Afrika’dan Kaç(ırıl)an Paralar: Yasa dışı Fon Akışları

0

Vergi kaçakçılığı, kara para aklama ve yurt dışına fon kaçırma gibi finansal suçlar bu çağda ülkeler için son derece hassas ve önemli konulardır. Literatürde illegal para akışı (IFF) olarak tanımlanan bu olgu ülkelerin kamu maliyesine büyük zararlar vererek ekonomilerini ciddi bir şekilde etkilemektedir. Devletler bu fon kaybını önlemek için çeşitli reformlar ve yasalar hayata geçirerek bazen başka devletlerle işbirliği halinde hareket ederek bu sorunla mücadele etmektedirler. İllegal para akışları sorunu tamamen çözülmüş olmasa da, AB ülkeleri ve ABD gibi büyük ekonomilerde alınan büyük önlemler neticesinde bu tür finansal suçlar minimum düzeye indirilmiştir. Ne var ki Afrika’da bu probleme halen aynı ciddiyetle yaklaşılmamaktadır. Yıllarca vergi ve fon kaçakçılığı problemleriyle karşı karşıya kalan Afrika ülkeleri bu durumu ya görmezden gelmiş ya da problemi ortadan kaldırmakta operasyonel manada yetersiz kalmıştır. Sadece 1970-2010 yılları arasında Afrika’dan 1 trilyon 300 milyar ABD doları tutarında illegal para çıkışının gerçekleştiği tahmin ediliyor.[1] Bu rakam Afrika’ya yapılan resmi kalkınma yardımlarından daha fazladır.[2] Kıta uzun süredir devam eden siyasi ve teknik nedenlerden ötürü bu probleme karşı savunmasız kalmıştır. Bu kayıp, zaten zayıf olan ülke ekonomilerini derinden etkilemektedir. Yoksulluğun yüksek olduğu, sanayinin yetersiz kaldığı, kalkınma ve büyüme sorunlarının yaşandığı, altyapı yatırımlarının büyük oranda dış kaynaklardan yapıldığı ve kalkınma için finansmana ihtiyaç duyulan Afrika ülkeleri için illegal para akışları ile mücadele etmek büyük önem arz eden bir meseledir. Son yıllarda Afrika’dan kaçırılan paralar gerek Afrika Birliği’nde gerek uluslararası kuruluşlarda gerekse STK’larda ciddi ses getirdi ve devletlerin gündemine oturdu. İllegal para akışını durdurmak için bazı Afrika ülkeleri tarafından önemli adımlar atılmış ve bu süreçte Afrika Birliği de rehberlik görevi üstlenmiştir.

Çok Uluslu Şirketler ve İllegal Para Akışına Etkileri

Her yıl Afrika’dan kaçırılan büyük meblağların kaynağı biraz araştırıldığında, ağırlıklı olarak madencilik sektöründe faaliyet gösteren çok uluslu şirketlerin bu konuda faal oldukları görülmektedir. Maden şirketleri kıtada illegal para akışının % 65’ini gerçekleştirmektedir.[3] Bu şirketler yasal düzenlemelerdeki açıklardan yararlanarak ve yenilikçi yöntemler ve hilelerle Afrika ülkelerinden milyarlarca dolarlık vergi kaçırmayı ve illegal yollardan kıta dışına fon çıkarmayı becermektedirler. En bilenen yöntemlerden biri, gümrükte sahte faturalar göstermektir. Şirketler, naylon faturalarla ithalatta fiyatları çok düşük göstererek gümrük vergileri ödemekten kaçınmaktadırlar. İhracatta ise benzer yöntemle, ihraç edilen malın fiyat aşırı yüksek gösterilerek fon yurtdışına aktarılmaktadır, üstelik bazı durumlarda KDV iadesi bile alınabilmektedir. Sahte faturaların yanı sıra transfer fiyatlandırması ile de şirketler yıl sonunda vergi yükünü azaltmak için yurtdışında yerleşik ortaklıkları ya da şubelerine, genelde vergi cennetlerinde ya da şirketin genel merkezi olduğu ülkelerde, fon transferi yapmaktadırlar. Yukarıda bahsi gecen ihracatta naylon faturalar yine yurtdışında yerleşik şirketin şubesi ya da genel merkezine fonlar aktarmak amacıyla da yapılmaktadır. Bölgede vergi ve fon kaçakçılığı başlı başına dev bir sektör haline gelmiştir. Son zamanlarda Oxfam, Global Financial Integrity, Afrika Birliği, Birleşmiş Milletler, OECD gibi kuruluşlar tarafından Afrika’da illegal para akışları ile ilgili raporlar yayımlamaktadırlar. Bunun sonucunda bazı şirketler ifşa edilmiş ve haklarında davalar açılmıştır. 2016 yılında Panama Papers belgelerinin sızmasıyla beraber Afrika’dan vergi cennetlerine para kaçıran şirketler de nasibini almıştır. Buna rağmen bu para akışlarındaki tüm aktörlerin hala tam manasıyla tespit edil(e)mediklerine inanılmaktadır.

