Brezilya’nın Afrika Politikası

0

Bu makale, Brezilya dış politikasının Afrika’ya yönelik rolünü tanımlamaktadır. Afrika’da Brezilya’nın etkisini, yükselen bir iktidarın küresel kabul görme stratejisi olarak, daha geniş dış politika hedefleriyle ilişkilendirerek statü arayışına ışık tutacak şekilde bir analiz yapıyor.

Giriş

21. yüzyılda Brezilya ile Afrika ülkeleri arasında daha derin bağların oluşması muhtemeldir. Brezilya’nın mevcut ekonomik büyüme eğilimleri, kalkınma konuları konusundaki atılımları tarih-kültür-ekonomi denklemi içerisinde değerlendirildiğinde, Brezilya’nın Afrika kıtasına yönelik ilgisinin -2016 yılında siyasi çalkantılara rağmen- devam edeceğini göstermektedir.

Afrika’da sömürge günlerinin olumsuz kalıntıları yavaş yavaş ortadan kalkıyor ve Afrika uluslarının uzun vadeli potansiyelleri, daha fazla yatırım ve ticaret ilişkisini bölgeye çekecektir. Brezilya ve Afrika ülkeleri arasındaki etkileşimin tarihi ise uzun. Brezilya’nın Afrikalı ülkelere verdiği önem, yıllar içinde kaybolmuş ve zayıflamıştı. Ancak Luiz Inácio Lula da Silva’nın (2003-2010) başkanlığı sırasında yeni bir adım atılmıştı. Brezilya dış politikasında Afrika, Portekizce konuşulan Afrika ülkeleri, Nijerya ve Güney Afrika üzerinde odaklanarak Brezilya’nın Güney-Güney diplomasisinin önemli bir parçası olmuştur.

Brezilya’da yaşanan, ekonomik yavaşlamaya rağmen, Brezilya ve Afrika ülkeleri arasındaki ticaret ve yatırım bağları hala güçlü ve önemli. Limanlar, altyapı ve seyahat bağlantılarının iyileştirilmesi, genel ekonomik faaliyeti ve ticareti artırmak açısından önem taşımaktadır.

Bu bağlamda Brezilya’nın Afrika’nın politikasını üç ana başlıkta sistemleştirebiliriz:

1-Kayıp ve Arayış Yılları (1500-2002): Köle ticareti ile başlayan ve Afrika’nın önemini fark edilmediği, kayıp yıllar.

2- Altın Yıllar (2002-2010): Lula da Silva Başkanlığı’nda agresif uygulamalar sayesinde yaşanan altın yıllar.

3- Durağan Yıllar (2010-Halen): Dilma Rouseff ve Michel Temer başkanlığındaki belirsizlikler.

Brezilya’nın Afrika ile olan yakınlaşmasını motive eden bazı sert jeopolitik ve ticari hesaplamalar var. Brezilya, güney-güney projesini kamuoyu önünde savunurken, Brezilya şirketlerinin Afrika’nın hızlı büyüyen ekonomilerinin çoğunda ticari çıkarları bulunmakta. Bu bağlamda Brezilya’nın Güney Atlantik üzerindeki deniz kontrolü ve etkisini sağlamak için ortaya koyduğu sinerji dikkatlerden kaçmamalıdır.

Brezilya, Afrika’ya bir köprü görevi yapmak ve Güney Atlantik’in her iki tarafı arasında daha fazla işbirliğini yeniden kazanmak için iyi bir konumdadır. Sömürge günlerinden günümüze kadar, Brezilya ve çeşitli Afrika tarihleri ​​yakından bağlantılıdır. Bununla birlikte, son birkaç yılda Afrika’nın gayri safi yurtiçi hâsıla artışıyla Brezilya, kıtadaki ekonomik varlığını genişletti. İhracat arttı ve birçok Brezilyalı şirket, pazar payını arttırarak ve giderek büyümekte olan bir endüstri için ikili ticaret yaratarak giderek güçlenen ekonomik bir ağ kurdu.

1- Kayıp ve Arayış Yılları (1500-2002)

Köle ticareti döneminde yaklaşık 11 milyon siyah Afrikalı, Amerikan kıtasına zorla getirildi. Brezilya yaklaşık 4 milyon aldı. Dünya’da en fazla köle alan ülke oldu. Bu ithal işgücü Brezilya’nın ekonomik büyümesi için, büyük önem taşıyordu. Tahminlere göre, Brezilya’ya göç eden her Portekizli kişi için Afrika’dan dört kişi vardı (1500 ila 1850 yılları arasında 1.3 milyon Portekizli Brezilya’ya göç etti).

