Alman Sömürgesinden Bağımsızlığa: Namibya

0

2015’te Almanya Federal Meclisi’nin Ermeni diasporasının iddialarını destekler mahiyette aldığı kararlar sonrasında ülkemiz basınında çıkan bazı haberler 20. yüzyılın ilk soykırımı iddiasıyla Namibya’yı gündemimize taşıdı. Genelde Afrika ülkeleri hakkındaki bilgilerimiz ve çalışmalarımız yetersiz olduğu için bu gibi fırsatlar bilgilerimizi çoğaltmak açısından önemlidir.

Afrika kıtasının güneybatısında Atlas Okyanusu’nun kıyısında yer alan Namibya2,5 milyon nüfusa sahip, 825 bin kilometrekare büyüklüğünde bir ülkedir.Ülkenin yüzölçümüne nispetle nüfus yoğunluğu çok düşüktür.Ülke sınırları içerisinde kalan Namib Çölü ve Botsvana ile Namibya arasında kalan Kalahari çöllerinde neredeyse hiç kimse yaşamaz.Komşusu olan ülkeler ise Angola, Zambiya, Zimbabve, Botsvana ve Güney Afrika Cumhuriyeti’dir.

Başkenti Windhoek olan Namibya’nın resmi dili İngilizce ve halkının%80’i de Hristiyan’dır. Hristiyanların büyük bir kısmı 1842’den itibaren bölgede faaliyet gösteren Alman misyonerleri sebebiyle Lüteryen’dir. Nüfusun geri kalanı, büyük ölçüde yerel inanışlarını devam ettirmektedir ki bu oran %15 civarındadır. İslam ise ülkedeki geri kalan dinler arasında, son %5’lik dilimin içerisinde yer almaktadır. Tabii bu verilen rakamlar, çok kesin değildir. Zira yabancı kaynaklar kıta üzerindeki menfaatleri açısından genellikle Afrika’daki Hristiyan nüfusu fazla göstermek eğilimdedirler ki bu, verilen rakamları çoğu zaman şüpheli hâle getirmektedir.

Nüfusun %7’sini oluşturan beyazlar, sömürgecilik sürecinde bölgeye gelip yerleşen Alman, İngiliz, Portekizli ve Felemenk asıllı Afrikanerlerin soyundan gelirler. Geri kalanlar bölgenin asıl sahipleri olan Afrika kabilelerine mensuptur ki bunların oranları aşağıdaki gibidir: Ovambolar%50, Kavangolar%9, Hererolar%7, Damaralar %7, Namalar % 5 ve diğer küçük kabilelerin toplamı % 15.

Namibya’da Müslümanlar

Seküler bir ülke olan Namibya’da yönetim, halkın inançlarına pek karışmaz. Yoğun bir Hristiyan nüfusuyla birlikte %3 ilâ %7 arasında değişen oranlarla ifade edilen Müslüman nüfus da mevcuttur. Müslümanlar, genellikle Sünni mezhebinden ve Nama halkındandır. Başkent Windhoek’teki İslam Merkezi’nden İmam Ali’nin “islamonline” sitesine verdiği röportajda belirttiğine göre,bunun sebebi bölgedeki ilk siyahi Müslüman, Jacobs Salmaan Dhameer’in Nama halkından olmasıdır. Seçim komiseri olan Dhameer, 1980’de Lesoto’da İslam’la ilgili bir konferansa katılıp ardından Müslüman olmuş ve kendi halkını da İslam’a davet ederek Namalar arasında İslam’ın yayılmasını sağlamıştır. Şimdi Namibya’da resmi rakamlara göre 70.000 civarında Müslüman yaşamakta ve bu sayı her geçen gün daha da artmaktadır.Ülkedeki 12 caminin ilki 1986’da Katutura’da inşa edilmiştir.Yine başkent Windhoek ve diğer şehirlerde Müslümanların kısmen hayatını kolaylaştıracak helal et kesim yeri, gıda marketleri ve restoranları bulunmaktadır. Ancak ülke Müslümanlarının çocuklarını okutacağı İslamî bir okul veya kolejleri yoktur.

Namibya Müslümanları seslerini ancak camilerde duyurabildiklerini; çoğunluğu Hristiyan olan bir toplumda seslerini duyurabilecek imkâna ve araçlara sahip olamadıklarını çeşitli vesilelerle ifade etmektedirler.