Dünya madencilik sektöründe en büyük şirketlerden biri olan ve Afrika’nın 10’dan fazla ülkesinde faaliyet gösteren İsviçre merkezli Glencore vergi kaçırma skandallarıyla gündeme sık sık gelmektedir. Bu şirket, bakır üretiminde dünyada 7. sırada olan Zambiya’da bakır üretimi gerçekleştirmektedir. 2012 yıllında 824.976 ton bakır üretimi gerçekleştirmiştir. O yılın bakır fiyatıyla (11 Ocak 2012’de ton fiyatı 7.689,50 ABD dolarıdır) kaba bir hesap yapıldığında ülkeden dünya pazarına ihraç edilen bakırın yaratacağı brüt gelir 6,34 milyar doların üzerindedir. Şirketlerin kazançlarından alınan kurumlar vergisi % 35 civarında olduğu Zambiya’da 2012 yılında bakır üretiminden elde edilen vergi geliri toplam vergi gelirleri içindeki payı sadece % 2 ki bu oran 73,5 milyon dolara tekabül etmektedir.[4] Başka bir ifade ile 2012’de Zambiya’nın ürettiği yaklaşık 6,34 milyar ABD doları değerindeki bakırdan sadece 73,5 milyon ABD doları vergi olarak devlet hazinesine girmiştir ki bu oran, toplamdaki oranın sadece ama sadece % 1,16’lık payıdır.

Diğer bir örnek, Çad’da petrol çıkartan Esso/Petronas/Chevron konsorsiyumunun, 2003’ten 2013’e kadar vergileri eksik ödediği gerçeğinin gün yüzüne çıkmasıdır. Çad hükümeti 2013’te Encemine Mahkemesi’nde konsorsiyuma dava açtı ve 2016’da adliye, konsorsiyumun hükümete 735 milyon dolar ödemesine karar verdi.[5]    Uganda’da buna benzer şekilde 2010 yılında İngiltere merkezli petrol şirketi Heritage Oil PLC, Albert Gölü’nde işlediği petrol bloklarındaki payının yarısı 1,45 milyar ABD dolarına Tullow Oil PLC’e devrederken ödemesi gereken % 30’luk vergiyi ödememek için teşebbüste bulundu. Uganda Gelir İdaresi’nin işlem bedeli olan 1,45 milyar doları vergilendirme kararına itiraz etti. Fakat Uganda hükümeti, Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu hakemliğinde Londra adliyesinde dava açtı ve 2013’te Oil Heritage’ın Uganda’ya 434 milyon ABD doları ödemesine karar verildi.[6] Bu tür örnekler maalesef saymakla bitmez. Bunlar Afrika’dan fonların yasa dışı olarak nasıl aktarıldığını ziyadesiyle anlatmaktadır. Yukarıdaki gibi, birkaç istisna hariç genelde Afrika ülkelerinin kaybettiği vergiler fark edilse bile hiç sorulmuyor. Çünkü bu çok uluslu şirketler büyük rüşvet ağları kurarak devlet adamları ve bürokratların sessizliğini satın almaktadırlar.

