Afrika’nın Ekonomik Şahlanışı

0

Çokuluslu şirketlerin hiçbir kural tanımadan Afrika’nın tüm kaynaklarını sorumsuzca tüketmek için her yolu caiz gören tavırları karşısında kıtanın yetişmiş sınırlı sayıdaki öncüleri artık bir şeyler yapabilmek için gayretlerini ortaya koyuyorlar. Adaletsiz paylaşımın yerini kıtanın mevcut hükümran güçleri mutlaka yakın zamanda ele alıp bu gidişe dur diyecekleri günler çok uzak değil. Eskiden sömürgeciler herhangi bir ülkede sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen insanı ikna ettiklerinde oranın yegâne sahibi olmakta zorlanmıyorlardı. Dünya ekonomisini yakından takip eden, eski sömürgecilerin gizemli ilişkilerini açığa çıkaran, onlara körü körüne itaat etmeyen, onlarla başabaş pazarlık yapan, eşit haklara sahip ortaklık yapan, tekel kuranlara değil, farklı işbirlikleri arayan Afrikalıları dışarıdan gelenlerin  sömürmesi kolay olmayacak.

Afrikalı milyonlarca insan işsiz, eğitimsiz, her türlü sağlık hizmetlerinden mahrum yaşarken onu oyalayacak bir takım kalkınma görünümündeki hamlelerle uyutan Çinli, Hintli, AB ve ABD’li yatırımcıların sadece kendi gelecekleri için kurdukları büyük hesapları artık uzun ömürlü olmayacak ve genelde sonuçsuz kalacak. Avrupa, Afrikasız yapamayacak. Ama Afrika, Avrupa olmadan da dünyanın gözünü üzerine çekmeye devam edecek.

Ekonomik kalkınma fırsatını 20. yüzyılın ilk yarısında Avrupa sömürgeciliği yüzünden kaçıran Afrika, 1960’lı yıllardan itibaren başına musallat olan Sovyetler Birliği belasından ise bunun 1990’lı yılların başında yıkılmasıyla kurtulup yakalayacak derken bu defa Çin’in kural tanımayan ablukası yüzünden bir türlü elde edemedi. Uluslararası camiada 21. yüzyıla ramak kala kıtada başlayan önemli kıpırdanma bir anda Asya’daki Japonya, Güney Kore, Malezya ve Çin gibi yeni bir ekonomik dev mi doğacak endişelerine sebep oldu. Kıtayı daha ne zamana kadar sömürme niyetleri varsa onu açığa vurmayan güçler büyük bir telaşa kapıldılar. Siyaseten pek çok ülkeyi yeniden bir hizaya çektiler. Mali, Sudan, Fildişi Sahili, Çad, Nijerya, Ortaafrika, Ruanda, Demokratik Kongo, Güney Sudan, Kamerun, Gine Bissau, Gambiya, Mısır ve Somali gibi ülkeler büyük iç çekişmelere/kavgalara sahne oldular. “Siz size yetemezsiniz, güvenliğini sağlayamazsınız” deyip çoğu BM şemsiyesi altında barış gücüne bağlı yabancı askerlerin korumalarına muhtaç bırakıldılar. Tüm bunların altında yatan sebep kıtayı en az elli yıl yerinden kalkamaz ve kıpırdayamaz hale sokmak için geliştirilen taktiklerdi.

Bu bir mücadele ve Afrikalı kalkınmak için eline geçen her imkânı fırsata çevirecek, onu en son değerine kadar kendi menfaatine kullanmak isteyen de akla hayale gelmez engeller çıkaracaktır. Önemli olan bir empati yaparken, yani kıta dışından birisi kendisini bir yerli yerine koyup, Afrika nasıl kalkınabilir üzerine düşünmeye ağırlık verebilmeli, aksi halde “bu insanlar nasıl olsa kalkınamaz” tarzı ifadeler ise sadece çokuluslu şirketlerin büyük bir ustalıkla fotoğraf karelerine yansıttıkları resimlerle desteklenip geleceği karartmaya hizmet etmektedir.

Afrika 15 Senedir Kalkınıyor

Tüm engellere rağmen Afrika kalkınıyor. Çünkü artık onu kalkındıracak öz çocukları yetişti. Bunlardan birisi de BM Kalkınma Programı Afrika Bölge Bürosu Müdürü Abdoulaye Mar Dieyeolup kendisi ile 13 Haziran 2017 günü “AfriqueRenouveau” için yapılan “Afrika Dünya Ekonomisinin Merkezi’nde/L’Afriqueaucentre de l’économiemondiale” başlıklı röportajda konu farklı boyutlarıyla ele alınmış. Onun ifadelerinden hareketlerde birçok tespitte bulunmak mümkündür.