Alman Sömürgesi’nden Bağımsızlığa

İlk defa 15. yüzyılda Avrupa kıtasından gelen Portekizlilerin yağmaladığı Namibya,19. yüzyılın son çeyreğindeki “Büyük Afrika Paylaşımı”nda Kamerun ve Togo ile beraber Almanların payına düştü (1884-1915) ve Almanlar tarafından tamamen sömürgeleştirildi (Deutsch-Südwestafrika: Alman Güney Batı Afrikası). Özellikle 1904-1909 yılları arasında Almanlar, yerli halkı köleleştirmek için yaklaşık 100 bin Namibyalıyı katletti. Bu olay ne kadar gizlenmeye çalışılsa da günümüzde Namibyalılar tarafından 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak kabul ettirilmeye çalışılmakta ve Almanlardan, soykırımı tanımaları; ardından Namibya halkından resmen özür dilemesi istenmektedir.Namibyalı Herero ve Nama kabilelerine uygulanan bu soykırımın yüzüncü yılı dolayısıyla 2004 yılında Almanya Kalkınma Yardımları Bakanı Heidemarie Wieczorek-Zeul, Namibya ziyareti sırasında basitçe bir özür dileyerek olayı kapatmak istemişse de bu Namibyalılar için yeterli değildi. Zira Almanlar soykırım uygulamakla yetinmemiş; öldürdükleri Namibyalıların kafataslarını alarak ırkçı deneyler yapmak için memleketlerine götürmüştü. Baskılar üzerine Almanya, müzelerindeki kafataslarından 20 tanesini Namibya’ya iade etti ve bazı teknik yardımlar hususunda taahhütte bulunmakla yetindi. Netice olarak bu soykırım meselesi bir süre daha Almanların başını ağrıtacak gibi görünmektedir.

Aslında burada daha sofistike ve yumuşak yöntemler kullanarak Afrika halklarını sömürgeleştiren İngiltere ile daha acımasız yöntemler uygulayan Almanya’nın günümüz politik rekabeti dolayısıyla biz, bugün bu gibi bilgilere ulaşabiliyoruz. Yoksa İngiltere’nin kıtada bulunma amacıyla Almanya’nınki arasında bir fark yoktur.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’nın Afrika’daki sömürgeleri Fransa ve İngiltere arasında paylaştırılınca Namibya, komşusu olan İngiliz sömürgesi Güney Afrika Cumhuriyeti’nin himayesi altına alındı. Güney Afrika Apartheid rejimi, ülkenin madenlerini sömürmekten başka halka faydalı hiçbir şey yapmayınca 1966 yılında alınan 2145 sayılı karar doğrultusunda Birleşmiş Milletler,1968 yılında ülkenin idaresini 11 farklı milletten oluşan bir konseye verdi.Bu karara rağmen Güney Afrika, Namibya üzerinden elini çekmemekte ısrar ediyordu. Ülkeyi ilhak etmeye çalışan Güney Afrika’ya karşı SWAPO (South West Africa People’s Organisation-Güney Batı Afrika Halk Teşkilatı) direnişe geçti. SWAPO, Namibya’nın Güney Afrika’dan ayrılıp bağımsızlığını kazanması için çalışan bir özgürlük hareketi olarak 1960 yılında kurulmuştu. Örgütün başkanı Herman ToivojaToivo idi ve ana gövdesini kuzeydeki Ovambokabilesi oluşturuyordu ki bu kabile günümüzde Namibya nüfusunun %50’sine denk gelmektedir.

1966 yılında Güney Afrika, BM’nin programına uymayıp Namibya’yı işgalden vazgeçmeyince SWAPO silahlı bir örgüte dönüştü ve kendi bünyesinden bir gerilla ordusu oluşturdu: PLAN (People’s Liberation Army of Namibia-Namibya Halk Kurtuluş Ordusu).  Güney Afrika Cumhuriyeti ordusuna karşı mücadele eden SWAPO’yu kuzey komşusu Angola’daki iktidar partisi (Angola’nın Özgürlüğü için Halk Hareketi), Sovyetler Birliği, Norveç Hükümeti ve Afrika Ulusal Konseyi destekliyordu. Gerektiğinde Angola sınırlarından geçip gerilla taktiği ile Güney Afrika birliklerine saldıran SWAPO gerillalarına karşı Güney Afrika ordusu ağır silahlarla ve uçaklarla müdahalede bulunuyor; bazen Angola topraklarını da vuruyordu.