Kölelik uygulamalarının var olduğu döneminde Brezilya’ya ve Brezilya’dan da ciddi miktarda siyahi nüfus değişimi yapıldı. Portekiz, Afrika’daki hâkimiyetlerini genişlettiğinde, Afrika-Brezilya büyük toplulukları, Benin’deki Agudas, Togo ve Nijerya’daki Amaros ve Gana’daki Tabom gibi kıtaya geri döndüler. Brezilya ve diğer Portekiz sömürgeleri arasında bir birleşme olasılığı o kadar yüksekti ki, Brezilya ve Portekiz arasındaki Brezilya bağımsızlığını tanıyan 1825 Dostluk ve İttifak Antlaşması’nda, Brezilya’nın Portekiz sömürgelerinin bir parçası olmak için herhangi bir öneriyi kabul etmemeyi taahhüt ettiği özel bir madde yer almaktaydı.

1950’lerin sonuna kadar Afrika, Brezilya için pek ilgi uyandırmıyordu. Jânio Quadros ve João Goulart’ın (1961-64) hükümetleri döneminde Brezilya’nın daha bağımsız bir dış politika benimsediği, Brezilya Dışişleri Bakanlığı’nda (Itamaraty olarak da bilinir) Afrika Bölümü kuruldu. Brezilya, Afrika halklarının kendi kaderini tayin etmeleri için açık destek sağlamaya başladı. 1961’de Brezilya, Akra (günümüzde Gana’nın başkenti) ve Tunus’ta büyükelçilik açtı ve Luanda, Maputo, Nairobi ve Salisbury’de konsolosluklar açtı (1982’de Harare olarak yeniden adlandırıldı). Jânio Quadros, cumhurbaşkanlığı döneminde 1961’de Gana’da görev yapan ilk Afrika-Brezilya Büyükelçisi Raymundo de Souza Dantas’ı bile atadı. Quadros, Brezilya ve Afrika ülkelerinin ortak arzuları paylaştıklarını verdiği demeçlerde ısrarla vurguladı.

Brezilya’daki 1964 askeri darbesinden sonra Afrika ile ilişkiler kesildi. Ordu Brezilya dış politikasını, Soğuk Savaş’ın dünya perspektifini daha fazla yansıtacak şekilde uyarlayarak revize etti. O dönemde Brezilya siyasi teşkilatı, Afrika kurtuluş hareketlerini Afrika’daki komünist varlığı artırmak için bir girişim olarak algılıyordu; dolayısıyla onlara göre bu oluşumlar, kurtuluş hareketinden daha çok ideolojik bir hareketti. Brezilya, Portekiz diktatörü António de Oliveira Salazar’ın Angola ve Mozambik ile ilgili olarak yürüttüğü ve her ikisinin de Portekiz Cumhuriyeti’nin bir parçası olarak kalması politikalarına destek verdi. Brezilya, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bağımsızlık hareketlerine karşı bile karşı çıktı; çünkü bu tür hareketleri desteklemek Brezilya’yı Portekiz’e ve tarihsel bağlarına karşı tutmaktaydı. Brezilya ilke olarak kendi kaderini tayin hakkını desteklemesine rağmen Itamaraty, Portekiz ile olan bağların güçlü tutulmasına öncelik verdi.

1970’lerde, Medici ve Geisel idarelerinde, her şey değişmeye başladı. Brezilya Dışişleri Bakanı Mario Gibson Barbosa, 1972’de petrol arzını sağlamak için dokuz Afrika ülkesini ziyaret etti. Brezilya, 16 Temmuz 1974’te Gine Bissau’nun bağımsızlığını tanıyan ilk ülke oldu. 25 Nisan 1974’te Portekiz’deki Revolução dos Cravos (Karanfil Devrimi) sonrası, Brezilya’nın Portekiz’in kısıtlaması olmaksızın Afrika’daki bağımsızlık hareketleri ve politikasında değişime neden oldu. Ayrıca Mozambik, Gabon, Sierra Leone, Gine, Cape Verde, São Tomé ve Príncipe, Yukarı Volta (1984’te Burkina Faso olarak değiştirildi) ve Lesotho’da daha pek çok büyükelçilik açıldı. Brezilya, Güney Atlantik’te daha büyük bir rol oynamaya başladı. Soğuk Savaş dönemiydi ve bu talep Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa tarafından memnuniyetle karşılanmadı.

