Afrika’da Yeni Paradigmalar: Bağımsız Afrika Kiliseleri

0

Bugün dünya genelinde insanların büyük çoğunluğu Hıristiyanlığı düşündüğü zaman, Batı veya ona ait bir din akıllarına gelmektedir. Fakat durup geriye bakıldığı zaman görülür ki Hıristiyanlığın doğduğu ve yeşerdiği yer günümüzde Filistin havzasını içine alan Orta Doğu’dur. Hıristiyanlığın Batı’ya geçmesi ve yaygın hale gelmesi daha sonralara tekabül etmektedir. Afrika, bu açıdan Hıristiyanlık ile Avrupa’dan daha önce tanışmıştır. Ancak yine de hiçbir bölge ve kıta – Kudüs, Suriye ve Anadolu bölgeleri dâhil – Hıristiyanlığı Batı kadar benimsememiştir. Hıristiyanlık Batı’nın tek dini olmuş ve Batı onun taşıyıcılığını üstlenmiştir.

Din, dil, kültür, yer altı ve üstü zenginlikleri gibi her alanda sömürüye maruz kalan Afrika, yüzyıllar boyunca kendisini kolonyal güçlerden kurtarmaya çalışarak bağımsızlığını kazanmak isteyen bir kıtadır. Nihayetinde, yirminci yüzyılda başlayan milliyetçilik hareketleri ile Afrika’daki birçok ülke fiili sömürgecilikten kurtulabilmiş fakat sömürgecilik sonrasında sosyal, ekonomik ve siyasi sorunların yanı sıra ırkçılık gibi farklı problemlerle de yüz yüze kalmıştır. Fiili anlamda özgürlüğünü alan Afrika halklarının bağımsızlık kazanmak istediği alanlardan biri de din olmuş ve misyonerlerin faaliyetleri ile Hıristiyan olan Afrika halkları sahip oldukları kiliselerin yönetim ve kontrolünü ellerine almak istemişlerdir.

Bağımsız Afrika Kiliseleri (BAK) Afrikalılar tarafından kurulan, yönetilen ve fonlanan kilise veya senkretik bir dini harekettir. BAK’ın diğer Hıristiyan guruplardan ayrılan en temel özelliği Hıristiyanlığı Afrika kültür ve dünya görüşüne göre yeniden formüle etmesidir. BAK altındaki kiliselerin doğuşundaki temel sebep, misyonerlerin Afrikalılar ve Afrika kültür ve yerel dinler üzerindeki olumsuz düşünce ve tavırlarıdır. Misyonerlerin Afrika kültür, dil, şarkı ve uygulamalarını ilkel ve uğursuz görüp Hıristiyanlığın inşa edilmesi için bu uygulamaların ortadan kalkması gerektiğini düşünmesi BAK’ın ideolojik hareket noktasını teşkil etmektedir.

Batılı misyonerler, Afrika kıtası ve halkı üzerindeki ön yargıları sebebiyle Hıristiyanlığı kabul eden yerlilerden kendi kültür ve kimliklerinden vazgeçmelerini istedi. Böylece birçok Afrikalı, yeni kabul ettiği din ile kendi kültür ve uygulamaları arasında çelişki yaşamaya başladı. Nihayetinde ise bu durum, onların ya asimileye uğramasına ya da bağlı oldukları Batılı kiliselerden ayrılarak kendi guruplarını kurmasına yol açtı. Yeni kurdukları kiliseler ise her iki inancın senkretik bir yapısı olarak ortaya çıktı.

Bu dini ve kültürel baskı/emperyalizm, Afrika halkında Afrika Hıristiyanlığını kurma iradesini meydana getirdi. Mesela Nijerya’daki BAK’ın ilk liderlerinden olan İsola, kendisinin Afrikalıları emperyalizmden kurtararak özgün bir Afrika Hıristiyanlığı kurmak adına ilahi bir vazifesinin olduğunu iddia etti. Dolayısıyla, denilebilir ki, BAK’ın ulaşmak istediği en önemli hedef (Afrika kimliği sömürgecilik, köle ticareti, ırkçılık gibi uygulamalardan ötürü sürekli engellendiği için)  Hıristiyanlık ile bağdaştırılmış özgün bir Afrika kimliği kurmasıdır.