Dünyayı tanıyan, kendi kıtası için bütün vaktini, maddi imkânlarını seferber eden on binlerce beyin artık faal durumda. 2015 yılında “Afrika’nın Uluslararası Alanda Ortaya Çıkışı” ile ilgili toplantıların ilki tertiplendiğindekıtanın mevcut durumunun değerlendirilmesi yapılmış, kıtanın son 15 yılda hızla yükselen kalkınma hamlesi ortada iken farklı ülkelerden alınan hammadde kaynaklarına ödenen ücretler düşürülerek büyük bir darbe vuruldu. Dahası dünya finans çevrelerinde yaşanan anlık hareketlikler ve genel anlamda gelişmiş ülkelerde kalkınma ortalamasının en düşük seviyede seyretmesinin de etkisiyle kıta ülkelerindeki müspet hareketlilik büyük sıkıntıya girmişti.

Afrika kalkınma yolunda yakaladığı yükselişi mutlaka sürdürmeliydi ve bunun için 2017 yılı Mart ayında bu konuyu tekrar almak üzere Dünya Bankası, Afrika Kalkınma Bankası ve BM Kalkınma Programı öncülüğünde Fildişi Sahili’nin Abidjan şehrinde ikinci konferans toplandı. Genel değerlendirme açısından kıtadaki son 15 yılın kalkınma hızının %5 seviyesinde olduğu biliniyordu. 2000 yılına gelindiğinde tüm sömürgecilerin içinde en eskileri (Fransa, İngiltere, İspanya, Belçika, Portekiz, İtalya ve Almanya), yenileri (Rusya, Çin ve Hindistan), hatta yepyenileri (ABD, AB’nin geçmişte Afrika’da sömürge kurmayan birçok üye ülkesi, Japonya, Güney Kore, bazı zengin körfez ülkeleri) arasında ciddi fark olmaksızın hepsinin nazarında hiçbir gelecek vaat etmeyen bir kıta ile karşı karşıya idi. Uluslararası medya kuruluşları da meseleye bu açıdan bakıyor ve haber üstüne haber yapıyorlardı.

Ne var ki aradan geçen on küsur senede Afrika’ya vurmaya çalıştıkları parangalar tutmadı, kıtada ekonomik kalkınma hızında düşüş olsa da farklı coğrafyalarında artış durmadan devam etti. Bu sefer kalkınma hızı, fakirliğin azalması ve en önemlisi insan kaynaklarındaki artış dikkatlerden kaçmadığı için “Afrika’nın İlerleyişi” gizlenemedi ve daha yakından takibe alındı. ABD, Almanya’dan takip ettiği kıtanın güvenliğini bizzat farklı ülkelere üs kurarak yakın takibe aldı. Dünya Afrika’nın nabzını bu kadar yakından takip ederken kıta devlet adamları mutlaka harekete geçip kendi geleceklerini bizzat takip etme, durum tespiti yapma ve geleceğe daha emin şekilde ilerleme planları yapıyorlar.

Kalkınmada Afrika tek başına buyruk değil, küresel düzenden kırılgan hassas yapısı sebebiyle daha çabuk etkileniyor, birçok ülke ciddi ekonomik kriz safhasına geçebiliyor. 2000-2015 arasındaki 15 yıllık ortalamasındaki %5’lik artış 2016-2012 arasında ise ortalama %2-3 arasında seyretse de bu durum umutsuzluk anlamına gelmemektedir. Zira Etyopya, Tanzanya, Uganda gibi ülkeler zaman zaman %5’in üzerinde bir kalkınma hızı yakalayabildiler. Petrol fiyatları bilinçli şekilde aşağı çekilince bundan en fazla etkilenenler kalkınma hamlelerini hammadde kaynaklarına göre hedefleyen Angola, Çad, Ekvator Ginesi, Gabon, Nijerya ve Sudan gibi ülkeleri zora soktu. Güney Sudan, Ortaafrika Cumhuriyeti, Libya, Mali gibi ülkeler ise iç karışıklıklar sebebiyle oldukça sıkıntılı bir dönemden geçiyorlar.