Nijerya ve Angola, Brezilya’nın sanayileşmiş ürünlerini ihraç ederek ve petrol ithal ederek Brezilya için önemli ticaret ortakları haline geldi. Örneğin Brezilya’nın Nijerya’ya yaptığı ihracat 1973’te 3 milyon dolardan 1977’de 115 milyon dolara çıktı. Bu dönemde Brezilya’nın ticaretinin yarısı Nijerya ile yapıldı. Kuzey Afrika, 1970’lerde de önemini artırmaya başladı; Brezilya ihracatı 1972’de 50 milyon dolardan 1980’de 300 milyon dolara yükseldi. Brezilya-Afrika ilişkilerinin Brezilya’nın askeri devresi sırasındaki net sonucu olumlu oldu. 1984’e gelindiğinde, Afrika’daki Brezilya elçiliklerinin sayısı 1974’te 12’den, 21’e ve Afrika Brezilya hizmetleri ve malları için önemli bir pazar haline geldi.

Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğu (CPLP) ile 1986 yılında Güney Atlantik’te Barış ve İşbirliği Bölgesi (ZOPACAS) yaratılması fikrine büyük önem verildi. Brezilya’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (UNSC)’nde kalıcı bir görev yeri arayışı, Portekizce konuşulan ülkeler için daha güçlü bir iletişim kanalı inşa etmesinin sonucu idi.

2- Altın Yıllar (2002-2010) 

Lula dolayısıyla Brezilya, Afrika’da uluslararası dengeye ve çok taraflılığa daha fazla ağırlık veren agresif bir konum benimsedi. Geçtiğimiz on yılda Afrika, Brezilya’nın en hızlı büyüyen ticari ortaklarından biri oldu. Brezilya’nın kıtadaki ticareti 2000 yılında 4.3 milyar dolardan 2013 yılında 28.5 milyar dolara yükselmiştir. Brezilya’nın Afrika’yla olan katılımındaki artış, 12 ayrı vesileyle 29 ülkeyi ziyaret eden, Lula da Silva (2003-2010) tarafından yapıldı.

Lula, 2 Kasım 2003’te Brezilya ve Afrika ülkeleri arasında daha yakın ilişkiler kurmak için tarihi bir ziyaret başlattı. Turu sırasında Lula, São Tomé ve Príncipe, Angola, Mozambik, Güney Afrika ve Namibya’yı ziyaret etti. Sembolizm dolu bu gezi, Brezilya’ya götürülen köle çıkış kapılarından birisi olan 190.000 nüfuslu bir ada milleti olan São Tomé ve Príncipe’de başladı. 

Afrika’da faaliyet gösteren 37 Brezilyalı elçilikten 19’u son yıllarda açıldı. Aynı şekilde, Başkent Brasilia’daki 34 Afrika büyükelçiliğinden 18’i aynı dönemde açıldı ve halefi, Başkan Dilma Rousseff, 2011’den bu yana Brezilya dış politikasına, iç karışıklardan ötürü yeteri kadar katkı sağlayamasa da Afrika, hâla dış politikanın en önemli sacayaklarından biri.

Brezilya bu diplomatik jestleri, kalkınma hamleleri ile destekledi. Ulusal kalkınma bankası olan BNDES 2007’den bu yana Afrika’daki projeleri hazırlamak için kabaca 2,9 milyar dolar harcadı. Brezilya İşbirliği Ajansı (ABC) ve Brezilya Tarımsal Araştırma Kurumu (EMBRAPA) Afrika ülkelerinde de yatırım yapıyor. ABC, Lula’nın iktidarında büyüdü ve EMBRAPA, 2006 yılında Gana’da yeni bir büro açtı. 2013 yılının sonlarında Güney Afrika’da bir BNDES bürosunun kurulması, ortaklıklarına verdiği önemin altını çiziyor. Brezilya’nın tropikal tarım bilgisi ve bio-etanol uzmanlığı, Afrika’nın bir bölümünde istekli ortakları buldu. EMBRAPA, Benin, Burkina Faso, Çad, Mali ve Togo’yu içeren “pamuk 4 + Togo” adlı bölgede büyük girişimler başlattı. Bu arada Brezilya şirketleri, teknik uzmanlığı, altyapı ve teknoloji alanlarında yatırım yaparak, Mozambik, Angola ve Nijerya’da önemli biyolojik yakıt ticareti gerçekleştirdiler.