1988’de Güney Afrika, BM planını kabul ederek SWAPO ile anlaştı ve 1989’daki ilk seçimlerde SWAPO lideri Sam Nujoma, Namibya devlet başkanı seçildi. Delegelerin birçoğunu kazanan SWAPO bağımsız Namibya’nın temellerini atacak anayasa çalışmalarına başladı. 1990 yılında anayasa çalışmaları neticelendi ve böylelikle Namibya bağımsız bir devlet oldu. Sonraki dönemlerde de SWAPO etkinliğini kaybetmedi ve özgürlük hareketinden bir iktidar partisine dönüşerek Namibya siyasetinin baş aktörü olmaya devam etti. Hâlen görevdeki Devlet Başkanı Hage Geingob,günümüzde Namibya siyasetini domine etmeyi sürdüren SWAPO partisindendir.

Elmas’ın Anavatanı Namibya’nın Ekonomisi

Namibya zengin maden yataklarına sahiptir: Elmas, kurşun, bakır, çinko, uranyum bu madenlerin başında gelir. Yerli halk daha çok büyük ve küçükbaş hayvancılıkla uğraşırken, ülke nüfusunun %12’sini oluşturan beyazlar (ve melezler) madencilik, çiftçilik ve endüstri ile geçimini sağlar. Bu da yerli halk ile beyazlar arasında büyük bir gelir uçurumu meydana getirmiştir. Balıkçılık (%25) ülke gelirleri açısından madencilikten (%60) sonra ikinci sırada yer alır. Geri kalan gelir kalemlerinin başında ise hayvancılık gelir.

Ülke içerisindeki nehirler, sulama ve elektrik üretimi için vazgeçilmezdir. Bunların en önemlisi Angola sınırlarından doğup 1000 km’den fazla bir mesafe kat edip Namibya sınırlarından Atlas Okyanusu’na dökülen Cunene (Kunene) Nehri’dir ki bu nehir üzerinde hem hidroelektrik santralleri yer alır hem de nehrin suları tarım arazilerinin sulanmasında kullanılır.

Namibya’da kişi başına düşen milli gelir pek çok Afrika ülkesinden fazla olarak 7 bin dolar civarındadır. Ancak gelir dağılımındaki adaletsizlik yüzünden Namibya halkının büyük çoğunluğu uygunsuz koşullarda yaşamaktadır. Mesela bu yıl içerisinde yaşanan kuraklık sebebiyle muhtaç duruma düşen Namibyalılara, ülkemizin önemli kuruluşlarından TİKA yardım elini uzatmış ve Kuene Bölgesi’ne 35 ton gıda malzemesi göndermiştir.Bu malzemeler, okul çocuklarına dağıtılmak üzere Namibya Eğitim Bakanlığına teslim edilmiştir.

Ülkenin ihracat kalemlerinin başında elmas gelmektedir. Namibya elması kalite açısından Angola elmasından sonra ikinci sırada gelmektedir. Güneybatıda Atlas Okyanusu’ndan 100 km kadar içeride yer alan Namib Çölü’ndeki ilk elmas madenini 1907’de Almanlar keşfetmiş ve bu tarihten sonra Namibya elmas madenleriyle anılır olmuştur. Ardından uranyum, bakır, kurşun, çinko, altın ve gümüş gibi diğer madenler de ihracat kalemleri arasına girmiştir. İthalat ise daha çok gıda maddeleri, mamul maddeler ve eşyalar, otomobil ve parçaları ile petrol ürünleri üzerinden gerçekleştirilmektedir.

Namibya ekonomisi devamlı açık vermekte, ihracat ithalatı karşılamamaktadır. 2014 yılı verilerine göre Namibya’nın dış ticaret açığı 2,5 milyar dolar seviyesindeydi ve en fazla ihracat yaptığı ülkeler sırasıyla Botsvana, Güney Afrika Cumhuriyeti, Svaziland, Güney Kore, Angola, İspanya, Bahamalar, ABD, Çin ve Zambiya oldu. İthalat yapılan ülkeler ise Güney Afrika Cumhuriyeti, Güney Kore, Çin, Bahamalar, Almanya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, ABD, Botsvana, Hindistan, Svaziland idi. Buna göre Namibya’nın dış ticaretteki en büyük partneri, komşusu Güney Afrika Cumhuriyeti’dir. Komşu ülkeler, AB ve ABD’nin dışında Çin, son yıllarda Namibya ile ticari ilişkilerini artıran önemli bir aktör olarak ortaya çıkmıştır.