Yerel Dinamiklerin Sorumluluk Payı

Her yıl Afrika ülkelerine milyarca dolar kaybettiren sadece yabancı şirketler değildir. Büyük kısmı çok uluslu şirketlerden kaynaklansa da başka faktörler de mevcuttur. Endojen faktör de bu konuda göz ardı edilmeyecek şekilde sorumlulukları vardır. Başta yolsuzluk olmak üzere kayıt dışı ekonomi, terör, uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı gibi faktörler de illegal para akışını beslemektedir. Temel olarak illegal yollardan kazanç elde edenler (rüşvet suçu, zimmet suçu, uyuşturucu vs.) ya da vergi ödemekten kaçınmak istemeyenler, paraları devletten saklamak için kıta dışına gönderme yöntemine başvurmaktadırlar. Çoğu zaman Kanada, Singapur, Avrupa ülkeleri, Körfez ülkeleri ve vergi cenneti ülkelerinde paralar saklanıyor. Orada genelde gayrimenkul yatırımlara dönüşüyor bazen de lüks tüketim ve sanat eserlerine de yatırılıyor. Daha önce değinildiği gibi devletlerin bazı üst düzey bürokratları, siyasiler, yüksek rütbeli askerler, şirket yöneticileri ve iş adamları bununla doğrudan ilişkilidirler ve illegal para akışının merkezinde yer almaktadırlar.

2017’de Batı Afrika’nın en önemli iş adamlarından biri ve ülkesinde son cumhurbaşkanlık seçiminde aday olan Beninli Sébastien Ajavon’un, vergi ve uyuşturucu kaçaklığı yaptığı iddia edildi ve bu haber Afrika basınında ses getirdi. Farklı sektörde faaliyet gösteren şirketleri olan iş adamının, bunların aracılığıyla 2014, 2015 ve 2016’de vergi cenneti ülkelerine para kaçırdığı Vergi Genel Müdürlüğü tarafından ispat edilmiş ve 167 milyar CFA frangı (254 Milyon Euro) ödemesine hükmedilmiştir.[7]

Para kaçırmada devlet başkanları ve yakınları da bazen ana rolü oynamaktadırlar. Bunlardan Nijerya’nın eski Cumhurbaşkanı Sani Abacha (1993-1998), Tunus’un eski Cumhurbaşkanı Ben Ali (1989–2011) ve ailesi, Gabon’nun eski Cumhurbaşkanı Oumar Bongo (1967-2009) ile ailesi ve Ekvator Ginesi’nin Cumhurbaşkanı (1979- …) Teodoro Obiang Nguema ile ailesi örnek olarak verilebilir. Saydığımız isimler kıta dışındaki varlıklarıyla Afrika’da gündemden düşmüyorlar. Nijerya’yı 5 yıl yöneten Sani Abacha, onun iktidarı dönemde yaklaşık 2,2 milyar ABD dolarını, merkez bankası ve diğer devlet kurumlarına baskı yaparak dünyanın farklı yerlerine aktardığı bilinmektedir. Jersey Adası’nda bulunan offshore şirketler aracıyla en büyük kısmı İsviçre’de (800 milyon ABD doları) olmak üzere ABD, Fransa, İrlanda ve İngiltere gibi ülkelerde büyük meblağlar saklamıştır.[8] 2012’den itibaren bu fonları Nijerya’ya geri döndürmek için devlet ciddi adım atmış ve bazı ülkelerde takip edilen sıkı yasal işlemlerin sonucunda bankalarda bulunan paralar dondurulmuştur. Nijerya hükümeti, bu fonları geri alamamıştır fakat bu konuda görüşmelerini sürdürmekte ve paranın saklandığı ülkelerle anlaşmaya çabalamaktadır.

Peki, Bu Tür Yasa dışı Eylemler Neden Bu Kadar Kolay?

Afrika ülkelerinden bu büyük para miktarları nasıl kolay bir şekilde çıkartılabiliyor? Ya da devletler nasıl böyle yasa dışı para akışlarına engel ol(a)mıyor? Bu soruya farklı cevaplar bulmak mümkündür. Bir kere bölgedeki ülkelerde devlet kurumlarının kurumsal kimliği zayıftır. Zira birçok ülkede vergi denetimi düzgün bir şekilde yapılmıyor ve vergi idarelerinde rüşvet sıradan bir olay olmuştur. Vergi ve gümrükle ilgili yetkin uzmanların sayısı azdır. Teknolojik anlamda da finansal suçları ile mücadele edebilecek kadar donanımlı ekipler yok denecek kadar azdır. Ülkelerin çoğu, devlet kamu gelirleri bazında özellikle vergilerin kaydı ve takip edilebilirliğini sağlayacak elektronik sistemlere yeni geçmiştir.