Brezilya ihracatının büyük bir kısmı Mısır, Güney Afrika, Angola, Nijerya, Cezayir, Fas, Libya, Gana, Tunus ve Senegal üzerinde yoğunlaştı. Brezilya’nın doğrudan yabancı yatırımları, özellikle inşaat ve mühendislik gibi alanlarda katlanarak büyümüştür. 500’den fazla Brezilyalı şirket, çeşitli Afrika ülkelerinin varlığı kurdu. Brezilya Bankası (Banco do Brasil) ve Brezilya Kalkınma Bankası (BNDES), 4 milyardan fazla ihracat kredisi düzenledi. Brezilya yatırımları çoğunlukla madencilik, sivil inşaat, küçük ve orta ölçekli işletmeler ile franchising alanlarında yoğunlaştı.

Lula, küçük ölçekli ülkeler için özel sektör yatırımları ve borç affı getirdi. Bu fikir, Çin ve Hindistan tarafından da uygulandı. Brezilya ve Afrika ülkeleri arasında daha sıkı bağlar kurmak için sık sık yapılan başkanlık ziyaretleri, zirveler ve üst düzey konferanslar düzenlendi. BRICS’in (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) bir parçası olarak Güney Afrika’nın dahil edilmesi için Brezilya’nın etkisi büyük oldu. Aynı zamanda IBSA Diyalog Forumu (Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’yı bir araya getiriyor), önemli ülkeleri temsil ediyor.

3- Durağan Yıllar (2010-Halen) 

Brezilya-Afrika ilişkileri konusundaki hızla yükselen ivmeye rağmen, ortaklıkta zaman zaman zorluklarda gözlenmektedir. Dilma Rousseff’in 2013 yılında 12 Afrika ülkesiyle 900 milyon dolar borcu iptal etme kararı, umduğu neticeyi elde etmesini sağlamamıştır. Afrika Birliği’nin 50. yıldönümü ile çakışan ve Brezilya’nın yaşadığı ekonomik daralma da göz önüne alındığında,-borçlu ülkelere yeni kredi veya finansal yardıma izin vermediği için- Afrika’nın otoriter ve yozlaşmış ekonomilerince eleştirilmişti. Başkan Dilma’da, o zamandan beri kıtadan uzaklaştı.

Bu arada, bazı büyük Brezilyalı şirketler, yerel yasalar ve diğer kötü niyetli kişilerin hedefinde oldu. Afrika’ya yatırım yapan çokuluslu madencilik şirketi Vale, Gine’deki Simandou madenciliğin imtiyaz hakkını elde etmek için mali ve halkla ilişkilerde aksamalar yaşadı. Diğer büyük petrol, madencilik ve altyapı firmaları da ekstra inceleme altına alındı. Bu gibi aksiliklere rağmen Brezilya’nın Afrika’da etkisinin pozitif bir görüntüsü söz konusu. Brezilya’nın Afrika’yla olan ilgisi, tarihsel olarak petrol ve doğalgaz, maden ve altyapı çıkarları ile Andrade Gutierrez, Odebrecht, Petrobras ve Vale gibi şirketler kıta üzerinde devamlı bir varlığa sahiptir.