Çin’in Namibya ile ilişkileri 2005 yılından sonra gelişmiştir. İlk aşamada Çin, Namibya’nın tarım ve hayvancılık politikalarına destek olarak tarım ekipmanları ve teknoloji transferinde bulunmuştur. Bunun yanısıra Çin,Namibya’da eğitim politikaları düzenleyecek bazı teknik projelere de destek olmuştur. Çin’in bu gibi sosyo-ekonomik yatırımları Namibya’da prestijini artırmış ve güçlü bir ticari ortak olarak Namibya ile ilişkilerini geliştirmesine imkân tanımıştır. Günümüzde Çin, tarımdan hayvancılığa, madencilikten enerji yatırımlarına kadar pek çok alanda Namibya’da faaliyette bulunmaktadır ve 2016 yılı itibariyle Namibya’daki yatırımlarını 6 milyar dolara ulaştırmıştır.Çin’in asıl yatırımları ise uranyum üzerinedir. Bu alanda ikinci aktör,Avustralya’dır. Elmas ve bankacılık alanları ise büyük ölçüde Güney Afrika Cumhuriyeti’nin tekeli altındadır. İngiltere ise daha çok çinko ve bakır madenlerine yatırım yapmıştır.

Brezilya, İspanya, İngiltere, Hollanda ve Amerikan yabancı sermayesinin Namibya sahillerindeki potansiyel petrol kaynaklarına yoğun ilgisi bulunmaktadır. Ayrıca Avrupalı ve Çinli şirketlerin balıkçılık sektöründe de yatırımları bulunmaktadır.

Namibya nüfusa bağlı olarak küçük iç pazara sahiptir; taşımacılık ve enerji maliyetleri yüksektir. Nitelikli iş gücüne erişim sıkıntısı bulunmaktadır. Bu dezavantajlara rağmen politik istikrar ortamı, olumlu makro-ekonomik çevre, bağımsız yargı sistemi, mülkiyet ve anlaşma haklarının korunması, kaliteli altyapı ve Güney Afrika Cumhuriyeti’ne rahat erişim gibi özelliklerle yatırımcıların ilgisini çekmektedir.

Namibya’da Yabancı Yatırım Yasası, yerli ve yabancı yatırımcılara eşit davranılmasını garanti etmektedir. Üretim sektörlerinde yabancı yatırımcılar için yatırım teşvikleri ve özel vergi teşvikleri uygulanmaktadır.

Bankacılık sektörünü ülkenin merkez bankası Bank of Namibia (BON) düzenlemektedir. BON, 2010 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nden ABSA Grubu’nun Namibya’daki Capricorn Holding’in %70 hissesini satın alma teklifini reddetmiştir. Zira Capricorn Holding ülkenin tek yerel bankası olan Bank Windhoek’in bağlı olduğu gruptur. Bu satın alma gerçekleşmiş olsaydı; ülkedeki bankacılık sektörü tamamıyla yabancı sermayenin eline geçmiş olacaktı. Zaten ülkedeki diğer tüm bankalar Güney Afrika Cumhuriyeti yatırımcılarınındır.

Yabancılar, kâr payı dağıtımında %10 oranında yerleşik olmayan paydaş vergisi ödemek zorundadır. Sermaye kazançları üzerinde ayrıca vergi bulunmaktadır; sermaye kazançları da normal gelir gibi vergilendirilmektedir.

Namibya ortak para birliğinde olduğundan 1 Namibya doları, 1 Güney Afrika Rand’ına sabitlenmiştir.

Namibya’da herhangi bir özelleştirme programı da uygulanmamaktadır.

Neler Yapılabilir?

Tüm bu bilgiler ışığında Türk yatırımcılar için Namibya, önemli bir potansiyele sahiptir. Türk devletinin, ülkenin nitelikli iş gücü ihtiyacına yönelik yapacağı eğitim desteği Namibya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesine ciddi bir katkı yapabilir. Bu minvalde resmi dili İngilizce olan Namibyalı öğrencilerin ülkemizde yüksek tahsil almaları kolaylıkla sağlanabilir ve bu alandaki teşvikler artırılabilir.

