yapısını sağlayan Çin, kendi şirketlerine iş sağlama imkânı bulurken böylece fazla nüfusunu da kıtaya adeta yığmakta. Yani Çin’in Afrika’ya nüfuzunun yanı sıra nüfusunu da götürdüğünü dolaylı olarak ifade edebiliriz. Aynı şekilde Tanzanya ile Zambiya arasındaki ulaşımın da temellerini atmış olan Çin, Zambiya’nın da Aden Körfezi ile Kızıldeniz’e ulaşımını sağlamıştır. Bu anlamda Zambiya-Tanzanya demiryolu hattı da oldukça önemli olarak kabul edilmektedir.

Sahraaltı Afrika’da demiryolu projeleri bu söz konusu ülkelerle kalmayan Çin, 1917’de Fransızlar tarafından inşa edilmiş olan Cibuti’den Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’ya uzanan demiryolu hattının da genişletilmesi ve inşasını da üstlenmiş durumda. Bu bağlamda Eritre ve Cibuti’nin daha önce bağımsızlıklarını ilân etmiş olmaları sebebiyle Kızıldeniz’e çıkışı kalmayan Etiyopya gibi oldukça stratejik bir ülkeyi Cibuti limanına taşıyarak denize ulaştıracak olan Çin, Afrika’nın en uzun demiryolu projesini tamamlamış bulunmakta. Bu sayede Etiyopya’nın hem Kızıldeniz’e hem de Aden Körfezi’ne ulaşmasını kolaylaştırmış olan Çin, Doğu Afrika ülkeleri arasındaki ticari ilişkileri de geliştirmeyi hedeflemekte. Yapımının % 70 maliyeti Çin’in Exim Bankası tarafından karşılanmış olan Addis Ababa-Cibuti demiryolu hattı, Çinli CREC ve CCECC firmaları tarafından 3.4 milyar dolara inşa edildi. 756 km uzunluktaki hat Addis Ababa-Cibuti arasını 10 saate indiriyor. Etiyopya’nın ticari faaliyetlerinin % 90’ını Cibuti limanı üzerinden yürütmesi söz konusu hattı önemli kılan nedenler arasında. Söz konusu devasa proje sayesinde Çin, Afrika Boynuzu’ndaki etkisini giderek ortaya koymakta. Ayrıca Çin’in Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa’nın çeşitli askerî üslerinin bulunduğu Cibuti’de ilk deniz aşırı askerî üssünü kurmuş olması Afrika Boynuzu’ndaki siyasî ve askerî mücadelenin şekillenmesinde önemli bir etken. Kızıldeniz’in Aden Körfezi’ne açıldığı Bâbü’l-Mendeb’e askerî deniz üssü kurmuş olan Çin’in, dünya ticarî gemilerinin en çok kullandığı rota olan bu bölgeyi stratejik nokta olarak tayin etmesi, ABD ve Avrupalı devletleri son derece rahatsız etmiş durumda.

Afrika’nın gelişmekte olan ülkelerinden biri olan Angola’da da yeni bir demiryolu projesini tamamlamış olan Çin, 1300 km’lik Benguela demiryolu hattı sayesinde haftalar alan ulaşım süresini yalnızca birkaç günlük bir zaman dilimine indirmeyi başardı. Aynı zamanda bu hattın inşa edilmesi Angola ekonomisini canlandırırken ilgili bölgede faaliyet gösteren lojistik şirketlerinin de Lobito koridorunu kullanıyor olmaları ülkenin yatırım potansiyelini de her geçen gün arttırmakta. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin güneyindeki Katanga’ya uzanan demiryolu hattı yerel halk ve tüccarlar arasında da büyük rağbet görmekte. Kobalt ve bakır madenleri açısında oldukça zengin olan fakat sorunlu bir bölge olarak görülen Katanga’daki etki ve nüfuz mücadelesine Çin’in demiryolu hatları üzerinden müdahil olması Sahraaltı Afrika’daki dengeleri değiştirecek nitelikte görünüyor. Batı Afrika’nın en önemli ülkelerinden Nijerya ile de milyar dolarlık demiryolu antlaşmaları imzalamış olan Çin, söz konusu bölgede de çeşitli demiryolu yapımı faaliyetlerine girişmiştir. Angola’nın Kabinda bölgesinde Porte de Cayo limanını inşa etmiş olan Çin, Batı Afrika’dan Doğu Afrika’ya, Atlantik Okyanusu’ndan Hint Okyanusu’na ve oradan da uzak doğuya uzanacak kesintisiz bir ticaret hattına imkân sağlıyor. Bu durum Pekin yönetimi, Sahraaltı Afrika’yı küresel rekabetin tam da ortasına yerleştirmekte.