BAK ve Afrikalı teologlar için kimlik arayışı noktasındaki en önemli görev, Afrika Hıristiyanlığının ne olduğuna dair uygun bir tanımlama yapmalarıdır. Çünkü onlar, Batı medeniyeti ile Hıristiyanlığı ayrılmaz bir bütün olarak gören misyonerlerden farklı bir anlayışa sahiptirler. Bu farklılıklar başta inanç ve dogmalar olmak üzere birçok alanda kendini göstermektedir: Kutsal Ruh, kutsal iyileşme (healing), kâhinlik (prophecy), peygamberlik anlayışı, kilise hiyerarşisinde sadelik, kadının rolü gibi birçok özellik bunlar arasında sayılabilir. Mesela Afrika kültüründeki ruhi inançlardan dolayı (Ataların ruhlarının aralarında dolaşması ve onlar ile diyaloğa girmenin mümkün olması gibi) Hıristiyanlığın en temel dogmalarından biri olan Kutsal Ruh’a ana akım Hıristiyan mezheplerinden farklı bir rol verilmiştir. Bir diğer örnek ise kişinin Kutsal ruh ile iletişim halinde olup ondan vahiy alması ve olağanüstü hallerde bulunabilmesidir. Bu tür yaklaşımların ise Batılı Hıristiyanlar tarafından kabul edilmesi mümkün gözükmemektedir.

Hıristiyanlığın demografik merkezi, özellikle 1970’lerden günümüze, Afrika’ya kaymıştır. Bunda Protestanlık içinde kabul edilen Pentekostal Kiliseler ve Bağımsız Afrika Kiliselerinin rolü oldukça önemlidir. Günümüzde Afrika halkının yüzde otuz altısı Afrika kiliselerine üyedir. Bu oran Hıristiyanlık açısından göz ardı edilemeyecek büyüklüktedir. Hatta Pew Araştırma Merkezi’ne göre 2050 yılında Hıristiyanların nüfusu 2.9 milyar iken Müslümanların nüfusu 2.8 milyar olacaktır. Günümüzde ise Hıristiyan ve Müslüman nüfus arasındaki fark 800 milyon kadardır (eğer bu oranlar doğru kabul edilirse). Yine aynı araştırma şirketine göre 2070 yılında Müslümanlar Hıristiyanlardan sayı bakımından daha üstün hale geleceklerdir. 2050 yılında Müslüman nüfusunun hala daha Hıristiyanlardan geride kalmasının sebebi ise Afrika’daki bu dinamiklik ile açıklanmaktadır.

BAK her ne kadar Hıristiyanlığı yaymada misyonerlerden daha fazla etkili olsa da, BAK’a ilk tepki misyonerlerden geldi ve BAK’ı senkretik bir dini hareket olarak gördüler. Çünkü kendilerinin sahip olduğu inanç ve uygulamalar, Afrika kültürü içinde yoğrularak yeni bir form içinde sunuluyordu. Ayrıca bu kiliseler misyonerlerin Afrika’daki otoritelerini zayıflatmaktaydı. Bu tepki 1970’lere, BAK’ın en çok etkili olduğu dönem, kadar devam etti. Dolayısıyla Batılıların, Afrika kültür ve geleneğinin kendine has hikmet, firaset ve değerlerinin olduğu düşüncesini reddetmeleri karşılığında, Afrikalılar ise Hıristiyanlığı temelde Batı tekelinden çıkararak binlerce farklı bağımsız kiliseler kurdular.

KAYNAKÇA

Anderson, A., “African Reformation: African Initiated Christianity in the 20th Century”, Africa World Press, 2001.

Fernandez, J. “African religious movements”, Annual Review of Anthropology, 1978.

Harvey Cox, “Fire from Heaven: The Rise of Pentecostal Spirituality and the Reshaping of Religion in the Twenty-First Century” Addison-Wesley, 1995.

  1. H. Ngada &, K. E. Mofokeng, “African Christian Witness: The Movement of the Spirit in African Indigenous Churches”. Pietermaritzburg: Cluster Publications, 2001.

Ogbu Uke Kalu, “African Pentecostalism: An Introduction”, New York: Oxford University Press, 2008.

Sundkler Bengt, “Zulu Zion and Some Swazi Zionists”, London; New York: Oxford University Press, 1976.

Turner H. W., “History of an African Independent Church”, Clarendon Press, 1967.

Share.

Yazar Hakkında

Bayram Akbulut, 2013 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Aynı yıl Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne araştırma görevlisi olarak atanıp lisansüstü eğitimi için Bursa Uludağ Üniversitesine gitti. 2017 yılında Dinler Tarihi alanında “Afrika'da Protestan Misyonerliği: Etiyopya Örneği” adlı Yüksek Lisansını tamamladı. Aynı üniversitede “Post Kolonyal Afrika’da Hıristiyanlık: Bağımsız Afrika Kiliseleri” adlı doktora çalışmasına devam etmektedir. İlgilendiği alanlar Hıristiyanlık, Yahudilik, Afrika’da Misyonerlik faaliyetleri, Oryantalizm ve Sömürgecilik gibi konuları kapsamaktadır.

Yorum Yap