Finans sektörü ve özellikle para piyasasının fazla gelişmemiş olması, finansal ürünlerin çeşitlendirilmemiş olması kıta için ayrı dezavantajdır. Batı ve Kuzey Afrika bölgelerinin dışında sermaye piyasaları gelişmiş değildir. Bu durum hem devletlerin bütçe açıklarını kapatmak noktasında borçlanma araçlarını ellerinden alıyor hem de yatırımcıların Afrika ülkelerinde kazançlı yatırım yapmalarına yeterli imkânı sunmuyor. Dolayısıyla yasal ya da yasa dışı olarak fonların sermaye piyasaları gelişmiş ve yüksek kazanç vaat eden Batı ülkelerine kaçışı devam etmektedir.  Bunun yanı sıra bu sektörü düzenleyen ve denetleyen bağımsız kurumlar, az ve genelde etkin değildir. Çoğu ülke veya bölgede bu görevi Merkez Bankaları üstlenmektedir. Merkez Bankaları ise zaman zaman siyasi iktidarın baskısı ve etkisi altında kaldığı için görevini düzgün olarak yerine getirmekte aciz kalabiliyor. Sani Abacha zamanındaki Nijerya’nın durumu, bu konuda güzel bir örnek teşkil etmektedir.

Teknik ve teknolojik yetersizliklerin yanı sıra ülkelerin yasal düzenlemeleri ve mevduatlarda da birçok açık bulunmaktadır. Probleme çözüm olacak yasalar üretilmiyor ve yasaları ihlal eden bankalar da ağır cezalar almıyor.  Para ve sermaye hareketliliğiyle ilgili yasal düzenlemelerin yetersizliği, bu tür finansal suçları daha da teşvik etmektedir. Bir yandan para kaçıran çok uluslu şirket, sofistike yöntemler ve tecrübeli finans uzmanları istihdam etmekle devletlerin onlarla mücadele etmesini daha da zorlaştırmaktadır. Doğru yasal düzenlemeler ve yasaları ihlal edenleri cezalandıracak bir sistem olmadığı halde vergi kaçırmak isteyen veya yurtdışına fon kaçırmak isteyenler kolayca yapmaya devam edecektir.

Batılı bankacılık grupları yakın bir tarihe kadar Afrika’da sektörün lideri konumundaydılar. Gelir ve aktiflik bakımından ilk sıralardaki yerlerini kaybetmiş olsalar da halen kıtada bankaların % 60’ı Batı sermayeli bankalardır ve etkinliklerini halen korumaktadırlar.[9] Durum böyle olunca Batılı şirketler bu bankalar aracılığıyla Batı’ya ya da herhangi bir vergi cenneti ülkeye rahatça fon aktarabilmektedirler.

Ülke Ekonomileri Üzerindeki Etkisi

Yasa dışı fon akışları, Afrika’nın kalkınması ve sosyal yapısının üzerinde çok yıkıcı etkiler bırakmaktadır. Ülkelerden çıkan paralardan dolayı, yaratılan servetlerinden kıta yeterince istifade etmemektedir. Dolayısıyla ilk olarak kamu maliyeleri darbe almaktadır. GFI’nin 2019’da yayınlanan bir raporuna göre ülkelerin sınırlarından çıkan her 1 doların yaklaşık % 20’si ithalat/ithalatta gümrük vergisi ya da şirketlerden kurumlar vergisi olarak devlet hazinesine girebilirdi.[10] Bu % 20’lik oran bile milyar dolarlar etmektedir. Fakat durum tam tersi olunca devlet bütçeleri sürekli açık vermektedir. Bu para çıkışı, diğer yandan da ödemeler bilançosunda dengesizliklerin oluşmasına neden olacaktır. Bu şekilde uzun vadede devletleri daraltıcı para ve maliye politikaları izlenmeye zorlayacaktır. Bu şekilde günümüzde olduğu gibi düşük büyüme oranlarıyla ekonomiler darboğaza girecektir.

Yatırımlara gelince, şu an olduğu gibi devletler kendi imkânlarıyla alt ve üst yapı yatırımları, sağlık ve eğitim yatırımları ve hatta yeni iş imkânları yaratmaları güç olmaktır. Durumu telafi etmek için Afrika ülkeleri dış kaynaklara başvurmak zorunda kalmaktadırlar. Bunlar neredeyse tamamını borçlarla oluşturmakta ve ekonomileri daha da kötüye götürmektedir. Çin başta olmak üzere küresel güçlerin son zamanlardaki kıtada önemli altyapı yatırımlarının olması ve güttüğü “borçlandırma politikaları”nın kaynağı, şimdiye kadar anlattıklarımızda saklıdır. Durum böyleyken bölgede işsizlik özellikle gençlerin işsizliği, eğitim ve terör gibi sorunlarla mücadeleyi daha çıkmaz bir hale dönüştürmektedir.