Yerli Malı Tüketmenin Zarureti

Fildişi Sahili devlet başkanı Alassane Ouattara’nın Dünya Bankasının eski yöneticilerinden olması sebebiyle ülkesindeki iç karışıklığı tamamen ortadan kaldıramamış bile olsa azalttığı için ekonomik kalkınma hızı ikili rakamları bile görebildi. Son yılların en öne çıkan ülkeleri arasında Senegal ve Ruanda’da da %6’yı aşmak mümkün oldu. Bu ülkelerde dış yatırım imkânları sağlandıkça bu artış müspet bir doğrultuda devam edecektir. Ülkelerin ürettikleri değişik ürünlerin kendi iç piyasalarında belli bir işlemden geçerek değerlerinin artırılması sayesinde ekonomiye katkıları daha fazla olacaktır. Sudan ve Çad’da elde edilen “arap zamkı” iç piyasada yarım doları bile bulmayan bir değerde iken dış piyasaya hammadde halinde çıktıktan sonra değeri tam mamul hale geldiğinde 100 kat artabilmektedir. Aynı durum kakao için de geçerli, Fildişi Sahili bu üründen iç piyasada en fazla değerinin onda bir veya ikisi kadar istifade ederken dış piyasada değeri pazarlayıcısına sekiz kat daha fazla fırsat vermektedir.

Kıta ülkeleri sömürgecilikle beraber sadece hammadde kaynakları yok pahasına tüketilen, iç piyasasının ihtiyacını dahi dışarı gidip mamul hale gelerek dönen bu kaynaklara aşırı ödemelerde bulunan konuma düşürüldü. Ülkelerin kendi ekonomileri ve birbirleri ile irtibatı kolay bölge ülkelerinin müşterek ekonomileri çok daralmış durumda, bir an evvel toplumların yerli malı tüketme alışkanlığı kazanmaları gerekiyor. Bu yapılmadığı takdirde ne insan gücü değerlendirilmiş olacak, ne de hammadde kaynaklarından elde edilebilecek azami istifade sağlanabilecektir.

Kısacası artık ülkeler kendi milli ekonomilerini rahatlatacak tedbirlere yönelmede ısrarcı olmalıdırlar. Bu atılım öncelikle resmi kurumlar ile başlatılmalı ve bunlar yerinde temin edebilecekleri ihtiyaç malzemelerini ithal etme konusunda fazla istekli olmamalıdırlar. Yerinde üretime verilecek destek sayesinde bu hem içeride üretime fırsat verecek, hem de finansman olabildiği kadar içeride tutulacaktır. Bunda başarılı olan ülkeler var ve mesela Nijerya Çad Gölü havzasında belli alanlardaki üretimi sayesinde iç piyasaya epeyce yerel mal verebilmektedir.

Bölgesel Ekonomik İşbirlikleri Afrika Kalkınmasında Kilit Etkinliğe Sahip

Bölgesel ekonomik işbirliği imkânlarının önündeki engeller kaldırıldığı takdirde kıta içi ülkeler arası %10’un az üzerindeki karşılıklı alış veriş oranının ciddi oranda artırılması gerekiyor. Afrika’nın her yıl onlarca milyar dolar parası finans sektöründeki aksaklıklar yüzünden kayıtdışı yabancı ülkelere gidebilmektedir. Birçok ülke yerel alanlarda yatırım yapacak parası olduğu halde bunu gereği gibi kullanamamaktadır. Kadınların istihdamında farklı devlet destekleri olursa ekonomiye ciddi katkı sağlayacakları herkesçe kabul görmektedir. Farklı iş kollarında bilhassa kadınların üretime katkıları yönünde öneriler uygulanırsa kalkınma için ciddi değer oluşturacaktır. Afrika’da bilhassa küçük ölçekli kalkınmaya yönelik işletmelerde birçok kıta ülkesinde kadınlardan ciddi oranda istifade edilecektir.

Dünya ekonomisinde dalgalanmalar sebebiyle Çin ve Hindistan dışında Türkiye, Brezilya gibi pek çok ülke Afrika’ya daha fazla yönelmektedir. Sahra-Sahel bölgesindeBoko Haram ve benzeri terör yapılanmaları, Büyük Göller Bölgesindeki Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Burundi’deki gibi iç çatışmalar ile Afrika Boynuzunda bilhassa Somali’de iç barış sağlandığı takdirde kıta son 20 yılın en fazla kalkınan Çin devletinden daha hızlı kalkınma gücüne sahip olacaktır. Zira insan kapasitesi daha genç, dayanıklı ve sağlam, hammaddeyi ücret vererek dışarıdan alan olmaması kendisine büyük bir katkı vermek suretiyle bu kıta dünyanın ekonomik merkezinde yer alacağı başarıyı kısa zamanda yakalayabilecektir.

 

 

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yorum Yap