Afrika Bağlamında Göç Olgusu ve Göçün Sebepleri

0

Uluslararası göç, gittikçe birbirine bağlanan dünyada toplumların günlük hayatını etkileyen çok çeşitli ekonomik, sosyal ve güvenlik unsurlarına temas eden karmaşık bir olgudur. Göçün birçok sebebi bulunmaktadır. Bir taraftan gelişen modern ulaşım, insanların iş, fırsat, eğitim ve yaşam kalitesi arayışında daha kolay, ucuz ve hızlı bir şekilde hareket etmesini sağlamıştır. Diğer taraftan açlık, ekonomik adaletsizlikler ve dengesizlikler, sürdürülebilir bir geçimin zayıf olması insanları, kendilerinin ve ailelerinin daha iyi bir geleceğe sahip olması için yurtdışında iş aramaya zorlamıştır. Kuraklık, sel baskınları gibi doğal afetler, savaşlar ve terör ise göçün bir diğer önemli sebepleridir.

2017 yılında Dünya genelinde 258 milyon insan bir ülkeden başka bir ülkeye giderek yer değiştirmiştir.[1] Bu rakam dünya nüfusunun yaklaşık olarak % 3,4’üne tekabül eder. 2050 yılında ise uluslararası göçmenlerin sayısının 400 milyon civarına kadar yükseleceği tahmin edilmektedir.[2] Ülke içinde göç yapanların sayısı ise yaklaşık 740 milyondur.[3] Dünya genelinde kabaca 1 milyara yakın insan çeşitli sebeplerden dolayı yer değiştirmiştir. İç savaş, ayrımcılık ve şiddetten dolayı başka ülkelere gitmek zorunda bırakılmak suretiyle yerinden edilen mültecilerin sayısı ise 22,5 milyondur.[4] Şiddete ve ayrımcılığa maruz kalıp aynı ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalan insanların rakamı ise 40,3 milyondur.[5]  Uluslararası mültecilerin 17,2 milyonu Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin gözetimi altındadır.[6]  2016 yılını sonu itibariyle mültecilerin % 51’i 18 yaşın altındadır. Siyasi istikrarsızlık, iç savaş, terör ve doğal afetlerden en çok etkilenen kesimin çocuklar olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumun güvenlik zafiyetlerinin ve maddi kayıpların ötesinde, özellikle çocukların psikolojilerinde olumsuz ve sarsıcı etki yaratmasından dolayı manevi etkisinin ne derece yıkıcı olacağını tahmin etmek çok daha zordur.

BMİHK’nın gözetiminde olan mültecilerin önemli bir kısmını Afrika ülkeleri oluşturmaktadır. Mülteci sayısında ilk on ülke arasında Suriye, Afganistan, Güney Sudan, Sudan, Somali, Eritre, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Orta Afrika Cumhuriyeti, Myanmar ve Burundi bulunmaktadır. Bahsedilen ülkelerden aşağı yukarı 13,5 milyon[7] (BMİHK’nın gözetimindeki mültecilerin % 79’u)  kişi mülteci olarak başka yerlere iltica etmiştir. Bu sayı içerisindeki en büyük pay Suriye ve Afganistan’a ait olsa da (7,5 milyon civarı)[8] geri kalan ülkelerin Myanmar dışında Afrika ülkeleri olması, kıtanın belli bölgelerinin güvenlik ve istikrarsızlık sıkıntısı içinde olduğunu göstermektedir. Suriye ve Afganistan’dan sonraki en büyük mülteci nüfusu Güney Sudan’a aittir. Bölgedeki iç istikrarsızlık ve çatışmalar 2016 yılı sonu itibariyle 1,4 milyon insanı yurdundan etmiştir. Diğer taraftan Kamerun, Çad, Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Etiyopya, Kenya ve Uganda dünya genelindeki -ağırlıklı olarak komşu ülkelerden kaynaklı- mültecilerin % 28’ine (4,9 milyon)[9] ev sahipliği yapmaktadır. Burada dikkat çeken husus Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin ve Sudan’ın hem mülteci gönderen hem de mültecilere ev sahipliği yapan bir durumda olmasıdır. Bölge ülkelerinin her hangi birisinin siyasi istikrarsızlığı ve çatışma ortamı komşu ülkeleri ciddi anlamda etkilemektedir. Bundan mülhem, iç çatışma ve istikrarsızlığın olduğu bölgelerde, komşu ülkelerin yapıcı bir arabulucu pozisyonda olması ve diplomatik kanalları kullanarak bölge güvenliğine olumlu katkıda bulunması arka planda yüz binlerce insanı zorunlu göçten ve mültecilikten kurtaran hayırlı bir iş olabilir.