Kamu yatırımlarının yanında özel yatırımları da eksik kapasite ile ilerlemektedir. 2012’de yapılan bazı tahminlere göre Afrika böyle bir kayıp yaşamamış olsaydı sermaye stoğunda % 60 ve kişi başına milli gelirinde % 15 gibi bir artış olacaktı. Aynı şekilde yurtiçi yatırımların milli gelire oranı % 19’dan % 30’a kadar artış gösterecekti. Üretim ve büyümenin temel belirleyicilerinden olan yatırım da azalınca ekonomiden fazla performans beklenmemesi gerekmektedir. Dolayısıyla refah düzeyinin artışı yavaşlamakta ve ekonomiler potansiyel gelişmelerinden daha da uzaklaşmaktadır.  Bunun yoksulluk üzerinde etkisi olduğu gibi kıtada terör, suç ve göç gibi sosyal problemlerin büyümesine de yol açabilme potansiyeli vardır.[11]

Sonuç Yerine

Afrika’nın zengin ve Afrikalıların fakir olma nedenini açıklamak için birden fazla görüş bulunmaktadır. Eğitim seviyesinin düşük olması bazen silahlı çatışmalarla açıklanmaktadır. Bunlar yanlış olmamakla birlikte hepsinin ana nedeni, kıtada gerçekleştirilen illegal para akışlarıdır. Uzun zamandır “adeta bereket fışkıran” kıtadan çıkartılan yeraltı zenginlikleri yasal ya da yasa dışı olarak gelişmiş ülkelere aktarılmaktadır. Büyük miktarda para söz konusudur. Net veriler bulunmamakta ve vergi cennetlerindeki bankalarda gizlilik ilkesi nedeni ile bu kayıp net olarak bilinmemektedir. Fakat tahminlerden çıkan rakamlar yüksektir. O kadar yüksektir ki kıtaya yapılan kalkınma yardımlarından daha da büyüktür. İşin özü, Afrikalılar zenginliklerinden mahrum bırakılıyor, fakirleştiriliyor ve fakir kalmalarının devamı sağlanıyor. Bu yaşananların altında eski sömürgeci güçlerin yerine geçen Batılı çok uluslu şirketler ve yerel işbirlikçileri yatmaktadır. Bunlar suhûletle kıtanın herhangi bir noktasından, hedefledikleri bir dünya noktasına istedikleri şekilde para aktarmaktadırlar.

Bunu engellemek için büyük çaba sarf etmek ve politik bir irade ortaya koymak gerekmektedir. İşin büyük kısmı Afrika ülkelerine düşmektedir. Maalesef ki birkaç istisna hariç çoğu ülkede bu iradeyi görmek mümkün değildir. Bu nedenle kıtadan bu fon akışlarında aracılık eden temel dinamiklerden yolsuzluk başta olmak üzere terör, uyuşturucu ticareti, kaçakçılık gibi araçlarla mücadele edilmesi gerekmektedir. Bu fon kaybının zamanında tespiti, takibi ve yapanlara ceza vermek için güçlü kurumlar kurulması ve etkin yasal önlemlerin alınması gerekmektedir. Ülkeler bazındaki çabalar gerekli fakat tek başına yetmiyor. Şuan Afrika Birliği çatısı altında yapıldığı gibi ülkeler işbirliği içinde ve daha koordineli bir şekilde hareket etmelidirler. Halbuki Afrika’dan çıkan fonların tamamının gittiği gelişmiş, vergi cenneti ülkeler ile ortak hareket edilmediği sürece bu illegal para akışının vanasını kesmek zordur. Bu problemle acilen mücadele etmek gerekiyor. Çünkü bu sayede Afrika tekrardan dönüştürülüyor ve yeni sömürgeciliğin modern araçları ihdas ediliyor. Afrika bu kez legal, herkesin işbirliğiyle ve dünyanın gözünün önünde kolonyal dönemden daha büyük bir soygunla karşı karşıyadır.

DİPNOTLAR

[1] Ndikumana, L. (2016). Causes and effects of capital flight from Africa: lessons from case studies. African Development Review28(S1), 2-7.