Brezilya, Afrika’da Yeni Güvenlik Oyuncusu

Eski Dışişleri Bakanı Celso Amorim’in ve Savunma Bakanlığı’nın öncülüğünde (2011-2014) yaptığı liderlik, önceki Itamaraty’yı (2003-2010) başarıyla inşa etti ve ülkenin dış savunma önerileri profilini genişletmeye katkıda bulundu. 1994 yılından itibaren Namibya’da denizcilik eğitimi faaliyeti (Seabra 2016) ile 2014 yılında Cape Verde’de yeni bir Brezilya deniz kuvvetleri teşkilatı misyonu açıldı ve bir yıl sonra São Tomé ve Príncipe’de bir ekip tarafından takip edildi. Brezilya’nın Empresa Gerencial de Projetos Navais (EMGEPRON) aracılığıyla Angola ve Namibya’nın da dahil olduğu birçok Afrika ülkesinde kıtasal platformlarının haritalanması (topoğrafya çalışmaları) ve sınırlandırılması için Brezilya’nın desteklediği sert ve yumuşak güvenlik stratejileri izlendi. Özellikle Güney Afrika’yla havadan / karadan / köprü füze projesi, bununla birlikte, Odebrecht, OAS ve Camargo Corrêa gibi özel sektör liderliğindeki holdingler Brezilya’nın savunma sanayiini yenilemek için federal teşviklerden yararlanmak ve aynı zamanda Afrika pazarlarındaki yeni fırsatları aktif olarak değerlendirmek için savunma yan kuruluşlarını satın almaya ya da yeni oluşumlara kapı aralamaya başladı.(Ancak bu şirketler, 2016 Lava Jota yolsuzluk operasyonunda ciddi prestij kaybetti.)

Örneğin Kuzey Afrika ülkeleri Brezilya silahları, özellikle küçük silahlar ve mühimmatlar için önemli yerler olmaya devam ediyorlardı. Aynı şekilde, Moritanya ve Mali, Brezilya yapımı Emberaer askeri uçaklarında kilit pazar haline geldi. Brezilya, Etiyopya’nın Addis Ababa kentinde bulunan savunma ataşesi vasıtasıyla Entegre Denizcilik Stratejisi 2050’nin tasarımına katkıda bulundu. Ek olarak, Ekim 2016’da Cape Verde ile yeni bir savunma işbirliği anlaşması imzalandı. Anlaşma, bir önceki versiyonu 1994’den sonra ilk kez güncelledi.

Ancak 2016 yılında Michel Temer hükümetinin, iktidarı ele almasıyla Brezilya’nın Afrika politikasındaki etkinlik, yerini durağan bir pozisyona bıraktı. Örneğin T-27 Tucano eğitim uçaklarının Mozambik’e bağışlanması, Eylül 2016’da resmen iptal edildi. Gana ile savunma işbirliği anlaşması için müzakereler, ilerleme kaydedilemedi. Dilma Rousseff’in görevden alınmasının ardından yeni başkan Michel Temer’in (Wikileaks belgelerine göre ABD ajanı) Brezilya siyasetinde öngörülemeyen yeni bir döngüyü tetikledi. Bu bağlamda Güney-Güney ilişkileri üzerinde daha az odaklanarak yeni bir dış politika yönlendirmesi, Afrika ülkeleri ile işbirliği girişimleri için yeni paraflar açmayı pek olası kılmayacaktır.

Sonuç Yerine

Brezilya ile Afrika’nın küresel çıkarlarının ekonomik, siyasi ve güvenlik konularında, çakıştığı birçok alan var. Brezilya, Afrika ülkelerinden petrol ithalatının doğasını çeşitlendirmekte fayda görecektir. Afrika ülkeleri ayrıca Brezilya imal ürünleri için önemli bir pazar olmuştur. Brezilya BM Güvenlik Konseyi konusunda daimi bir yer bulamazsa, BM Güvenlik Konseyi’nde kalıcı bir Afrika varlığı iddiasını desteklemek için Afrika ile birlikte durmalıdır. (BM Genel Kurulunda Afrika’nın 54 oyu var) Brezilya ticaret politikası, Brezilya ekonomisinin geliştiği 1990’lardan bu yana küresel gündeminin önemli bir unsurudur ve serbest piyasalara daha liberal bir yaklaşım benimsenmiştir. Bununla birlikte, Brezilya’nın Afrika’ya olan ihracatı, 12.224 milyar dolarla zirveye ulaştığında 2011’den beri düşüşe geçmiştir. Ancak Brezilya para biriminin yeni devalüasyonları, mallarını daha rekabetçi hale getirerek Brezilyalı ihracatını etkileyebilir. Brezilya’nın üretilen ürünlerin kıtaya ihraç edilmesini sürdürmesi için elinde birçok fırsat var. Brezilya ve Afrika ülkeleri, önümüzdeki yıllarda gemi nakliye güzergâhlarının sayısını artırmak, mevcut limanların ve gemilerin hava limanlarının ve bunların lojistiğinin geliştirilmesine karşılıklı ihtiyaç duyacaktır. Ayrıca Brezilya, Tarımsal Araştırma Şirketi (EMBRAPA) ile ortak işbirliği vasıtasıyla tarımsal potansiyellerini geliştirmek için Afrika ülkelerini desteklemektedir.