Göçün Diğer Yüzü

Haberlerde göçün insani trajik yönlerini çok fazla gördüğümüz için, göçle ilgili zihnimizde olumsuz bir imaj belirme ihtimali yüksektir. Kuzey Afrika üzerinden Batı ve Orta Akdeniz yoluyla Avrupa’ya göç eden insanların yaşadığı trajediler, göçmenlerin maruz kaldığı ayrılıkçı tavırlar ve politikalar göçle ilgili algılarımızda negatif bir etki oluşturuyor. Fakat bir diğer açıdan baktığımızda hem göç alan ülkelerin kritik iş gücü ihtiyacını karşılaması, hem de göç veren ülkelerin yurt dışında gelir elde eden vatandaşlarının ülkelerine döviz getirmesi olumlu bir gelişme olarak okunabilir. Hükümetler tarafından uygun politikalarla desteklendiği takdirde göç,  hem ev sahibi hem de misafir topluluklarda kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme ve gelişmeye katkıda bulunabilir. 2016 yılında gelişmekte olan ülkelerdeki göçmenlerin kendi ülkelerine 413 milyar dolar döviz[10] gönderdiği tahmin edilmektedir. Gelen bu dövizler eğitim, sağlık, temizlik, konut ve altyapı yatırımlarıyla ailelerin ve toplulukların geçim kaynaklarını artıran önemli bir hane geliri kaynağıdır.

Afrika ve Göç

Afrika ülkeleri toplamda 25 milyon göçmene ev sahipliği yapmaktadır. Kıta ülkelerinin ülke dışına verdikleri göç ise 36 milyondur.[11] Bu rakam uluslararası göçün % 14,1’ine tekabül etmektedir. 2000-2017 yılları arasındaki göç verme nüfusuna baktığımızda en hızlı büyüme oranı Afrika’ya aittir. 2000’de kıta ülkelerinden farklı ülkelere yapılan göç 21,3 milyonken, bu rakam  % 68’lik bir artışla 2017 yılında 36 milyona ulaşmıştır.[12] Bu göçlerin % 53’ü (19 milyon) kıta içerisindeki farklı ülkelere, % 26’sı Avrupa’ya( 9.35 milyon), % 12’si Asya’ya (ağırlıklı olarak Ortadoğu Bölgesi), % 7’si Kuzey Amerika’ya, % 1’i ise Avustralya’ya yapılmaktadır.[13]

2015 yılında en fazla dışarı göç veren Afrika ülkesi Mısır’dır. Ardından Fas, Somali, Sudan ve Cezayir takip ediyor. Güney Afrika Cumhuriyeti ise yaklaşık 3,1 milyon göçmenle Afrika’nın en fazla göç alan ülkesidir.[14] Bu rakam ülke nüfusunun yaklaşık % 6’sına tekabül etmektedir. Öte yandan ülke toplam nüfusunun Gabon % 16’sı, Cibuti % 13’ü, Libya % 12’si, Gambiya ve Fildişi Sahili ise % 10’uyla[15] Afrika’da en fazla göçmen bulundurma oranına sahip ülkelerdir.

Kıta içi, kıtaya yapılan ve kıta dışı göçlerin tarihsel, coğrafi yakınlık ve yer değişme faktörleriyle bağlantılı önemli göç koridorları bulunmaktadır.  Afrika içindeki bu önemli koridorlardan biri Kuzey Afrika (Mağrip) ülkeleriyle Fransa, İtalya ve İspanya arasındadır. Özellikle sömürge döneminden kaynaklı oluşturulan bağlar ve coğrafi yakınlıklar Fas, Cezayir, Tunus ve Libya üzerinden bu ülkelere doğru bir göç koridoru oluşturmuştur. İkinci önemli göç koridoru ise özellikle Mısır ve Sudan’dan Körfez ülkelerine (Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt) doğru olan rotadır. [16] Afrika’nın kendi içindeki göçlerdeki en önemli koridor ise Burkina Faso ve komşusu Fildişi Sahili arasındadır.[17]