Peki Çin’in Afrika ile bu kadar ilgilenmesinin sebebi nedir? Kıtanın doğal kaynaklar açısından oldukça zengin olması Afrika’yı Çinli şirketler için bir cazibe merkezi hâline getirmekte ve yatırımların artırılmasına sebep olmaktadır. Çin, Afrika’da kurduğu etkinlik doğrultusunda kıta ülkelerine sağladığı kredi ve finansal destek sayesinde doğal kaynak rezervlerinin kullanım hakkını elde etmeyi başarmıştır. Aynı zamanda kıtada faaliyet gösteren Çinli şirketlerin Afrika ülkelerinin vatandaşlarını işe alması istihdamı arttırdığı gibi işsizliğin de azalmasında en önemli etkenlerden biridir. Böylece özellikle Sahraaltı Afrika ülkeleri, Çin’in kıtadaki yatırımlarını artırmasını talep etmektedirler. Afrika ülkeleri ile ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirmesinin yanı sıra eğitim, iletişim, ulaşım ve sağlık alanında tesis ettiği ilişkilerle de kıtada ön plana çıkmayı başaran Çin’in kıtadaki nüfuzu; Afrobarometer’in bir raporuna göre; Afrikalıların % 63’ü arasında olumlu olarak kabul görmektedir. Fakat burada önemli bir noktaya dikkat çekmekte yarar var. Çin, Afrika’da Amerika’ya mevzi kaybettiriyor olsa da “Çin hayaleti Afrika’da mı dolaşıyor” yorumlamalarına sebep olurken bu durum “Afrika’nın yeni sömürgecisi Çin mi?” sorusunu da akıllara getiriyor.

Çin’in Sahraaltı Afrika’da yaptığı yatırımlar ve ticarî faaliyetlerinin yanı sıra demiryolları vasıtasıyla oldukça olumlu bir imaj elde etmesi ve çok önemli bir konuma ulaşması kıtadaki ABD nüfuzu açısından ciddi bir tehdit olarak görülmekle birlikte Afrika ülkelerinin de egemenliğini kısıtladığı gerekçesiyle potansiyel bir tehlike olarak görülmekte. Fakat Çin’in enerji ve hammadde ihtiyacının büyük bir bölümünü kıtadan karşıladığını da göz önünde bulundurursak; Afrika’nın Çin için hayati önem taşımakta olduğunu açık bir şekilde ifade etmemiz mümkün. Kıtada herhangi bir sömürgeci geçmişe sahip olmayan Çin’in Afrika ülkeleriyle stratejik işbirliği yürütüyor olması ve bilhassa ekonomik ilişkilere ağırlık vermesi, Afrika’yı Çin için vazgeçilmez kılarken Afrika ülkelerini de Çin’e bağımlı kılıyor. Bu doğrultuda Sahraaltı Afrika’daki etki ne nüfuz mücadelesinde Çin’in Amerika’yı ciddi anlamda geride bırakmış olması küresel rekabetin ilerleyen süreçte daha da artacağını gösteriyor.

Not: Bu makale, AA Analiz’de “Çin’in Afrika’daki stratejik açılımları demiryollarından ilerliyor” başlığıyla 26.09.2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Share.

Yazar Hakkında

Tuğrul Oğuzhan Yılmaz, 1993’te İstanbul’da doğdu. İlköğretim ve liseyi İstanbul’da bitirdi. 2015 yılında Beykent Üniversitesi İktisadi ve İdarî Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. 2016 yılından bu yana Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı Harp Tarihi ve Strateji Programı’nda tezli yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’ndeki ikinci lisans eğitimini sürdürmektedir. İyi seviyede İngilizce bilmektedir. Afrika ile ilgili çeşitli alanlarda araştırmalar ve çalışmalar yapmaktadır. Özelde Doğu Afrika üzerine çalışmakta olup; sınır anlaşmazlıkları ve güvenlik, Afrika siyasî tarihi, 1. Dünya Savaşı’nda Afrika, Afrika ve Sömürgecilik, Afrika’daki milliyetçilik hareketleri ve Osmanlı-Afrika ilişkileri üzerine akademik çalışmalarına devam etmektedir.

Yoruma Kapalı