Diğer taraftan Batı Afrika’yı bir köprü olarak kullanarak Latin Amerika ve Avrupa arasında insan ve uyuşturucu kaçakçılığı konusunda endişeler mevcuttur. Crack-kokainin ortaya çıkması ile birlikte, Sao Paulo ve Rio de Janeiro’nun gecekondu bölgelerinde şiddet arttı. Brezilya’nın en büyük şirketi olan Petrobras’ı içeren 2016 yılındaki yolsuzluk skandalları ülkenin yatırım politikasını etkileyebilir. Sözde Lava Jato (Car Wash) operasyonunun yayılma etkisi, Brezilya şirketlerini yurtdışında yatırım yapma finansmanı etkileyebilir. Zira birçok şirketin Afrika’da ciddi miktarda yatırımları bulunuyor.

Brezilya’nın Afrika ülkeleri ile yaptığı işbirliği, Çin ya da Hindistan’ın aksine petrol sondajı ya da madencilik imtiyazları sözleşmeleriyle bağlantılı değildir. Bu bağlamda Brezilya’nın Afrika’daki rolü, kanaatimizce çok yanlış okunuyor. Brezilya, kalkınma yardımı sağlayıcı ve yoksulluğun hafifletilmesi, AIDS ile mücadele veya enerji güvenliği sağlanması gibi uluslararası alanda öncü konular üzerinde küresel liderlik göstererek küresel bir oyuncu statüsü kazanmaya çalışıyor. Brezilya siyasi ortamı (2017) şu an dengesiz. Ancak krizler gelir ve gider. Brezilya ve Afrika arasındaki bağlar güçlüdür/güçlenmeye devam edecektir. Gelişmekte olan ülkelerin herhangi birinden çok daha fazla enstrümanı bulunan Brezilya, Afrika’nın en büyük mirasını paylaşıyor.

Share.

Yazar Hakkında

Hüsamettin Aslan, İstanbul doğumludur. Aslen Malatyalı olup ilk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladı. Lisans eğitimini Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi-Kamu Yönetimi alanında tamamladı. Yüksek lisans eğitimini İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında “Brezilya’nın Anatomisi ve Lula da Silva (İşçi Partisi) Hükümeti ile R. Tayyip Erdoğan (AK Parti) Hükümetlerinin Karşılaştırılması” başlığıyla başarıyla sundu. Bu çalışma 2015 yılında 4. Sosyal Bilimler Teşvik Ödülü kapsamında Tez Dalında Bilim Kurulu tarafından birinciliğe layık görüldü. Doktora eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi ve Yakın Doğu Üniversitesi’nde aldığı derslerle sürdürmektedir. Bir süre çeşitli üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 2011-2012 yıllarında İstanbul Gelişim Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi’nde Müdür Yardımcısı olarak çalıştı. 2012 yılında Brezilya Sao Paulo Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Misafir Araştırmacı olarak bulundu. 2016-2017 yıllarında Yunus Emre Enstitüsü Brezilya Müdürü olarak Sao Paulo’da çalıştı. TRT TÜRK’te yayınlanan “Batı Trakya Türk Devleti 55 gün” belgeselinin araştırmacısı, Prof. Dr. Haluk Alkan’ın derlediği ve Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde (SDE) yayımlanan 'Latin Amerika Siyaseti Anlama Kılavuzu Brezilya, Arjantin, Meksika, Şili’ Kitabının ‘Şili’ bölümü yazarı, son olarak 15 Temmuz Yeniden Diriliş adlı eserin yazarıdır. Halihâzırda akademik çalışmalarının yanında, ulusal-uluslararası gazete, TV ve radyo programlarında Türk Dış Politikası ve Türkiye Siyaseti ile ilgili konularda analizler yapmaktadır. Günlük bir gazete olan Milat Gazetesi’nde köşe yazarlığı, birçok kamu ve özel kurum ve kişiye danışmanlık yapmaktadır. Çalışma alanları Latin Amerika, Ortadoğu ve Balkanlar, özelinde de Brezilya ve Türk Dış Politikası’dır.

Yorum Yap