İklim şartların değişmesi, çatışmalardan kaynaklı istikrarsızlıklar, çevresel olumsuz faktörler, yoksulluk ve daha iyi şartlarda iş arama gibi durumlar Afrika’daki göçlerin başlıca sebeplerindendir. 2012 yılında Doğu Afrika’da başlayan şiddetli kuraklık halen etkisini devam ettirmekte ve bölgeyi adeta esir almaktadır. Somali, Güney Sudan, Etiyopya, Kenya, Cibuti, Sudan, Uganda ve Burundi’ye etki eden şiddetli kuraklık bölgede kıtlığa sebep olmuş ve milyonlarca insanın hayatını etkilemiştir.[18] Diğer yandan Çad, Nijer, Nijerya ve Kamerun’un sınırının bulunduğu, milyonlarca insanın su ihtiyacı ve geçim kaynağını sağladığı Çad Gölü 1960 yılından beri % 95 küçülmüştür.[19] Bölgenin Boko Haram tarafından kontrol edilmesi ise krizin bir diğer boyutudur.[20]  Bu değişimler milyonlarca insanın geçim kaynaklarını olumsuz yönde etkiledi[21] ve bölgedeki şiddetli sosyo-politik gerilimlere ve çatışmalara sebep oldu, böylece göçü daha kaçınılmaz hale getirdi. Genelde kuraklıktan kaynaklı çevresel felaketler, toprak kalitesinin bozulması ve tuzlanma gibi daha uzun vadeli menfi etkilere sahiptir. Bu açıdan göç çevresel felaketlere ve olumsuz ani iklim değişimlerine karşı bir cevap niteliği taşımaktadır.

Kuzey Afrika           

Kuzey Afrika kıta içerisinde dışarı en fazla göç veren bölgedir. Kuzey Afrika göçlerinin iki önemli göç rotası bulunmaktadır. Birincisi Tunus, Fas, Cezayir gibi Batı’da bulunan devletlerin Avrupa ile iç gücünü karşılamaya yönelik yaptığı antlaşmalar, sömürge döneminden kalma tarihsel bağlar ve coğrafi yakınlık gibi sebeplerden dolayı bölge insanlarının özellikle Fransa, İspanya ve İtalya’ya yaptığı yoğun göçlerdir. Bölgenin doğusunda bulunan Mısırlı ve Sudanlılar ise geçici iş aramak için ağırlıklı olarak Körfez ülkelerine yönelmektedirler. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve işsizlik bu bölgedeki göçlerin en önemli sebepleridir.

Kuzey Afrika, göçmenlerin göç geçiş güzergâhı olmasına rağmen, içinde mültecilerin de olduğu birçok göçmene ev sahipliği de yapmaktadır. Libya’da 2015 yılında 770.000’in üzerinde göçmen bulunmaktadır.[22] Bir diğer yandan Mısır; Filistin, Suriye, Sudan ve Somali’den olmak üzere 2015 yılında toplam 491.000 uluslararası göçmene ev sahipliği yapmıştır.[23]

Bölgedeki iç çatışmalar ve şiddet Kuzey Afrika’daki yer değiştirmeleri etkilemektedir. 2016 yılı sonunda çoğunluğu Çad ve Güney Sudan gibi ülkeler tarafından ağırlanan yaklaşık 650.000 Sudanlı mülteci vardır.[24] Ayrıca yaklaşık 3,3 milyon insan Sudan’ın kendi sınırları içerisinde yer değiştirmiştir.[25]  Suriye ve Kolombiya’dan sonra Sudan Dünya’da en fazla iç göçünün yaşandığı ülkedir.[26] Aynı zamanda Sudan, çoğu Güney Sudan’dan gelen 300.000 kadar mülteciye ev sahipliği yapmaktadır.[27]