[2] Addisstandard. “News: Illicit Financial Flows Transferred across Africa Amount to a Staggering Loss of US$100 Billion Annually”. Addis Standard (blog), 15 Mayıs 2018. http://addisstandard.com/news-illicit-financial-flows-transferred-across-africa-amount-to-a-staggering-loss-of-us100-billion-annually/.

[3] Cheikh Sidya. “Les industries extractives principales sources des ‘flux financiers illicites’”. Le 360 Afrique, 17 Mart 2016.   http://afrique.le360.ma/autres-pays/economie/2016/03/17/944-les-industries-extractives-principales-sources-des-flux-financiers-illicites-944.

[4] “Production de cuivre par pays 2018 | Statistique”. Statista. Erişim 20 Haziran 2019. https://fr.statista.com/statistiques/565205/production-de-cuivre-dans-les-principaux-pays/; Marion Douet. “Evasion fiscale : plus de 40 milliards de dollars de taxes échappent chaque année à l’Afrique”, 16 Ekim 2017. https://www.lemonde.fr/economie/article/2017/10/16/evasion-fiscale-plus-de-40-milliards-de-dollars-de-taxes-echappent-chaque-annee-a-l-afrique_5201604_3234.html; “Zambie – Taux d’impôts des sociétés”. Erişim 20 Haziran 2019. https://fr.tradingeconomics.com/zambia/corporate-tax-rate; Christophe Le Bec. “Zambie – RD Congo : frères ennemis du cuivre”. JeuneAfrique.com, 27 Şubat 2013. https://www.jeuneafrique.com/21930/economie/zambie-rd-congo-fr-res-ennemis-du-cuivre/; World Bank Group, Erişim 20 Hazıran 2019. https://data.worldbank.org/indicator/.

[5]  “Tchad: des majors pétrolières condamnées à de très lourdes amendes – Afp”. Tchadactuel (blog).   Erişim 23 Temmuz 2019. http://www.tchadactuel.com/?p=14397.

[6] “UPDATE 2-Uganda and Heritage Oil Face off in Tax Dispute”. Reuters, 04 Nisan 2013. https://www.reuters.com/article/uganda-oil-idUSL5N0CR10720130404.

[7] “Bénin: l’homme d’affaires Sébastien Ajavon accusé d’évasion fiscale”. FIGARO, 25 Ağustos 2017. http://www.lefigaro.fr/flash-eco/2017/08/25/97002-20170825FILWWW00311-benin-l-homme-d-affaires-sebastien-ajavon-accuse-d-evasion-fiscale.php

[8] “Sani Abacha : la fortune d’outre-tombe”. JeuneAfrique.com (blog), 11 Ağustos 2014. https://www.jeuneafrique.com/47199/politique/sani-abacha-la-fortune-d-outre-tombe/.

[9] “Le système financier dans les pays africains favorise-t-il la fuite des capitaux ?” L’Afrique des Idées (blog), 02 Mart 2015. http://www.lafriquedesidees.org/le-systeme-financier-dans-les-pays-africains-favorise-t-il-la-fuite-des-capitaux/.

[10] Global Financial Integrity. “Illicit Financial Flows to and from 148 Developing Countries: 2006-2015”. Erişim 05 Mayıs 2019. https://www.gfintegrity.org/report/2019-iff-update/.

[11] “ffi_rapport_francais_fr.pdf”. Erişim 03 Mayıs 2019, https://www.un.org/africarenewal/sites/www.un.org.africarenewal/files/ffi_rapport_francais_fr.pdf

Share.

Yazar Hakkında

Nassir Mahamat Adoum Doutoum, 1995 yılında Encemine-Çad’da doğdu. İlköğretimi Encemine’de, liseyi ise Bamako-Mali’de başlayıp Encemine’de tamamladı. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisat bölümden 2018 yılında mezun oldu. 2018-2019 eğitim-öğretim yılında İstanbul Medeniyet Üniversitesi İktisat Anabilim dalında tezli yüksek lisans eğitimine başlamıştır. Arapça, Mabaca ve İngilizce’nin yanı sıra Fransızca ve Türkçe’yi ileri seviyede bilmektedir. İlgi duyduğu alanlar İslami bankacılık, iktisadi kalkınma ile uluslararası ticarettir.

Yorum Yap