Namibya hükümeti, ülkede yabancı yatırımcıya olan ihtiyacını vurgularken, yatırımcıların yerel şirketlerle işbirliği yapmasını ve/veya ülkedeki operasyonlarında yerel iş gücü kullanılmasını beklemekte ve bu beklentisini kuvvetli bir şekilde sık sık ifade etmektedir. Zaten sahip olduğu yeraltı ve yerüstü zenginliklerden gerektiği şekilde istifade edemeyen pek çok Afrika ülkesi gibi Namibya’nın da arzusu, ülkesine gelen yabancı yatırımcıların ülkenin zenginliklerinden tek taraflı faydalanmak yerine daha insanî adımlar atmasıdır. Mesela ticari faaliyetin yanı sıra sosyal projelerle halkın hayat şartlarının düzeltilmesine; Namibya halkının üretici konuma gelmesini temin edecek teknik altyapının ve bilgilenmenin oluşturulmasına katkı sağlamak gibi. Böylelikle Namibya hükümeti, halkının refah seviyesini yükseltirken ihracatını artırarak dış ticaret açığını da kapatabilecektir.

Türkiye 1960’lı yıllardan beri Namibya’nın özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine destek vermiştir. Ancak direkt ilişkiler, 2012 yılında başkent Windhoek’te Türk Büyükelçiliği’nin açılmasıyla başlamıştır. 2014 yılında ise Türkiye-Namibya arasında ilk defa siyasi-ticari bazı antlaşmalar imzalanmıştır. Büyükelçiliğin açıldığı tarihten itibaren Türkiye ile Namibya’nın ticaret hacmi her geçen gün artmaktadır. Bu minvalde Türkiye, Namibya’dan et ve balık ürünleri ithal ederken Namibya’ya metal, hububat ve elektronik cihazlar satmaktadır.

Türkiye olarak Namibya’yla ilişkilerimizi pekiştirmek amacıyla 2017 yılı içerisinde önemli bir adım daha atılmıştır: THY ile Air Namibia (SW) arasında imzalanan kod paylaşımı anlaşması ki bu anlaşmaya göre iki ülke vatandaşları daha fazla seyahat imkânına kavuşmuş oldu. Bu anlaşma, bir sonraki aşamada direkt İstanbul-Windhoek uçuşlarının konulmasına da zemin hazırlayacaktır.

Genellikle devletler ekonomik çıkarlarını merkeze alarak Afrika ülkeleriyle ilişki geliştirirken Türkiye’nin planlı-örgütlü insanî yardımla öne çıkması Afrika insanının gönlünde her zaman yer etmektedir. Bunun ötesinde ülke olarak Namibya’yla daha samimi bir ilişki tesis edebilir ve ülke insanının kendi zenginliklerinden hak ettiği şekilde istifade etmesini temin edecek politikalara da yardımcı olabiliriz.

Share.

Yazar Hakkında

Dr. Öğr. Üyesi, Dumlupınar Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi. 1983’te Bursa’nın Karacabey ilçesinde doğdu. 2004’te Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Mezuniyetinin ardından Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı’nda arşiv personeli olarak çalışmaya başladı. Bu sırada Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı’nda son dönem Osmanlı-Türk düşünce tarihi alanında yüksek lisansa başlayıp “19. Yüzyıl Tarih Telakkileri ve Darülfünûn’da İslam Tarihi Dersleri” konulu tezini 2010’da tamamladı. 2013 yılında Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı’ndaki görevinden ayrılarak Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne araştırma görevlisi olarak atandı ve halen aynı üniversite bünyesinde öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Arşiv çalışmaları dolayısıyla tanıdığı Prof. Dr. Ahmet KAVAS’ın yönlendirmesiyle İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı’nda başladığı “Osmanlı Garp Ocaklarından Trablusgarp Eyaleti: Karamanlılar Dönemi (1711-1835)” konulu doktora tezini 2016’da başarıyla sundu. Özellikle Libya’nın (Trablusgarp) Osmanlı geçmişiyle ilgili ortak yazarlı çalışmaları bulunmaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Kuzey Afrika”, “Osmanlı Devlet Anlayışı” ve “Sömürgecilik” konuları üzerine akademik çalışmalarına devam etmektedir. Ayrıca Türk Arşivciler Derneği ile Türk-Libya Dostluk Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarına üyeliğinin yanı sıra Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu üyesidir.

Yorum Yap