Kuzey Afrika, Sahra altı Afrika ülkelerinden birçok göçmenin Avrupa’ya yaptığı düzensiz göçle ilgili güvenlik sorunlarıyla karşı karşıyadır. 2011-2016 yılları arasında yaklaşık 630.000 insan “Orta Akdeniz Rotası” üzerinden İtalya’ya ulaştı.[28] Sadece 2016 yılında, 181.000’den fazla insanın Orta Akdeniz Rotasından (düzensiz göçlerin ana ulaşım yolu) İtalya’ya ulaştığı tespit edilmiştir.[29] Göçlerin % 90 gibi büyük bir kısmı Libya üzerinden yapılmıştır.[30] Bir diğeri ise Fas ve Cezayir’den İspanya’ya “Batı Akdeniz Rotası” kullanılarak yapılan yolculuklardır. Bu göç koridorlarında ve rotalarında ciddi güvenlik sorunları ve insan hakları ihlalleri bulunmaktadır. Deniz, çöl ve göç için tercih edilen diğer transit yerlerde birçok trajedi yaşanmaktadır; Kayıp göçmenler, fiziksel ve duygusal istismar, sömürü, insan ticareti, kaçakçılık, cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, keyfi gözaltı, zorla çalıştırma, fidye talepleri, gasp ve diğer insan hakları ihlalleri bunların başlıcalarıdır.[31]

Batı ve Orta Afrika

Batı Afrika bölgesel ve bölge dışı olmak üzere uzun bir nüfus hareketliliği geçmişine sahiptir. Bu nüfus hareketliliği birçok farklı parametreyle geniş bir yelpazede değerlendirilebilir. Uzun mesafeli ticaret yolları, hayvanlar için otlak arayışları, şehirleşme, yönetim merkezlerinin büyüklüğü, madencilik, endüstriyel üretim, büyük tarımsal çiftlikler, silahlı çatışmalar, arazilerin verimsizleşmesi, kuraklık, kırsal alanlardaki yoksulluk ve göçler yerleşim modellerini şekillendirmede önemli roller oynamıştır.[32] Her üç Batı Afrikalıdan birinin, doğduğu kasabadan farklı bir yerde yaşadığı tahmin edilmektedir.[33] Bölgedeki göçmenler tarafından ülkelerine yapılan para transferleri ekonomik yetersizlik, kamu hizmetlerinin kısıtlılığı ve olumsuz çevre koşullarının kıskacında olan birçok aile için geçim kaynağı oluşturmaktadır. Göçmenlerin aynı zamanda önemli bir enerji ve iş kaynağı oluşturması ve farklı bölgeler için gelişmiş tarım yönetimi tekniklerinin tecrübelerinin paylaşılması açısından bölge içi nüfus hareketliliğinde olumlu bir etkisi olduğu da söylenebilir.

Batı Afrika’da  ECOWAS’ın hukuki düzlemde sağladığı serbest dolaşım imkânından dolayı bölge  içerisindeki göç hareketliliği çok fazladır. ECOWAS’ın sunduğu vize muafiyeti uygulaması ve serbest dolaşım imkânını, Nijer ve Mali gibi ülkelerden Fildişi Kıyısı ve Gana gibi kıyı ülkelerine yüksek sayıda dönemsel, kısa ve uzun vadeli göçmen işçi dolaşımına sebep olmaktadır.[34] Diğer yandan etnik grupların ve akraba toplulukların bölgede dağınık bir şekilde bulunması ülkeleri birbirine bağlayan önemli bir faktördür.

Batı Afrika’da ekonomik faktörler bölge içi göçün önemli bir sürükleyicisi olmasına karşın Orta Afrika bölgesi için durum biraz daha farklıdır. Orta Afrika ülkeleri için iş gücü göçlerinin yanı sıra, çatışmalar ve siyasi istikrarsızlıklar bölge içi göçte daha kilit bir rol oynamaktadır. Öte yandan serbest geçiş antlaşmalarından dolayı sınırlarda oluşan boşluklar ve ülkelerin sınır denetimindeki zafiyetleri Batı ve Orta Afrika’da düzensiz göçlere sebebiyet vermektedir. Birçok Batı ve Orta Afrikalı göçmen Akdeniz üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışmaktadır. Nijer bu geçişler için transit ülkelerden biridir ve kaçak göçmenlerin en büyük aktarma merkezidir.[35] ECOWAS’ın oluşturduğu serbest dolaşım imkânlarında göz ardı edilen sınır güvenlikleri ve süreç yönetimindeki gevşeklikler ve zafiyetler; terör örgütlerinin sınırlar arası hareketlerinin denetlenmesi, özellikle sınır bölgelerinde otorite boşluğundan doğan kargaşa ortamının sebep olduğu insan hakları ihlalleri ve insan kaçakçılığının engellenmesi noktasında olumsuz bir tablo çizmektedir.

Yazıyı yavaş yavaş bağlayacak olursak, göç olgusunun son 20 yılda devletlerin ve devlet üstü kurumların politika üretme bağlamında ciddiye aldıkları bir çalışma alanı olduğunu söyleyebiliriz.[36] Zihnimizde üç aşağı beş yukarı bir şablon çizmesi için sunmaya çalıştığım bu rakamların aslında göçün ne kadar ciddi bir mesele olduğunu bize göstermektedir. Özellikle doğal afetler, terör, siyasi ve etnik çatışmalar, insan kaçakçılığı ve göç yollarında yaşanan insani trajediler ve mültecilik üzerinden bir göç algısı zihnimizi şekillendirse de, hükümetlerin uygun göç politikalarıyla sınır güvenliği ve denetim şartlarını sağladığı takdirde toplumların birçok açıdan birbirleriyle kaynaşmasını sağlayan, üretim teknolojilerinin paylaşımının (özellikle tarım alanında) ve iş gücü hareketliliğinin karşılıklı kazanmayı destekleyen paylaşımcı ve faydacı çok boyutlu ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkilerin zemininin kurulduğu bir düzlemde göç daha farklı değerlendirilebilir. Özellikle Afrika bağlamında göçe sebep olan ve göçün sebep olduğu insani problemler, başta bölge devletleri olmak üzere birçok devletin ve devlet üstü veya devlet dışı uluslararası kurumların aksiyoner inisiyatifleriyle ele alınması gereken ciddi bir meseledir.

DİPNOTLAR   

[1] UN International Migration Report, 2017.

[2] A.g.e.

[3] IOM World Migration Report 2018.

[4] A.g.e.

[5] A.g.e.

[6] A.g.e.

[7] A.g.e.

[8] A.g.e.

[9] A.g.e.

[10]UN International Migration Report, 2017.

[11] A.g.e.

[12] A.g.e.

[13] A.g.e.

[14] IOM World Migration Report 2018.

[15] A.g.e.

[16] A.g.e.

[17] A.g.e.

[18] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/dogu-afrikada-milyonlarca-kisi-acligin-pencesinde/767187 (Erişim Tarihi: 12 Ekim 2018).

[19] http://apanews.net/en/news/commission-cries-out-over-plight-of-lake-chad (Erişim Tarihi: 12 Ekim 2018).

[20] https://www.news24.com/Africa/News/fishermen-of-lake-chad-cursed-by-boko-haram-conflict-20180811 (Erişim Tarihi: 12 Ekim 2018).

[21] https://www.nrc.no/news/2018/august/urgent-need-for-increased-aid-to-lake-chad-crisis/ (Erişim Tarihi: 12 Ekim 2018).

[22] UN DESA,  http://www.un.org/en/development/desa/population/migration/data/estimates2/estimates17.shtml (Erişim Tarihi: 14 Ekim 2018).

[23] A.g.e.

[24] UNHRC, Global Trends: Forces Displacement in 2016.

[25] Internal Displacement Monitoring Center (IDMC), Global Report on Internal Displacement 2017.

[26] A.g.e.

[27] UNHRC, Global Trends: Forces Displacement in 2016.

[28] European Comission (EC),  Irregular Migration Via the Central Mediterranean: From Emergency Responses to Systemic Solutions. EPSC Strategic Notes, Issue 22, 2017.

[29] EUROSTAT, Migration on the Central Mediterranean: Managing Flows, Saving Lives. Joint Communication to the European Parliament, the European Council and the Council, 2017.

[30] A.g.e.

[31] IOM World Migration Report 2018.

[32] Southern African Migration Project (SAMP), Migration & Development in Africa: An Overview, Idasa Publishing, s. 15, 2017.

[33] A.g.e, s. 15.

[34] IOM World Migration Report 2018.

[35] Altai Consulting and IOM, Irregular Migration Between West Africa, North Africa and The Mediterranen, 2015.

[36] IOM World Migration Report 2018.

Share.

Yazar Hakkında

Muhammed Salih Demirtaş, 1993 yılında Kocaeli/İzmit'te doğdu. Kocaeli’nde geçen ilköğretim ve lise eğitiminin ardından, 2017 yılında Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümünden mezun oldu. 2018 yılında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında başladığı yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. İlgi alanları; post-kolonyalizm, Afrika’da barış ve çatışma çözümlemeleridir.

Yorum Yap